10 Ekim katliamına dair hem firari sanıklar yönünden hem de Yargıtay’ın bozma kararının ardından birleştirilen dosyalarla ilgili yargılamada dün Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi kararını açıkladı. Yargılanan 10 sanık hakkında 101'er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına, insan öldürmeye teşebbüs suçundan 379'ar kez 18 yıl hapis cezasına hükmetti.
İnsanlığa karşı suç işlemekten yargılanan sanık Erman Ekici ise bu suçlamadan beraat etti.
10 Ekim Ankara Katliamı Davası Avukat Komisyonu’ndan Avukat İlke Işık, bianet’e, “insanlığa karşı suçtan” beraate hükmedilmesinin yargılama açısından sonuçlarını anlattı.
Neden tek sanık “insanlığa karşı suçtan” yargılandı?
Avukat Işık, bu yargılamanın, “insanlığa karşı suç” suçlamasıyla hazırlanan ilk iddianameyle yapılan, bu konudaki ilk yargılama olduğunu hatırlattı ve bu suçlamanın neden tek sanığa (Erman Ekici) yöneltildiğini şöyle açıkladı:
“Başından beri bu suçlamanın tüm sanıklara yöneltilmesi için talepte bulunmuştuk. Bu süreç ise 2019’da başladı, Erman Ekici, firari sanıkların yargılandığı dosyada sanıktı. Ardından ana davada Yargıtay’ın bozma kararının ardından mahkemeye iletilen dosya ve firari sanıkların yargılandığı bu dosya birleştirildi, dünkü karar da bu birleştirilen dosyada verildi. Ancak ilk dosyada sadece Ekici’ye bu suçlama yöneltildiği için yargılama da bu suçlama üzerinden devam etti.”
“IŞİD’in insanlığa karşı suçlardan sorumlu olduğu açık”
İlke Işık, müşteki avukatlar olarak yargılamanın başından beri 10 Ekim katliamının IŞİD’in diğer katliamlarından bağımsız ele alınamayacağını, IŞİD’in de insanlığa karşı suçlardan sorumlu olduğunun şüphe götürmediğini söyledi:
“Bu yargılama başladığından beri, IŞİD’in insanlığa karşı suçlardan, diğer katliamlarından bağımsız ele alınamayacağını defalarca ifade ettik. Ama yargılama boyunca bunu hiç görmedik, mahkeme de başından beri buna dair taleplerimizi reddetti, sonunda da bu suçlamadan beraat hükmü kurdu. Önceki duruşmada mütalaa verilmişti, karar da mütalaayla paralel şekilde verildi.”
“İnsanlığa karşı suç” yargılaması neden önemli?
Avukat İlke Işık, “insanlığa karşı suç” yargılamasının, davanın seyrini nasıl etkileyebileceğini şöyle açıkladı:
“Bu suçlamanın zamanaşımı açısından önemi var. Bu suçta zamanaşımı yok ve dosyada birçok firari sanık var, ne zaman yakalanıp yargı önüne çıkarılacaklarını bilmiyoruz.
Ayrıca yargı sürecinde kamu görevlileri hiçbir zaman sorumlu tutulmadı. Yargı, süreci, alelade bir IŞİD davası gibi yürüttü. Oysa kamu görevlilerinin sorumluluğu, bizim yorumumuz ya da tahminimiz değil, dava süresince buna dair birçok somut delil ortaya kondu.
Örneğin sanık Yakup Şahin hakkında, saldırının gerçekleştiği 10 Ekim’den 10 gün önce telefon dinleme kararı verildiğini biliyoruz. Bunun gibi daha birçok somut bilgiye, ‘kayıp klasörler’* diye tabir ettiğimiz, yıllar sonra savcılıkta bulunan belgelerden ulaştık. Kamu görevlileriyle ilgili başka deliller de uzun yıllar sonra ortaya çıkabilir.
İnsanlığa karşı suçtan yargılaması bu sebeple önemli: Hem firarilerin yakalanıp cezalandırılması hem de kamu görevlileri hakkında ileriki yıllarda açılabilecek davalar için zamanaşımının ortadan kaldırılması gerekiyor.”
“Kamu görevlilerinin sorumluğu yok sayılamaz”
Avukat Işık, şu anda Erman Ekici’nin ve toplam 10 sanığın zaten katliam sanığı olarak cezalandırıldığını, bunun yeterli olmadığını ekledi:
“Kaldı ki iddianame Erman Ekici’yi düz bir örgüt üyesi olarak tarif ediyordu, katliamdaki sorumluluğu da bizim çabalarımızla tespit edildi, kamuoyu baskısı ve ailelerin davayı takip etmesi de verilen cezalarda etkili oldu. Dolayısıyla IŞİD’lilere ceza verdiği için mahkemeyi alkışlamayacağız. Bu iyi bir karar değil zaten olması gerekenin en azıydı. Kamu görevlilerinin sorumluğunun yok sayılması ise kabul edilemez.”
İlke Işık, bundan sonrası için de temyiz başvuruları ve suç duyuruları yapacaklarını, hukuk mücadelesini sürdüreceklerini söyledi.
Mahkeme de dosyası tefrik edilen firari sanıklar yönünden yeni bir duruşma tarihi belirleyecek, Avukat Işık “Dolayısıyla yargılama bitmedi” diye konuştu.
*Kayıp klasörlerde ne vardı?
9 klasörden oluşan soruşturma evrakının varlığı, 16 Ekim 2019 tarihinde, katliamın üzerinden 4 yıl, ilk davanın hükme bağlanması üzerinden ise 14 ay geçtikten sonra, Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesine teslim edilmesiyle açığa çıkmıştı.
10 Ekim Ankara Katliamı Davası Avukat Komisyonu’nun, soruşturma savcılarının, katliamın aydınlatılmasına olanak sağlayacak delilleri gizlediği gerekçesiyle yaptığı şikayetler sonuçsuz kaldı.
Avukatların açıklamasına göre, evraklarda şu bilgiler bulunuyordu:
“10 Ekim Ankara Katliamı Gaziantep IŞİD hücresi tarafından örgütlenmiş, iki intihar bombacısı 9 Ekim 2015 gecesi karayolu ile Ankara'ya yola çıkmış, intihar bombacılarını taşıyan aracı Halil İbrahim Durgun kullanmış, araca Yakub Şahin eskortluk etmişti. İntihar bombacılarının Ankara'ya ulaşmasında en önemli sanıklardan biri Yakub Şahin’di. 9 adet “kayıp klasörde” intihar bombacılarının aracına eskortluk yapan sanık Yakub Şahin ve örgütün nakliyecisi olan sanık Hüseyin Tunç ile ilgili soruşturma evrakı yer alıyordu.
Bu evrakta, Yakub Şahin ve Hüseyin Tunç'un katliamdan 10 gün önce, 30 Eylül 2015 tarihinde, Nizip'te 2 ton gübre satın almak istedikleri, ‘gübrenin artan terör eylemlerinde kullanılabileceğinden’ şüphelenen satıcının kimlik soruması üzerine alamadan ayrıldıkları ve gübre satıcısının şikayeti üzerine haklarında soruşturma başlatıldığı belirtiliyordu.
Soruşturma kapsamında Hüseyin Tunç ve Yakup Şahin’in kimlikleri tespit edilmişti. 2 Ekim 2015 tarihinde dosya kapsamında Gaziantep Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Büro Amirliğine ve Terörle Mücadele Şube Müdürlüğüne yazılar yazılmış ancak Gaziantep Emniyeti tarafından hiçbir işlem yapılmamıştı.
“Terör eylemi yapabileceği” bir gübre satıcısı tarafından değerlendirilen Yakup Şahin ve Hüseyin Tunç katliamdan 10 gün önce emniyet tarafından tespit edilmiş olmasına rağmen 10 Ekim Ankara Katliamında etkin rol alabildi."
(AS)