Meclis’e beş yıl önce sunulan “Terör Ve Şiddet Olayları Kapsamında Yaşam Hakkı İhlallerini İnceleme Raporu”nda hem gözaltında kayıplara dair yaşam hakkı çerçevesinden tespitler bulunuyor hem de bu vakaların hukuki açıdan aydınlatılması gerektiğini altı çiziliyordu.
Cumartesi Anneleri/İnsanları’na yönelik Cumartesi günkü şiddetin ardından ise yetkililer, gözaltında kaybetmeler konusunda 2011 ve 2013’te, devlet ve hükümet nezdindeki çabalarla çelişen yönde açıklamalarda bulundu.
TIKLAYIN - Cumartesi Anneleri Başbakan'ın Yanından Eli Boş Döndü
Ancak dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan “kayıp yakınlarının acılarını dindirmek için hükümet olarak her türlü çabayı göstereceklerinin” sözünü vermişti.
TIKLAYIN – "İmha Değil, Hayatta Tutma Yaklaşımı"
Aynı şekilde o dönem yaşam hakkı ihlallerinin incelenmesi için kurulan Meclis komisyonu da zorla kaybetmelerle ilgili tespitlerde bulunarak, sorumluların yargı önüne çıkarılması ve cezasızlığın son bulması konusunda adım atılması gerektiğini söylüyordu.
“Bu acıların yaşanmayacağı bir Türkiye…”
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, “Terör ve Şiddet Olayları Kapsamında Yaşam Hakkı İhlallerinin İncelenmesine Yönelik” alt komisyonda, şu isimler yer almıştı: Naci Bostancı, Yalçın Akdoğan, Hüseyin Aygün, Yusuf Halaçoğlu, Ertuğrul Kürkçü, Oya Eronat, Mehmet Metiner.
Şimdi Meclis Başkanvekili ve AKP Amasya Milletvekili olan, komisyon başkanı Naci Bostancı da kayıp yakınlarıyla yaptıkları görüşmeyi şöyle değerlendirmişti:
“Her kim bu 30 yıllık süreçte acı çekmiş ve yakınını kaybetmiş ise onların acıları kabuk bağlamayan bir yara olarak duruyor bir kere bunu gördük. Artık bu acıların yaşanmayacağı bir Türkiye tahayyül ediyor ve bunu istiyorlar.”
Ancak o dönemki yaklaşımın değişmesinin ardından cezasızlık devam ederken, konuyla ilgili bugün açıklama yapan AKP Sözcüsü Ömer Çelik ise “tavırlarında bir çelişki olmadığı” iddiasında bulundu.
* Raporla ilgili komisyon üyeleri, komisyonda dinlenenler gibi detaylara buradan, içeriğiyle ilgili bilgiye de buradan ulaşabilirsiniz.
* Meclis raporunun orijinali için tıklayın.
Kayıp yakınları konuştu, Hakikatler Komisyonu önerildi
Beş yıl önce komisyonda, iki kayıp yakını Hanım Tosun ve İrfan Bilgin de dinlenmiş, Ayhan Çarkın’ın ifadeleri kayda geçirilmişti.
1994’te gözaltında kaybedilen Kenan Bilgin’in kardeşi İrfan Bilgin, komisyonda şunları söylemişti:
“Geçmişte de komisyonlar kurulmuştu. O komisyonlar gibi kurulmak için kurulmamalı, gerçekten bir şeyler yapmalı. Türkiye eğer demokratik bir ülke olacaksa, insan haklarına saygılı olacaksa, ileri demokrasiden bahsediyorsak bunları önüne koyup bunlarla yüzleşmek zorunda.”
1995’te gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun’un eşi Hanım Tosun da sorunun çözümüne yönelik şu ifadeleri kullanmıştı:
“Ben şuna inanıyorum: Hiçbir kaybın, derin devlet mi diyelim, devletin içindeki çeteler mi diyelim illa ki bir yerde bu belgeleri var, devletin resmi makamlarında var. Bir an önce buna bir el atın, kayıplarla ilgili artık bir şey yapma zamanı gelmiş geçiyor.”
Ayrıca, dinlenenlerin de sık sık dile getirdiği “Hakikatler Komisyonu”nun özellikle faili meçhuller ve kayıplar konusunda önemli bir çözüm yolu olabileceği görüşler de raporda yer alıyordu.
Ama böyle bir komisyon halen kurulmuş değil.
Devletin “yükümlülükleri” hatırlatıldı
Yaşam hakkı başta olmak üzere insan hakkı ihlallerine sık sık vurgu yapılan komisyon raporunda, bu ihlallerin sonuçlarının “tüm topluma sirayet ettiği” değerlendirmesi de yapılıyordu.
Ayrıca, “yaşam hakkı ihlal edilenler ya da saldırıya uğrayıp kurtulanlarla ilgili bilgilerin ailelerine seri ve doğru bir şekilde ulaştırılması” ve “olayın faillerinin yakalanması, yargılanması ya da benzeri hukuki süreçler konusunda ailelere bilgi verilmesi” gerektiğinin altını çiziliyordu.
Komisyonun, “Terör Ve Şiddet Olayları Kapsamında Yaşam Hakkı İhlallerini İnceleme Raporu” adını taşıyan raporunun sonuç bölümünde, şu tespitler yer aldı:
* İnsan hakları alanında ve yaşam hakkı perspektifinde sağlanan gelişmeler, yaşam hakkını, kürtajdan başlayarak kaybolmalar, intiharlar, ötanazi ve yardımla ölüme kadar varan geniş̧ bir yelpazede ele alınır hale getirmiş, bunun yanında devlete, yasam hakkını ihlal potansiyeli bulunan ortamları yok etme yükümlülüğünü vermiştir.
* Bu yükümlülük bir yandan bireyin özgürlük alanının genişlemesi diğer yandan da Devlete bu alana müdahale etmeme gibi pasif bir rol verir hale gelmiştir.
* Yaşam hakkı konusunda insan hayatına son veren eylemlerin olmaması yanında, faili meçhuller, gözaltında veya başka şekillerde kayıpların da engellenmesi, bütün bunlara rağmen bu olaylar meydana gelmişse, hukuki ve idari kapasitenin bunları aydınlatacak derecede gelişmiş olması gerekmektedir.
* Terörle mücadelede şiddeti yöntem olarak seçmiş bulunanları “düşman” değil “suçlu” olarak görmek, bunlarla hukuk devleti çerçevesinde ve hukuk içinde mücadele etmek, “imha edici-yok edici” yaklaşımdan ziyade “hayatta tutan”, suçun rehabilitasyonu ile kazanmaya çalışan bir anlayışı hâkim kılmak esas olmalıdır.
* Terörün önlenmesi yaklaşımının demokrasi, insan hakları, özgürlükler ve hukukun üstünlüğü zeminine oturması gerekliliği, kalıcı ve sürdürülebilir sonuçlar almak açısından önemli bir keyfiyettir.
* Komisyon çalışmaları sırasında ortaya çıkan bir önemli sonuç da kamu kurum ve kuruluşlarının terör, terör kaynaklı yaşam hakkı ihlalleri konusundaki verilerde olabildiğince saydam, bilgilendirici ve açık olması gerekliliğidir.
* Geçmişte yaşanmış uygulamaların aydınlatılması, faili meçhullerin ortaya çıkarılması, faili firarda olanların yakalanarak hukuk önüne çıkarılması ve zamanaşımının kimi insan hakkı ihlallerinde hukukun içini boşaltan bir sonuca dönüşmemesi hem evrensel hakların hem de devlet vatandaş ilişkilerini iyileştirmenin bir gereğidir.
Rapor hakkında |
Meclis İnsan Haklarını İzleme Komisyonu bünyesinde kurulan alt komisyonun, “Terör ve Şiddet Olayları Kapsamında Yaşam Hakkı İhlallerinin İncelenmesine Yönelik Alt Komisyon Raporu” 2013 yılında, 24. Dönem 3. Yasama Yılında kabul edilerek yayınlandı. Başkanlığını Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Amasya Milletvekili Naci Bostancı'nın yaptığı komisyonda, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, AKP Adıyaman Milletvekili Metin Metiner ve Diyarbakır Milletvekili Oya Eronat, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu bulunuyor. Komisyon, Meclis'te yapılan 33 toplantıda toplam 54 konuk dinlendi. Dinlenen isimler şöyle: Ümit Fırat, Doç. Dr. Hüseyin Yayman, Prof. Dr. Vedat Bilgin, Prof. Dr. Ümit Özdağ, Şanar Yurdatapan, Nadire Mater, Burcu Şentürk, Hıdır Öztürk, Süleyman Işık, Cahit Sarıkaya, Derya Serin, Hülya Yavuz, Haşim Çelik, Nebi Gültekin, Nedim Güneş, Mehmet Karakaya, Prof. Dr. Anıl Çeçen, Prof Dr. Erol Göka, Mehmet Arslan, Mahmut Arat, Kemal Burkay, İbrahim Güçlü, Coşkun Üsterci, İhsan Öztürk, Fatma Öztürk, Hanım Tosun, Nihat Ali Özcan, İrfan Bilgin, Begüm, Necdet ve Naif Erdoğan, İsmail Yaldır, Necmettin Sarı, Gülümay Özkan, Nesrin Şener, Hasan Dayan, Fatma Öztürk, Öztürk Türkdoğan, Mustafa Güzel, Sami Herman, İshak İbrahimzadeh, Güler Apaydın, Kadri Belgin, Münevver Cinsoy, Osman Partal, Erkan Omay, Prof Dz. Tbp. Kd Alb Kamil Nahit Özmenler, Zeynep Altıok Akatlı, Ali Akarpınar, Mehmet Ali Dikkaya, Nermin Serin, Cihan Sincar, Gökhan Aydıner. 327 sayfalık rapor şu başlıklardan oluşuyor: "İnsan Hakları ve Terör Konusunda Kavramsal ve Hukuksal Çerçeve", "Terör Örgütlerinin Yapısı ve Profilleri", "Terörün 30 Yıllık Geçmişi ve Neden Olduğu Yaşam Hakkı İhlalleri Verileri", "Alt Komisyonun Yerinde Yaptığı İncelemeler", "Terör Sorununa İlişkin Tespit ve Değerlendirmeler", "Terör Örgütü PKK'nın Gerçek Yüzü", "Terörün Yarattığı Toplumsal, Aile ve Kişi Üzerindeki Travmalar", "Çözüm ve Öneriler.". |
(AS)