Papadopulos'a, Hristofiyas'a, Rum yönetiminin söylemine niye kızıyoruz ki?
Baksanıza, Türkiye Genelkurmayı aynılarını söylüyor açık açık.
Rum yönetiminin haklılığını ilan ediyor işte...
Türkiye'nin siyasi otoritesi de oturmuş, bizim gibi izliyor!..
Ne diyor general, "Söz hakkı bizim!.. Kıbrıs'ta kontrol Türk Silahlı Kuvvetleri'ne ait... Kararı biz veririz!.. Memleket sizin ama geçici olarak söz bizde... İşin güvenlik tarafı bir yana, barikatın eşzamanlı açılması gereğini, yani işin siyasetini de biz belirleriz..."
En dehşeti şu ki, komutan dese "köprünün kaldırılması güvenlik açısından sakıncalıdır", inanır ya da inanmazsınız ama hak verirsiniz, en azından!..
Ama "barikatın açılmasını biz de isteriz" diyor!.
Yani "güvenlik sorunu" yok!..
Sorun, "eş zamanlı" olmasında...
Yani işin siyasetinde...
Yani diyor ki, "Söz bizde..."
Tam da bu anlama gelmiyor mu, komutanın söyledikleri!..
Yanlış mı anladım yani!..
E, o zaman!..
Papadopulos da tam aynısını söylüyor zaten!..
Kıbrıs'ın kuzeyini asker yönetiyor, demiyor mu adam...
Genelkurmay doğruluyor işte...
Birkaç metrelik köprü için bu kadar kıyamet koptuktan sonra... Bir milyon köprü kıymetindeki Maraş için kim görüşür artık sizinle...
Hade, inandırın bakalım Avrupa'yı, Birleşmiş Milletler'i, Amerika'yı, dünyayı!.. Geçtim herkesi, Kıbrıs'ın kuzeyini "bizim" yönettiğimize inandırınız bakalım Kıbrıslı Türkleri...
Baksanıza Tahsin Bey'in, Serdar Bey'in ağzı kulaklarında!.. Sahi "baba Denktaş" yok ortalarda, acaba "Reis-i Cumhurluk' için yeniden, heveslendi mi dersiniz!..
Papadopulos mutlu...
Komutan mutlu...
"Statüko"nun asları mutlu...
Kıbrıslı Türklerin "egemenliğini" hazmedemeyen "içimizdeki" ve "dışımızdaki" kurtlarımız mutlu...
Kıbrıs'ta "ayrılık betonlaşsın" diye yatıp kalkanlar mutlu!..
"Gerginlik"ten medet umanlar mutlu!..
"Bu memleket bizim, biz yöneteceğiz" diyenlere karşı zafer kazanmış edasıyla caka satan "şükrancı takım" mutlu!..
Lokmacı barikatında "lokma" yemeyi bıraksak da "kına yaksak" ne dersiniz ha!..
Komutan sürsün ekmeğe balı!..
Papadopulos yalasın!..
Oh be!..
Tüm dünyaya tam da anlatmaya başlamışken derdimizi, "Bağımsızlık" yaşasın!..
Yaşasın KKTC!
Yaşasın Kıbrıslı Türklerin, Kıbrıs'ta "en az Kıbrıslı Rumlar" kadar hak sahibi oldukları gerçeği!..
Yaşasın "geçici 10'uncu madde"...
Soğukkanlılıkla...
Bu "Lokmacı" meselesini bir "asker sivil" gerginliğine çevirmemek lazım, doğru!..
Ama bu doğru, herkes için geçerli..
Yani askeri çevreler için de...
Ve mesele, aslında bir "demokrasi" mücadelesi...
Kıbrıslı Türkleri her fırsatta "askeri yönetim altındaki köleler" gibi gösteren dünyanın ve Kıbrıs'ın farklı kesimlerine karşı da bir onur mücadelesi var ortada...
Yol, su, elektrik, sağlık, maaş, istihdam tartışmaları arasında, yeniden "kanı kaynayan" iktidardan devirdiklerimize karşı da bir "anımsama" süreci bu!..
Çok kolay unutuyoruz çünkü, günün hayhuyları içerisinde "dün"ün baş
kahramanlarını...
Şimdi, Cumhurbaşkanlığı koltuğunda ve hükümette, "dün"e ait anlayışın liderleri olsa, bir de onlar olsa, ah neler olacaktı, düşünebilir misiniz ha?
Yine de "soğukkanlı" olmamız gerekiyor...
Yine de akılla, mantıkla, kırıp dökmeden yürümemiz gerekiyor!..
Kırıp dökmeden diyorum çünkü!..
Bu süreci "at gözlüğüyle" yaşayanların çok da umrunda değil, Kıbrıs'ın insanı!..
Çünkü...
Bizi "sinir harbi" içerisinde birbirimize düşürenlerin vatanı değil, Kıbrıs!..
Çünkü "başka Kıbrıs'ı olmayan" bizleriz sadece....
Evet, bu memleket bizim....
Kimi dönemlerde yaşananlar, aksini aklımıza getirse de... (CM/TK)
* Mutluyakalı'nın yazısı, 8 Ocak 2007'de, Kıbrıs Yeni Düzen gazetesinde yayınlandı.