Prof. Dr. Mithat Sancar ve Kürt siyasetçi Şerafettin Elçi, son dönemde televizyonlarda, özellikle haber kanallarında sayısı artan ve niteliği değişen Kürt sorunu tartışmalarının olumlu olduğu kanısında.
Katılımcı Demokrasi Partisi (KADEP) Başkanı Elçi, medyadaki bu değişimin arkasında hem devletin hem de toplumun "sorunu nasıl çözebiliriz" arayışının, toplumdaki "devlet kanallı çözümsüzlük şartlanmasının" yumuşatılması ihtiyacının olduğunu düşünüyor.
"Dünün Kürt karşıtı, sertlik savunucuları bile, epey yumuşamış durumda" diyen Elçi, henüz çözüme dair formüllerin konuşulmadığını söylüyor. "Netleşen bir formül yok. Özellikle devletin bizim bildiğimiz, açıklanan bir formülü yok. Ama bunun böyle gidemeyeceğini herkes kabul ediyor."
Sancar: Söylenenler değil, konuşma ortamı yeni
Sancar da çözümün aciliyetinin farkına varılmış olduğunu söylüyor. "Her türlü tartışmayı klişelerle, suçlamayla bloke edenler de -artık bunu kolay kolay yapamadıkları gibi- farklı şeyler söylemeye çabalıyor. Farklı seslerin sorunun farklı boyutlarını, sakin bir havada kamuoyu önünde uzun uzun konuşabilmeleri, gerilimi düşürme etkisi yaratacak bir durum. Bunun çözüme yönelik demokratik, siyasal adımların atılmasına elverişli hava yaratmaya katkısı olacaktır."
Sancar'a göre Kürt sorununun bir kimlik ve kültürel hak sorunu olduğunu tartışmak başa dönüş gibi görünebilir, ama "yenilik sözlerden çok söylenme ortamında."
"Önceki yıllarda program yapanlar kendileri birer 'sertlik taraftarı ya da sözcüsü' gibi davranırken, bugün önemli bir kısmının daha olgun bir tartışma yürümesi için çaba harcadığını görüyoruz."
Somut ve kapsamlı tartışmalara doğru
Elçi de, Sancar da bu tartışma havasının sürmesiyle, çözüm için somut adımların ve kolay tartışılamayan konuların konuşulabileceğini düşünüyor.
Elçi "Tartışmaları yürüten gazetecilerden, toplumda son derece reaksiyon alan konuları, serin kanlılıkla tartışacak uzman kişilerle gündeme getirmelerini rica ediyorum" diyor.
Sözünü ettiği konular arasında, toplumun ne olduğunu aslında bilmediği, ama hakkında önyargılarının olduğu federasyon, kültürel haklar, anadili hakları var.
"En tehlikeli şartlanmışlık, 'Kürtlere haklarda açılım yapmak bölünmeye gider' algısı. Bunun giderilmesi, böyle olmayacağı, insanlar mutlu oldukça birliğin daha sağlıklı ve gönüllü olacağının anlatılması gerek."
Sancar da tartışmalar bu ortamda sürdükçe, federasyon, şiddetin bitirilmesi için sivil çözümler gibi konuların daha somut ve ayrıntılı olarak gündeme gelebileceğini söylüyor.
"Her şeyden önce sorun tartışılabilir olmalı"
Elçi, "Konu her şeyden önce tartışılabilir olmalı. Toplumdaki önyargılarla çözüm mümkün değil" diyor.
Sancar da "çözüm için ilk şart, en basit olanı" deyip açıklıyor: "Özgürce konuşabilmekten söz ediyorum. Siyasal, toplumsal, hukuksal kıskaçlarla boğulmamış, olabildiğince sınırsız bir tartışma ortamı yaratmalıyız." (TK)