Mardin Barosu Başkanı Azat Yıldırım kimi davalarda Kürtçe anadilinde savunma yapmak isteyen sanıklara Türk Ceza Kanunu'ndaki (TCK) indirim maddelerinin uygulamadığını söyledi; Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nin Eylül 2010'da verdiği bir kararı örnek gösterdi.
bianet'e konuşan Yıldırım, Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi heyetinin KCK davasında, Kürtçe savunma yapmak isteyen sanıkların istemini "Türkçe bildikleri" gerekçesiyle reddetmesini değerlendirdi.
Ceza Mahkemeleri Kanunu'nun (CMK) 202. maddesinde "meramını anlatamayacak derede Türkçe bilmeyen sanık, tanık ve müdafilere tercüman atanır" hükmünün getirildiğini söyleyen Yıldırım, şöyle devam etti:
"Hiç Türkçe bilmeyen sanıklara tercüman atanıyor. Kişi kollukta ya da savcılıkta Türkçe savunma yapmışsa, mahkemeler sonradan Kürtçe savunma yapma istemini reddediyor.
"Ama kişiye kendini en iyi ifade ettiği dilde savunma hakkı verilmesi gerekir. Türkçe bildiği söylenen sanık ve tanıkların çoğu kendini bu dilde iyi ifade edemiyor; adil yargılama yapılamamış oluyor."
Mahkemeye göre Kürtçe hala "sözde" bir dil
Anadilde savunma yapmanın bir insan hakkı olduğunu söyleyen Yıldırım, kimi mahkemelerin Kürtçe savunma yapmak isteyen sanıklara TCK'nin 62. maddesinde öngörülen indirimi uygulamadığını anlattı.
Yıldırım, savunmasını yapmak isteyen üç sanık hakkında Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nin, 28 Eylül 2010'da verdiği kararı örnek gösterdi. Kürtçe için "sözde anadil" ifadesi kullanılan karar şöyle:
"Son aylarda, basın ve yayın organlarınca gündeme getirilen sözde anadili yayma ve yaşatma çerçevesinde hükümlü ve tutukluların beyan ve savunmalarında özellikle Kürtçe dilinin kullanılması yönündeki talimatlara göre sanıkların son oturuma kadar savunmalarını Türkçe yapmış oldukları, Türkçeyi iyi bilmelerine rağmen yukarıda anlatılan örgütün talimatı sonucunda, son savunmalarında özellikle Kürtçe beyanda bulunmaya gayret gösterdikleri ve bu tutum ve davranışlar ile örgütün talimatı doğrultusunda hareket ettikleri, daha doğrusu örgütsel tavır takındıkları anlaşıldığından sanıkların yargılama sürecinde gösterdikleri olumsuz tutum ve davranışlar da göz önüne alınarak haklarında lehe hükümlerin uygulanmaması yününde mahkememizde vicdani kanaate varılmıştır."
Tercümanlar mübaşir
Mahkemelerin, savunmaları daha çok Türkçe almaya çalıştığını anlatan Yıldırım, "Son çare olarak tercüman atanıyor. Mardin'de adliyede resmi görevli tercüman yok," diyor.
"Kürtçe ve Arapça konuşan mübaşir ya da personel tercümanlık yapabiliyor. Süryanice konuşan sanıklarda durum daha da zor; dili bilen personel yok, yoldan geçen birini tercüman olarak görevlendiriyorlar. Mahkemelerin bulduğu tercümanların çoğu dili iyi bilmiyor, savunma gerçeği gibi tutanaklara geçmiyor." (SP)