Fotoğraf: Gülistan Dursun / JinNews
Dominikli Mirabal Kız Kardeşler’in anısına ithaf edilen 25 Kasım Kadına Şiddetle Mücadele ve Dayanışma gününe sayılı günler kala, Mirabal Kardeşler’in (Kelebekler) yeğeni Minou Mirabal Türkiye’ye geldi.
Mirabal’in ilk durağı İstanbul’du. İstanbul’da Şişli Belediyesi, Kadın Adayları Destekleme Derneği ve Uçan Süpürge Vakfı’nın düzenlediği “Kadın ve Siyaset” başlıklı etkinlikte kadınlarla bir araya gelen Mirabal’a ilgi yoğundu.
Minou, Minerva Mirabel'in kızı ve annesinin yolundan ilerliyor. Kendisi aynı zamanda hak savunucusu ve dil bilimci.
Kelebekler hakkında Mirabal kardeşler olarak bilinen Patria, Minerva ve María Teresa; 1930'dan 1961'e değin Dominik Cumhuriyeti'ni yöneten Rafael Trujillo diktatörlüğüne karşı mücadele veriyordu. Mirabel Kardeşler’in demokrasi ve insan hakları talepleri, onların Trujillo tarafından pek çok kez hapse gönderilmelerine neden oldu. Kız kardeşlerden Maria Mirabel, mücadeleye bakışını, “Belki bize en yakın şey ölüm ancak bu beni korkutmuyor. Haklı olan her şey için savaşmaya devam edeceğiz” diye özetledi. Mirabel kız kardeşlerden birinin kod adının ‘Kelebek’ olmasından da esinlenerek; o günden sonra bu üç kız kardeş, “Kelebekler” adıyla anılmaya başlandı. |
"Kadın ve Siyaset" başlıklı etkinliğe, Kadın Adayları Destekleme Derneği'nin (Ka.Der) Başkanı Nuray Karaoğlu, Dominik Cumhuriyeti Türkiye Konsolosluğu çalışanları ve çok sayıda kadın katıldı.
"Tam zamanında geldiniz"
Etkinlikte ilk olarak Uçan Süpürge Vakfı’ndan Halime Güner konuştu. Güner şunları söyledi:
“Sevgili Minou aramıza hoşgeldin. Öyle bir zamanlama oldu ki, şahane. Çünkü Kasım’dayız, bu ay Mirabal Kardeşler’den söz etmeden olmaz. Bizim burada, şimdi, senden bu önemli mirası duyma şansımız var."
"Gülümsemesi hiç eksik olmadı"
Güner’in ardından Ka.Der Genel Başkanı Nuray Karaoğlu konuştu, şöyle dedi:
“Çok uzun yoldan geldi Minou, dün tüm gün basınla bir araya geldi. Onun yüzünden gülümseme hiç eksilmedi, yorgunluğuna rağmen. Bize kelebekler hediye etti. Bize kadınların ürettiği kelebek olduğunu anlattı. Etkilenmemek mümkün değil."
"Değişimi ancak siyasetle sağlayabiliriz"
Gazeteci Işın Eliçin’in yönettiği panelde Minou Mirabal şunları söyledi:
“Km uzaklıktaki iki ülkenin yan yana gelmesi Ka.Der ve diğer kadın örgütlerinin organizasyonu ile oldu. Sadece Türkiye'de bulunduğum için değil böylesi bir mekanda bulunduğum için mutluyum.
"Nazım Hikmet adını taşıyan binadayız. Bulunduğumuz mekan da çok özel. Ben hakikaten kendisinin şiirleriyle büyüdüm.
“Ben bu şiirleri okurken tam olarak kime ait olduğunu bilmeden okudum. Edebiyattan kendimi ruhumu besledim. Buraya gelirken kendisini derinden saygıyla anmadan geçmek istemedim.
"Ben Nazım Hikmet’i anmadan geçemedim. Kendisi dünyadaki en önemli şairlerden. Bugün burada bulunmamız nedeni de dayanışma ve sevgidir. Bu da Nazım’ın şiirlerinde vardır.
“Nazım'ın kalbine bakarsak siyasetine de hakikaten kalbinde de bu tutku var. Bu tutku kadınlara çok fazla hissettirilmiyor. Bu nedenle bizim dayanışmamız da bir politik duruştur. Eşitlik ilkesini öyle somut hale getirmeliyiz. Demokrasinin ruhunu inşa edecek siyaset eşitlikçi siyasettir.
"Bizler tüm çabalara rağmen dışlanmış durumdayız. Ciddiye alınmıyoruz. Pandemi süreci kadınlarla ilgili olan tüm tartışmaları kamu sağlığı, eğitim, mevzuat gibi bir çok konuda kadını konunun merkezinde olması konusunda altını çizdi.
"Değerleri ve ilkeleri dikkate alan kapsayıcı bir siyasetten söz ediyorum yani. Bizler insan haklarını merkeze alan bir noktadan krizleri çözmede daha aktif olabiliriz. Çünkü, siyasi çıkar gruplarının kullandığı siyasete ekonomik çıkarlarından çok daha farklı yerden bakıyoruz.
"Kendimizin siyasi varlığı açısından insan hakları açısından bakıyoruz. Seçimleri kazanmak için buradayız biz kadınlar olarak. Ben sizlerle tanıştığım için çok mutluyum. Sizin Meclis'te çok yüksek oranda temsil edilmenizi umut ediyorum.
"Türkiye Meclisi'ndeki kadın temsiliyeti çok düşük. Bu konuda Ka.Der'in çalışmaları çok önemli. Bizler değişim yaratmak istiyorsak, adalet istiyorsak bunun tek yolu var siyaset.
"Kadınlar bir çok hasardan kendini onarıp yeniden yaşama devam edebilir. Bunun iki yolu var. Biri dayanışma diğeri umut. Bu iki kavramı çok iyi kullanmamız gerekiyor. Nefret söylemler karşısında feminist yaklaşımlar karşısında kendi sözünü söylemeli. Bu dünyadaki gelişmelerin yönünü değiştirecektir.
Ailem
"Mirabel Müzesi'ni ziyaret ederseniz sadece bir estetik göreceksiniz. Çiçekler, bahçeler... Ailem hakikaten iyi kaliteli yaşam sürüyorlarmış. Şiirde ifade ettikleri dünya hayalini kurdukları dünya adaletli bir dünya.
"Karşılaştıkları dünya değil. Ben doğduğumda içine doğduğum ortam rahattı. Ailem diktatörlüğün kendisini öldüreceklerini bilerek yaşadı. Anneme demişler ki "Seni öldürecekler", o da demişki "Ben de mezardan kolumu çıkarıp sesimi çıkartırım" demiş. Ben o yaşta onu anlamıyordum.
"Ama annemden bir küçük öpücük daha alabilmek bu sıcaklığı biraz daha yaşatmak o dönemi biraz daha uzatmak için neleri vermezdim ki.. Sonra ilerleyen yaşlarda o müzeye gittiğimde o beni başka türlü etkiledi.
"Annem hapishanedeyken4 yaşındaki halimin büstünü yaptı. Birinin, hafızanızda üç boyutlu haline getirip heykelini yapıyorsanız bunun arkasında sevgi vardır.
"Bunun arkasında sevgi vardır. Annem "bana yemek getirmeyin bana heykeltraşların malzemelerini getirin" demiş. Bunu duyunca, Annem beni seviyormuş dedim. Ama annem insan haklarının herkes için var olması için mücadele etmiş sevgi buymuş.
"Annem ve teyzelerim, onlar fedakarlık ettiler. Bizler onların fedakarlıkları ile buradayız."
Toplantı soru cevapla sona erdi. Minou Mirabel'in kadınlarla buluşması İzmir'de devam edecek.
Mirabel’in okuduğu Nazım Hikmet şiiri
Seviyorum seni
ekmeği tuza banıp yer gibi
Geceleyin ateşler içinde uyanarak
ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi
Ağır posta paketini
neyin nesi belirsiz
telaşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi
Seviyorum seni
denizi ilk defa uçakla geçer gibi
İstanbul'da yumuşacık kararırken ortalık
içimde kımıldayan birşeyler gibi
Seviyorum seni
Yaşıyoruz çok şükür der gibi.
Mirabal hakkında
Ojo de Agua kasabasında doğdu. Minou adı ile de tanınan Minerva Josefina Tavarez Mirabal, filolog, profesör ve Dominik Cumhuriyeti’nin bir siyasetçisidir. Hem ulusal hem de uluslararası düzeyde, ayrımcılığı ortadan kaldırma ve toplumsal cinsiyet eşitliği için verdiği mücadeleyle, insan hakları savunucusu olmasıyla, adalet ve demokrasiye olan bağlılığıyla tanınıyor.
Aile üyeleri ve teyzelerinin de dahil olduğu ve ülkede işlenen suçlar söz konusu olduğunda ailevi bağı nedeniyle ülkesinde adı geçen Minou, gençliğinden bu yana, mağdurların haklarının savunulması ve şeffaf, insan hakları temelli, etkin kurumların kurulması için pek çok çalışma yürüttü.
Minou Tavarez, 2002-2016 yılları arasında, üç dönem boyunca Ulusal İlçe Alt meclisinde Milletvekili olarak görev yapmıştır. 1996-2000 yılları arasında Dışişleri Bakan yardımcısı olarak görev yaptı.
2016 yılında, Dominik Cumhuriyeti’nde yapılan genel seçimlerde, Demokratik İttifakın ve Demokratik Tercih Partilerinin ortak Cumhurbaşkanı adayı oldu.
2002’den 2016 yılın kadar Küresel Eylem için Parlamenterler ekibinde bir kaç farklı yöneticilik görevi üstlendi. 2012-2014 yılları arasında bu oluşumun Uluslararası Konseyinin, 2016’ya kadar da yönetim kurulunun başkanlığını yaptı.
Mirabal Kardeşler Anı Müzesinin kurucularından biri ve yöneticisidir. Michelle Bachelet Vakfı Vatandaş Ufku Liderler Ağının bir üyesidir.
Haziran 2020’de, Tavarez, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Taraf Devletler Meclisi’nin, Uluslararası Ceza Mahkemesinin görev alanına giren suçların işlenmesi sonucu mağdur olanlar için kurulan Mağdurlar için Güven Fonunun Yönetim kuruluna Latin Amerika ve Karayipler adına seçildi.
Aralık 2021’de, Uluslararası Parlamenterler Birliği (IPU) Latin Amerika ve Karayip Ülkeleri Grubu (GRULAC) yönetimine, 3 yıllık bir süre için ikinci kez seçildi. 2021-2024 dönemi için de, Yönetim kurulu tarafından GRULAC grubunun başkanı olarak görev yapmak üzere seçildi.
Minou, her ikisi de Dominikli avukat ve aktivist olan Manuel Aurelio Tavárez Justo ve María Argentina Minerva Mirabal’ın kızıdır. Her ikisi de , Diktatör Rafael Trujillo’yu devirmek amacıyla 1960’da kurulan 14 Haziran politik hareketinin kurucularındandır. Annesi ve iki teyzesi 1960’da, diktatorün düzenlediği suikast sonucu öldürüldü.
Babası, Cuntanın üç üyesi demek olan ve 1963 yılında meşru Juan Bosch hükümetini deviren “Triumvirate” tarafından öldürülmüştür. Minou, 7 yaşında yetim kaldı. Ailesi ülkesinde “şehitler” ve “ulusal kahramanlar” olarak anılırlar. Kendisi de, teyzesi olan ve aynı zamanda öldürülen diğer kardeşlerinin de çocuklarını büyüten Dede Mirabal tarafından büyütüldü.
(EMK)