Aralarında gazetecilerin ve akademisyenlerin bulunduğu bir grup Kıbrıs Cumhurbaşkanı Dimitri Hristofyas, Lefkoşe Rum Belediye Başkanı Eleni Mavru, Rum iş dünyasının önemli isimlerinden Dinos Lordos ve Kuzey Kıbrıs Başbakanı Ferdi Sabit Soyer'le görüştü. Türkiye'den Kıbrıs'a hareket eden grupta şu isimler bulunuyordu:
Oral Çalışlar (Cumhuriyet gazetesi), Derya Sazak (Milliyet gazetesi), Ali Bayramoğlu (Yeni Şafak Gazetesi), Fehmi Koru (Yeni Şafak gazetesi), Şahin Alpay (Zaman gazetesi), Erdal Güven (Radikal gazetesi), Mehmet Altan (Star gazetesi), Abdülhamit Bilici (Zaman gazetesi), Cengiz Aktar (Vatan gazetesi), Ahmet İnsel, Seyfettin Gürsel, Mithat Sancar, Tuba Çandar, Murat Aksoy.
Katılımcıların izlenimleri olumlu. Tarafların çözüm arayışına ikna olmuşlar. Talat ve Hristofyas'ın kafalarındaki çözümler farklı da olsa liderler ortak noktada buluşacaklar gibi...
Hristofyas: Çözüm iki bölgeli federasyon
Yapılan görüşmeleri köşelerine taşıyan yazarların izlenimleri özetle şöyle:
Derya Sazak: "Güney Kıbrıs’taki Başkanlık Sarayı’nın girişine 1974’te Makarios yönetimini deviren 'faşist darbe'nin izlerini taşıyan bir maket konulmuş. AKEL lideri Hristofyas, AB üyesi Kıbrıs’ın ilk 'komünist' Cumhurbaşkanı.
Kıbrıs’ta onlarca yıldır işlemeyen planlardan sonra bu kez de Talat ve Hristofyas’ın siyasi görüşlerine dayalı bir 'yoldaş diplomasisi' inşa edilmek isteniyor. Hristofyas, 'Kıbrıs sorununu Talat ile ben çözemezsek kim çözecek?' diye konuşuyor. Kıbrıs’ı yeniden birleştirmek üzerine kurulu 'çözüm planı' 2 bölgeli, 2 toplumlu federasyon. Ve adil bir toplum.
Hristofyas, Ankara’dan ve KKTC’den yükselen 2 halka ve 2 devlete dayalı 'yeni devlet' çatısında birleşmeyi ise reddediyor. 'Bakir doğum' diye tanımlanan formüllere de kapanıyor. 'Kıbrıs Cumhuriyeti’ni bir dakika süre için bile dağıtmayız. Üniter devleti, iki bölgeli, iki toplumlu bir federasyona dönüştürmeliyiz. Karşımızda bölgesel bir süper güç (Türkiye) ve adadaki askeri varlığı dururken adil bir çözüme varamayız' diyor."
"Görüşmeler o kadar da kolay yürümeyecek"
Oral Çalışlar: "Görüldüğü kadarıyla iki toplum için de yeni bir dönem başladı. Kapılar açıldı, gidiş geliş daha kolay hale geldi. İki toplum birbirini yeniden tanımaya başladı. Zaten iki tarafta da çözüme yatkın solcu partilerin seçimleri kazanmasının nedeni de halkın artık eski ilişki biçimini değiştirmek istemesiydi.
"Pazar gecesi Kıbrıs Türk tarafının Başbakanı Ferdi Sabit’le buluştuk. Hristofyas’ın bize anlattıklarını ona aktardık. Sabit’in gösterdiği tepkiden anladık ki, çözüm görüşmeleri o kadar da kolay yürümeyecek. İki tarafın iç kamuoyu, muhalefet, Türkiye’den kaynaklanan bazı kırmızı çizgiler, işi zorlaştıracaktı."
"Taraflar Ankara'nın karışıklığından ne yapacağını bilemiyor"
Fehmi Koru: "Kıbrıslı Türkler'in 'sol' kökenli ve 'çözüm yanlısı' Talat'ı ile aynı frekansta olduğu bilinen Hristofyas Kıbrıslı Rumlar adına masaya oturmaya çok yanaştı; çözüm fazla uzak görünmüyor, ama bu defa iki taraf da Ankara'daki toz dumandan ne yapacağını bilmez haldeler...
"Talat ve Hristofyas, kısa süre içerisinde alınan mesafeyi anlatırken coşkuluydular. Teknik komiteler ve çalışma grupları hiç sorunsuz kurulabilmiş, çalışma esaslarını belirlemek de güç olmamış. Bazı grupların çalışmalarından derhal sonuç alınmaya da başlanmış. Pürüzlü noktalar hala ortadan kalkmış görünmüyor, bazısına henüz dokunulmamış da zaten; ancak iki lider on gün içerisinde biraraya gelecekler ve Haziran sonuna doğru da ilk aşama bitecek...
"Türk tarafı her şeye rağmen '2009'dan önce sonuç alabiliriz' beklentisinde. Rum tarafı o kadar umutlu olmasa da, alınan mesafenin geçmişte boş çıkmış başka denemelerden hayli ileride olduğunu onlar da söylüyor. Rum Cumhurbaşkanı'nın Türkiye'den gelen bir grup gazeteciyi kabul edip kendi ifadesiyle 'samimi' bir biçimde görüşlerini aktarması bile, Kıbrıs sorunu tarihinde başlı başına bir yenilik...
"Ya şu cümleleri Hristofyas'ın: 'Seçilmemden sonraki ilk basın toplantısında, halkıma, bakın dedim, ben Girneliyim, ama doğduğum kent Türk yönetimi altında olacak... Çözüme ulaşabilmek için 1974 sonrasında adaya gelip yerleşmiş Türk vatandaşlarından 50 bininin burada kalabileceğini de ben söyledim. Biz Türkiye'nin AB süreci önünde engel olmak istemiyoruz. Tersine, AB üyesi olmanızı istiyoruz.'"
"Rum tarafı Annan planını kabul etmiyor"
Abdülhamit Bilici: "Olumlu havanın tek göstergesi, iki lider arasındaki yakınlık değil. Hristofyas'ın seçilmesinden önce günde ortalama 5 bin Türk Güney'e geçerken, Güney'den 500 Rum Kuzey'e geçiyormuş. Seçimden sonra bu sayılar neredeyse eşitlenmiş.
"Önce Kıbrıs Türk Ticaret Odası yönetiminin perspektifini dinledik. Ticaret Odası'nın en fazla üzerinde durduğu konu, Türkiye'nin tek taraflı olarak limanlarını asla açmamasıydı. Onlara göre KKTC limanları üzerindeki ambargo sürerken bu adımın atılması, hem Kıbrıs Türk ekonomisinin iflası hem de Rum tarafını çözüme zorlayan bir kartın zayi edilmesi demekti. 2007'de başlayan durgunluktan yakınan Başkan Hasan İnce'nin limanlar konusunda bir teklifi vardı: 'Türkiye'den gelen mal, Yeşil Hat üzerinden Güney'e geçsin, Güney'den Türkiye'ye gelecek mal da Yeşil Hat'tan geçip Magosa Limanı'ndan Türkiye'ye gitsin.'
"Bir araştırma, ilişkilerin normalleşmesi halinde Türkiye'nin Rum tarafına ihracatının 3 milyar dolara çıkabileceğini gösteriyordu. Halbuki şu anki rakam 4 milyon dolar kadardı.
"Türk tarafının müzakere heyetine başkanlık eden Cumhurbaşkanı Özel Temsilcisi-Görüşmeci Özdil Nami, oldukça umutluydu. Papadopulos döneminde 52 haftada komitelerin isimleri dahi oluşturulamazken, yeni dönemde 20 günde bir hayli mesafe almış ve uzlaşma sağlanan bazı sorunları nihai çözümü beklemeden uygulamaya başlamışlardı.
"Peki taraflar konuları sıfırdan mı ele alıyordu, yoksa Annan Planı mı esas alınıyordu? Türk tarafı Annan Planı'nın temel alınmasına sıcak, ama Rum tarafı bunu asla kabul etmiyor. Yine de Türk müzakere heyetinden şunu öğreniyoruz: Annan Planı masada olmasa da herkesin laptopunda duruyor." (GG)