Lübnan Alternatif Basın Sendikası, gazetecileri savunmak, haklarını korumak ve bağımsız medyayı desteklemek amacıyla 2019’da kuruldu.
Özellikle son dönemde, İsrail’in gazetecileri doğrudan hedef alan saldırıları ve saha çalışmalarını kısıtlayan güvenlik tehditleri, gazetecilerin görevlerini yerine getirmesini her zamankinden daha zor hale getirdi.
Alternatif Basın Sendikası’ndan Elsy Moufarrej ile Lübnan’da basın ve ifade özgürlüğü mücadelesini, gazetecilerin karşılaştığı riskleri ve katledilen meslektaşları için verdikleri adalet mücadelesini konuştuk.
“Sendika, 2019 halk ayaklanmaları sırasında kuruldu”
Öncelikle, bize kendinizden ve Lübnan Alternatif Basın Sendikası’ndan bahsedebilir misiniz? Sendikanızın kuruluş amacı ve misyonu nedir?
Lübnanlı bir gazeteciyim ve Alternatif Basın Sendikası’nın basın koordinatörüyüm.
Alternatif Basın Sendikası, 2019’daki halk ayaklanmaları sırasında, gazetecileri koruyacak bir yapıya duyulan ihtiyaçtan doğdu. Bu ihtiyacı hisseden bir grup gazeteci olarak, mesleğimizi güvence altına alacak bağımsız bir sendika kurmaya karar verdik.
Lübnan’da resmi bir basın sendikası mevcut, ancak fiilen işlevsiz; gazetecileri korumak adına herhangi bir adım atmıyor. İşte tam da bu boşluğu doldurmak ve gazetecilerin haklarını savunacak bir yapı oluşturmak için Alternatif Basın Sendikası’nı kurduk. Amacımız, gazetecileri ve medya çalışanlarını korumak, mesleki haklarını güvence altına almak ve bağımsız haberciliği desteklemektir.
Gazetecilere yönelik saldırıların cezasız kalmaması gerektiğine inanıyoruz. Gazetecileri hedef alan kişiler hesap vermeli ve cezalandırılmalıdır. Savaş döneminde ve sonrasında gazetecilerin işlerini yapabilmesi, kamuoyunun gerçekte neler olup bittiğini bilmesi açısından kritik önem taşıyor. Bu nedenle, gazeteciler özgürce mesleklerini icra edebilmeli ve hakikati aktarma sorumluluklarını hiçbir baskı altında kalmadan yerine getirebilmelidir.
Lübnan'da Halk Neden Sokakta?
“Mevcut basın yasaları gazetecileri korumuyor”
Lübnan’daki basın ve ifade özgürlüğü hakkında neler söylemek istersiniz? Mevcut zorluklar nelerdir ve bunlara karşı ne tür önlemler alınıyor?
Lübnan’daki basın ve ifade özgürlüğünün durumu hakkında konuşacak olursak, aslında bir basın özgürlüğü anlayışına sahip olduğumuzu söyleyebiliriz; ancak bunu tehdit eden birçok engelle karşı karşıyayız.
Geçtiğimiz yıl boyunca İsrail’in gazetecileri hedef alan saldırıları nedeniyle büyük zorluklar yaşadık. Gazetecilere yönelik 12’den fazla doğrudan saldırı gerçekleşti ve bunlardan üçü ölümcül oldu. Bu saldırılarda altı meslektaşımızı kaybettik.
Bunun yanı sıra, Hizbullah’ın kontrol ettiği bölgelerde gazetecilik faaliyetlerini kısıtlayan engellerle karşı karşıya kaldık. Bu bölgelerde gazetecilerin çalışabilmesi için belirli bir koordinasyon gerekiyor; ancak tüm medya kuruluşlarıyla işbirliği yapılmadığından birçok gazeteci haber yapma hakkından mahrum bırakılıyor. Bu durum, söz konusu bölgelerde haber takibini neredeyse imkânsız hale getiriyor.
Ayrıca, mevcut basın yasaları ciddi eksiklikler içeriyor ve gazetecilerin haklarını koruma konusunda yetersiz kalıyor. Bu yasaların kapsamlı bir reforma ihtiyacı var. Bugün, herhangi bir gazeteci sosyal medyada eleştirel bir paylaşım yaptığında veya herhangi bir otoriteyi eleştirdiğinde tehdit altında kalabiliyor. Çünkü mevcut basın yasaları, gazetecilik faaliyetlerinin tüm yönlerini kapsamıyor ve yasal boşluklar nedeniyle gazeteciler kolaylıkla hedef alınabiliyor.
Bu nedenle, basın yasasında değişiklik yapılması için çalışıyor ve gazetecilerin polis soruşturmalarına maruz kalmamasını sağlamaya çabalıyoruz. Şu ana kadar pek çok davada önemli kazanımlar elde ettik.
“İsrail, gazetecileri doğrudan hedef alıyor”
1 Ekim 2023’ten bu yana devam eden İsrail saldırıları, Lübnanlı gazeteciler üzerinde nasıl bir etki yarattı? Bu saldırılar, gazetecilerin çalışma koşullarını nasıl değiştirdi?
Bu soruya, ilk soruyla bağlantılı olarak cevap vermek gerek. Daha önce de belirttiğim gibi, İsrail, gazetecileri doğrudan hedef alıyor. Amacı, gazetecileri Güney Lübnan ve Bekaa Vadisi’nden uzak tutarak bölgedeki gelişmelerin haberleştirilmesini engellemek.
Özellikle Ekim 2023’ten itibaren İsrail’in hedef aldığı bölgelerin çoğu, Lübnan ve uluslararası medya için erişilemez hale geldi. Bunun temel nedeni, gazetecilere yönelik doğrudan saldırılar düzenlenmesiydi.
İlk ölümcül saldırı Ekim 2023’te, ikincisi Kasım 2023’te, üçüncüsü ise Ekim 2024’te gerçekleşti.
Son saldırıda İsrail, [Lübnan’ın güneyindeki Nebatiye vilayetine bağlı] Hasbiya’da gazetecilerin ikamet ettiği bir binaya hava saldırısı düzenleyerek meslektaşlarımızı katletti. Üstelik bu bölge, İsrail’in hedef aldığını açıkladığı alanların dışında kalıyordu.
Gazetecileri Koruma Komitesi’ne (CPJ) göre, gazeteciler için son 40 yılın “en ölümcül dönemi” olarak nitelendirdiği 7 Ekim 2023’ten bu yana, Lübnan’da altı gazeteci İsrail saldırılarında hayatını kaybetti.
CPJ Program Direktörü Carlos Martinez de la Serna, “Gazeteciler sivildir ve uluslararası toplum, İsrail’e yönelik açık bir mesaj vererek, gazeteci cinayetlerindeki uzun süreli saldırganlık ve cezasızlık geçmişine artık müsamaha gösterilmeyeceğini netleştirmekle yükümlüdür” dedi ve saldırıların engellenmesi çağrısında bulundu.
İsrail, Lübnan’da gazetecilerin bulunduğu binaya saldırı düzenledi
İssam Abdullah için adalet mücadelesi
13 Ekim 2023’te İsrail’in gerçekleştirdiği saldırıda hayatını kaybeden gazeteci İssam Abdullah ve yaralanan meslektaşları için adalet arayışında şu ana kadar hangi somut adımlar atıldı? Bu süreçte uluslararası kuruluşların katkılarını yeterli buluyor musunuz?
Meslektaşımız İssam Abdullah’ın öldürülmesi, şimdiye kadar en iyi belgelenmiş gazeteciye yönelik saldırılardan biri olarak kabul ediliyor. Saldırı anında birçok medya kuruluşu canlı yayındaydı ve birden fazla gazeteci olaya doğrudan tanıklık etti.
Bağımsız medya kurumları ve insan hakları örgütleri tarafından en az altı ayrı soruşturma yürütüldü. Tüm bu soruşturmaların ortak sonucu, İsrail’in gazetecileri doğrudan hedef aldığı yönünde oldu. Peki, biz bu süreçte ne yaptık?
Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyi’ne, UNESCO’ya, İsrail’in işgal altındaki Filistin topraklarındaki insan hakları ihlallerini soruşturan özel komiteye (UNSCIIP) başvurarak İssam Abdullah’ın öldürülmesine ilişkin resmi bir soruşturma başlatmalarını talep ettik.
Ayrıca, BM Özel Raportörü’ne bu saldırıyı soruşturması için çağrıda bulunduk. Özel Raportör, İsrail yetkililerine konuyla ilgili resmi bir soruşturma başlatmaları için resmi bir mektup gönderdi, ancak İsrail bu mektuba yanıt vermedi. Bunun üzerine, bu mektuplar kamuya açıklandı ve uluslararası kamuoyunun bilgisine sunuldu.
Diğer yandan, Lübnan hükümetine Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni (UCM) sürece dâhil etme çağrısında bulunduk. Lübnan, UCM üyesi değil, ancak Roma Statüsü’nün 12(3) maddesi gereğince mahkemeye yetki tanıyabilir.
Başlangıçta Lübnan hükümeti UCM’ye yetki devretmeyi düşündü ve bu doğrultuda bir girişim başlattı. Ancak bir ay sonra bu girişimi durdurdu ve kararını değiştirdi. Bunun temel sebebi, Hizbullah’ın, UCM’nin bu yetkiyi Hamas’a karşı da kullanabileceği yönündeki endişeleriydi. Şimdilerde tekrar harekete geçerek, hükümete UCM’nin Lübnan’da bir savaş suçu soruşturması başlatması için resmi bir yetkilendirme yapması yönünde baskı yapıyoruz.
Dayanışma çağrısı
Türkiye ve bölgedeki diğer basın örgütlerine herhangi bir çağrınız var mı? Onlardan ne tür bir destek bekliyorsunuz?
Son olarak, Türkiye’deki medya kuruluşları ve insan hakları örgütlerinden beklentimiz, Lübnan, Filistin, Suriye ve dünyanın dört bir yanında gazetecilere yönelik saldırıların cezasız kalmasına karşı verdiğimiz mücadeleye destek olmalarıdır.
Cezasızlık sürdükçe gazeteciler hedef olmaya devam edecek ve bu saldırılar yalnızca gazetecileri değil, halkın haber alma hakkını da doğrudan tehdit edecektir. Gazeteciler özgürce çalışamazsa, kamuoyunun gerçeğe erişim hakkı da elinden alınmış olur.
Bu nedenle, adaletin sağlanması ve gazetecilere yönelik suçların cezasız kalmaması için tüm uluslararası medya kuruluşları ve insan hakları örgütlerini dayanışmaya çağırıyoruz. Gazeteciliğin yaşaması, hakikatin yaşaması demektir.
‘Gerçeğin bedeli’: İsrail'in Gazze'de öldürdüğü Filistinli gazeteciler
(VC)