Eski mağara resimlerinde kullanılan toprak, bal, yumurta akı, kemik iliği gibi doğal malzemelerle yaptığı resimlerle tanınan, Kapital’i resimleyen ressam Yüksel Arslan 84 yaşında Paris’te hayatını kaybetti.
Yüksel Arslan 1961’de Paris’e yerleşmişti. 1967’de Türkiye’ye gelip Ankara'da açtığı sergi müstehcen bulunarak hakkında kovuşturma yapılmıştı. Sergi savcı tarafından ikinci gününde toplatılır. Davası 8 ay sürer ve beraat eder ve 2009'a kadar Türkiye'ye bir daha gelmez.
Ressam ürettiği eserlere “arture” adını veriyordu. Bu sözcüğü sanat anlamına gelen İngilizce “art” ve resim anlamına gelen Fransızca “peintire” sözcüklerinden türetmişti. Ayrıca tablolarına isim yerine numara verirdi.
2014'te İstanbul'da sergi açmıştı
Arslan'ın İstanbul'da son sergisi 81 yaşındayken Ocak 2014'te Nişantaşı'ndaki Dirimart galerisinde açılmıştı. 'İnsan' ve 'Etkiler' adlı serilerinden oluşan sergideki eserleri 1950'li yıllarda üretmişti.
Kapital'in resimlenmesi
Arslan, 1968'de Kapital dizisine başlayışını şöyle anlatıyordu:
"Kendime, küçük, toplum dışı, yıkıcı, anarşist, insanlara - karşı bir yaşantı seçmiştim. Bu küçük özel dünyadan, 1967 yılı sonlarında materyalizm diyalektiğe vararak çıkıp kurtuldum, yeniden doğmuş gibi oldum."
Dostu Ferit Edgü'yse 70'lerde Milliyet Sanat'ta yayımlanan yazısında bu süreci şöyle anlatıyordu:
"Hiç kuşkusuz, insan birkaç kez doğabilir. Elimizde olmayan birinci doğuşumuzdur. Ondan sonrakilerde, anası da, babası da, ebesi de kendisidir insanın. Yüksel'in bu ikinci (ya da üçüncü) doğuşu, Eyüp'te bıraktığı sınıfsal kökenine dönüş müdür? Yoksa yaşamın kaçınılmaz çelişkilerinin getirdiği, uzun süren yeni bir dönemi midir? Bu sorunun karşılığını - yoo hayır, zaman değil, Yüksel Arslan'ın kendisi verecek."
Nietzsche dönemi, Marx dönemi
Arslan'ın sanatında 1960 Nietzsche, 1967 ise Marx dönemi olarak tanımlanıyor. Marx'ın ve Marx hakkında yazılmış neredeyse bütün kitapları okuduğu bir dönem yaşıyor; bu dönem 6 yıl sürüyor ve 50'ye yakın arture yapıyor.
1980'den sonrasına "Sanatçılar, şairler, düşünürler, yazarlar, müzisyenler" dönemi; 1984'ten sonrasında çocukluğunu ve anılarını işler. 1986-2000 arasında ise "İnsan" dizisini üretir. 2000 sonrası ise "Yeni Etkiler" adlı dönemi olarak adlandırıyor.
Yüksel Arslan kimdir?
1933'te doğan Arslan, İstanbul Erkek Lisesi'ne devam ederken, suluboya, guvaş ve pastel karışımı resimleriyle dikkat çekti. Doğal boyalar kullanarak o dönemde, İlişki, Davranış, Sıkıntılara Övgü adını verdiği bir dizi resim yaptı.
Bunları ilk kez 1955'te Maya Galerisinde sergiledi. Eski mağara resimlerinde kullanılan toprak, bal, yumurta akı, kemik iliği vb. araç-gereçlerle oluşturduğu resimleri (İnsanlı Günler, Portreler, Phallisme dizileri) 1959'da sergilendiğinde, bir rastlantı sonucu tanıştığı Roditi'nin dikkatini çekti. Roditi, Andre Breton'a, Arslan'ın bu resimlerinden söz edince, Paris'te açılan uluslararası bir sergiye davet edildi.
Bu çağrıya, galerici Raymond Cordier'nin de çağrısı eklenince, 1961'de Paris'e yerleşti. Ertesi yıl Cordier'nin galerisinde, kişisel bir sergi düzenledi. 1969-1975'te Karl Marx'ın Kapital'ini resimledi. 1980'li yıllarda Etkiler'i ve Autoartures olarak isimlendirdiği resim dizisini gerçekleştirdi.
1967'de Türkiye'ye gelerek, biri İstanbul'da (Türk-Alman Kültür Merkezi), öteki Ankara'da (Fransız Kültür Merkezi) iki sergi açtı. Ankara'daki sergi, müstehcen olduğu gerekçesiyle kovuşturmaya uğradı.
1981'de 5. Sedat Simavi Vakfı Görsel Sanatlar Ödülü'nü aldı. “Yeni Etkiler” adlı kitabı 2015’te Sel Yayıncılık’tan yayınlanmıştı.
2009’da Bilgi Üniversitesi'nin yerleşkesi santralistanbul'da Levent Yılmaz'ın küratörlüğündeki 1950'li yıllardan itibaren yaptığı çalışmalardan oluşan bir retrospektif sergi açılmıştı.
Türkiye'ye 40 yıl sonra dönmüştü
Retrospektifi için hazırlanan biyografisinde Arslan şöyle tanıtılıyordu:
"Kastamonu Daday'dan göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak 1933'te Eyüp'te doğan, babası yine Haliç kıyısında bir kontrplak fabrikasında çalışan, İstanbul Erkek Lisesi'nden sonra İstanbul Üniversitesi'nde Sanat Tarihi okuyup 1961 yılında Paris'e giden; 1967'den beri de bir daha memlekete hiç gelmeyen dünyaca ünlü bir ressamımız. Doğup büyüdüğü Eyüp semtine, tam 40 yıl sonra ironik ve tesadüfi bir şekilde dev bir sergiyle döndü." (HK)