Milliyet gazetesinde Sol Çıkışını Arıyor başlıklı bir dizi söyleşi gerçekleştiren Devrim Sevimay, Sabancı Üniversitesi öğretim üyelerinden Sabah gazetesi yazarı Doç. Dr. Hasan Bülent Kahraman'la görüştü. Aktarıyoruz.
Bu ülkede vatandaşların çoğu niçin gidip sağa oy verir de sola vermez?
Çünkü cumhuriyeti kuran parti, Türkiye’de daima “hukuksal ve kültürel” dönüşümü gerçekleştirmeye çalıştı. Zaten Cumhuriyetin kendisi de hukuksal ve kültürel bir dönüşüm demekti. Ama buna mukabil sağ, “toplumsal” ve gerçek anlamdaki “siyasal” dönüşümü gerçekleştirdi.Yani 1950’den itibaren sağ partiler “aktif modernleşme, alt yapı, ekonomik büyüme, kalkınma, kişi başına düşen milli gelir, sosyal politikaların yaygınlaştırılması” temellerinde kitlelere daha fazla imkân sundular.
Böylece kurucu parti toplumu otoriter ve elitist bir şekilde yukardan aşağıya doğru dönüştürmeye çalışırken sağ partiler popülist politikalarla tabanı yanlarına çektiler. Buna milliyetçilik ve dinciliği de ekleyince sağın toplam oy oranları yüzde 75, solun ise yüzde 25’te kilitlenip kaldı.
Marksist perspektif yok
Peki bu makûs talihi değiştirmenin, solu yüzde 75’lerle bütünleştirmenin imkânı yok mu?
Bence var; Marx’a gidersek buna imkân olduğunu gayet net görüyoruz. Marx açıkça der ki, “İnsan temel güdüleri doğrultusunda ve önce çıkarlarına göre hareket eden bir varlıktır; insanın ideolojik-siyasal-kültürel dönüşümü ancak ondan sonra başlar.”
Yani Darwin’den de çok etkilenmiş biri olarak Marx insanların ayakta kalma güdüsüyle yaratıldığını, dolayısıyla “sınıfsal bilinçleri”nden önce “ekonomik veya bireysel çıkar bilinçleri”nin geldiğini söylüyor.
Bence Türkiye’de geniş kitlelerin sağ partilere gitmeleri ve oralarda yerleşmeleri Marx’ın bu tarifiyle çok özdeşleşen bir durum. Çünkü insanlar popülist politikaları nedeniyle sağ partilere giderken aslında henüz siyasal veya sınıfsal bir bilinç geliştirmiş değiller.
Kanıtı?Çünkü sağ partiler kapitalist partilerdir. Uzun bir tarihsel kesitte bakılırsa bu partiler aslında işçi sınıfının, dar gelirlinin, emekçinin aleyhine politikalar izleyen partilerdir. Dolayısıyla sınıf bilinciyle bakacak olsa aslında o tabanın asıl ait olduğu yer sağ, değil soldur.
Sınıfsal bilinç aşılanmalı
O zaman sol niçin kendi doğal tabanına sahip çıkamıyor?
En önemli sebebi Türkiye’deki solun Marksist bir temelden ve kültürden gelmiyor olması. Marksist bir perspektif bizde yok. Gerçek bir sol tartışılmıyor bizde, hep illüzyon konuştuklarımız... Bizdeki sol partiler kendilerini liberal-demokratik denen politikaların ve bu yeni sağ süreçlerin getirdiği ekonomik politikaların üstünden tarif etmeye çalışıyor. Bu bir kompleks ve tabii inandırıcı da olmuyorlar. Çünkü sağ zaten bunu çok daha güzel beceriyor.
Siz 60 yıllık bir meseleden söz ediyorsunuz; bu saatten sonra bu nasıl düzelecek?
Benim formülüm şu: Taban yaratmak ve kendi tabanını sağın elinden almak.
Taban nasıl yaratılacak?
Solun öteden beri inkâr ettiği veya yeteri kadar idrak edemediği kitleye kendisini tanımlatarak ve bu insanlara bir sınıfsal bilinç aşılayarak... “Senin çıkarın din ve milliyetçilik ekseninde, sana birtakım ufak tefek şeyler veren bu partilerde değil; senin çıkarlarını en geniş ölçüde savunacak olan sol partilerdir” diyerek.
Bu bir şeyi yoktan var etmek değil, bu sadece zaten o insanların sahip oldukları sınıfsal temeli onlara anlatmak.
Ekonomide de öncülük
Sol bugüne kadar bunu hiç yapmadı mı?
Hayır, Türkiye’de meşru parlamenter veya Marksist sol bunu yapmadı. 1960’lar, 70’lerde insanlara sınıfsal bilincini kazandırmaya çalışan bir Marksist sol oldu ama o çok amatör ve küçük ölçekli bir çabaydı. Şimdi bunu bence bir sol partinin büyük ölçekte yapması lazım.
Bu dediğiniz artık çok zor değil mi?
Zor değil, çalışmayı gerektiren bir şey. Hatta kolay bile, çünkü tam çeyrek yüzyıldır bu ülkede kalkınma-büyüme-refah-sosyal güvenlik-eğitim alanında hiçbir şey konuşulmadı. Tabii ki 2002’den 2007’ye kadar ekonominin büyütüldüğünü, kişi başına düşen gelirin arttırıldığını biliyoruz, fakat bunların ne pahasına, kimler lehine, hangi araçlarla yapıldığını da biliyoruz.
Dolayısıyla eğer sol bu alanlarda öncülüğü ele alırsa, yani “Ben de zamanında Türkiye’de sağ partilerin yaptığı gibi yol, köprü, baraj, fabrika yapacağım, istihdam politikalarını yeniden gözden geçireceğim, ekonomide şu düzenlemeleri yapacağım, sana daha çok demokrasi, insanlık hakkı, hukuk sunacağım” diye ortaya çıkarsa, sağın tabanına sıkışmış olan o yüzde 70’lerin sola kaymaması için hiçbir sebep yok. Zaten taban böyle yaratılır, iktidar yolu buradan açılır.
Yeni bir sol hareket
Sizce kim diyebilir bunları; CHP mi, yoksa başka bir sol parti mi?
Şimdi kimi arkadaşlarımız CHP’nin yenilenmesi üstünden Türkiye’de sosyal demokrasinin canlandırılabileceği kanısında; ben buna karşıyım. Evet, orada bir kitle vardır, CHP bir tarihin partisidir, kim ne derse desin 1923-1933, 1959-1979, 1982-1993 dönemleri önemlidir ama bütün bunlara rağmen CHP belli bir tarihin ve belli bir bagajın partisidir. O nedenle tabanı dönüştürecek parti yeni bir sol zihniyetle hazırlanmış yeni bir sol harekettir.
Halk o yeni sol hareketin tabanı olmayı isteyecek mi?
Doğru, demin toplumsal dönüşümü sağlayacak olan sınıfsal-kitlesel momentumdur demiştik ama bir kitlenin kendi kendisini bu noktaya taşıması çok zor. Dünyanın hiçbir yerinde bu olmuyor.
Bunu başlatacak olan yine bir lider ve lider kadrosudur. Ancak böyle bir lider ve kadro ortaya çıkar, güçlü bir ideolojik-teorik temel hazırlar ve kitle örgütleriyle ittifak kurmak suretiyle bu yola girerse ben bunun Türkiye’de bir siyasi momentumu da başlatacağı kanısındayım.
Arama konferansı yapalım
Peki Türk solu nereden bulacak o lideri?
Bir kere hiç zaman geçirmeden, mümkün olduğu kadar çok farklı gruplar halinde bir gerçek sol tartışmayı başlatmamız lazım. Gerekirse arama konferansı yapılsın. Bunda utanacak bir şey yok; Microsoft utanmıyor, biz mi utanacağız? Ya da bir kurultaylar süreci olabilir. O zaman onun içinden lider de çıkar, program da çıkar, parti de...
Ne kadar vakit var bunu yapmak için?
Yerel seçimlere kadar yetişmez tabii, ama ilk genel seçime hazırlanmak bakımından bence yeterli zaman var. Eğer doğru ve geniş tabanlı bir tartışma başlarsa genel seçimlere kadar çok önemli bir mesafe alınır.(DS/EÜ)