Şovenizmi yeniden doğurmak için birileri boş durmuyordu demek...
İnsanların ulusal değerlerinin, tarihi mücadelelerinin ve yaşadıkları acıların, umutların; taşıdıkları hassasiyetlerin "istismarı" çok da yeni değil ülkemizde...
Hatta fazlasıyla eski!..
Ama bu film tutmadı ki...
Bir dönem sonuç verdi belki ama... Yaşayarak öğrendi nesiller, herkesin gerçek yüzünü, amacını, hedefini!..
O gece, yani komutanın Başbakan ve CTP Genel Başkanı Soyer'e yönelik olarak "elini sıkmam ben" dediği yemekte neler yaşandı?
Tümünü birinci ağızlardan öğrenme, farklı birkaç isimden dinleme fırsatı buldum.
Tüylerim diken diken oldu...
Yüreğime bir bıçak saplandı, ıslanan gözlerime yüklendi acı...
Ne zaman Kıbrıs'ta yaşayan ve asırlardır bu topraklara sahip çıkan insanların "Türklüğü" sorgulanmaya başlansa, kimin "en Türk", kimin daha "milliyetçi" olduğu yönünde "psikolojik operasyonlar" yapılsa, hep aynı sonuç ortaya çıktı: "Kıbrıslılık bilinci yükseldi, patladı"...
Bunu nasıl fark edemediler ki!..
"O gece" neler yaşandı!...
Cumhuriyetçi Türk Partisi-Birleşik Güçler'in kurultayı vardı...
Aynı akşam, 1963 olaylarında, eşi ve 3 çocuğu katledilen Emekli Tabip Tuğgeneral Nihat İlhan onuruna bir yemek düzenlenmişti.
Eski Cumhur-u Reis Rauf Denktaş, UBP'nin "En iyi çözüm Türkiye'ye entegrasyondur" hayalindeki başkanı Tahsin Ertuğruloğlu ile Korgeneral Kıvrıkoğlu başroldeydi.
Başbakan, CTP Genel Başkanı Soyer, kurultay nedeniyle yemeğe biraz geç katıldı.
Ama o akşam, komutan, oldukça kızgındı...
"Tarih kitapları" istediği gibi yazılmamış, Kıbrıslı Türkler "Türklüğü"nü sayın komutana yeterince kanıtlayamamıştı(!)
Üstelik, bir siyasi partinin toplantısında "İstiklal Marşı" çalınmamış, "komutana" bağlılık belirtilmemiş, "şükran" nutukları yeterince atılmamıştı(!)
General ile UBP Başkanı Ertuğruloğlu yan yana geldi ve konuştu: "Bir araya gelelim, tertipleyelim şunları!"
Tahsin Bey, "Kıbrıslı Türklerin seçtiği başbakanın elini sıkmayacağını" söyleyen komutan için bir gün sonrasında şu yorumu yapıyordu zaten:
"Komutanın tepkisi doğaldı"...
Öyle ya...
"Kıbrıslı Türklerin seçtiği bir başbakan, bir parti başkanı, bir Kıbrıslı Türk hakkında böyle konuşmaya hakkınız yok" diyecek hali yoktu!..
"Birlikte tertipleyelim" önerisine dünden razıydı!..
Çünkü, Kıbrıslı Türkler, her iki zihniyeti de "on binlerin haykırışı" ile hem de nasıl tertiplemişti!..
Önce "tarih kitapları"na yönelik "itirazlar" dile getirildi, eski reis "olmaz ki" diye dudak büktü, sonra "İstiklal Marşı"nın neden çalınmadığı sorgulandı...
Ferdi Sabit Soyer hele "tarih kitapları" eleştirisine çok içerledi, "Siz, bugünkü nesillerin tarihini ve milli değerlerini bilmediğini söylüyorsunuz ama...Bugünkü nesil, sizin kitaplarınızı okuyarak büyüdü. Yeni tarih kitapları okutulmaya başlayalı daha iki yıl oldu. Sizin kızdığınız gençlik, o sizin çok beğendiğiniz kitapları okumuştu zaten"...
Gecenin sonunda, Denktaş ile komutan yan yana yürüdü...
CTP Başkanı Soyer, biraz daha uzaktaydı...
Denktaş Bey, "Geliniz el sıkınız da geceyi tatlıya bağlayalım" mealinde konuştu, komutana...
Yan yana değillerdi, uzatılan ya da geri çekil el falan da yoktu ama...
Komutan, "Sıkmam ben elini" dedi...
Bu konuşmalar yapılmalıydı ki, "haberleştirmeye" hazır bildik beyinler kalem oynatsın, bildik oyunlar da yeniden sahneye konabilsindi.
Tahsin Bey "tertipleme operasyonu"nun sözünü aldığı için gecenin en mutlu simalarından biriydi...
On binlerin yığıldığı meydanlarda coşkuyla ıslanmış nice eli sıkmıştı; referandum ateşlerinin yandığı gecelerde nice gencin pespembe parmaklarıyla buluşmuştu parmakları; umudu, sevdası, geçmişi, anısı, kavgası, yarını, emeği, alın teri akdenizin bu kederli coğrafyasını ıslatan insanların ellerini sıkıyordu her gün...
Ne olacak, sıkamadığı bir el, eksik kalsındı!
Omuzları "apoletle" kabarmış ve birkaç yıl sonra "nerede acaba" diyeceğimiz nice isim kendi "yalnızlığını" yaşarken, bizler, yeniden "kavgamızla" burada, bu topraklarda olacağız nasılsa...
O gece, çok da yabancısı olmadığımız bir geceydi işte... (CM/TK)
* Cenk Mutluyakalı'nın yazısı, Kıbrıs'taki Yeni Düzen gazetesinde, 21 Mart Çarşamba yayınlandı.