Gazeteci Çalışlar ve İTO Başkanı Prof. Dr. Gürsoy silahların susmasının olumlu olduğunu, ama şiddetin yeniden gündeme getirilebileceği tehdidini de taşıdığı için beklentileri karşılamadığını söyledi.
Gazeteci Mert, asıl önemli olanın savaş taktikleriyle düşünmemek olduğunu, " Silahlar Sussun " bildirgesinin de buna davet olduğunu anımsattı; fakat bu sürecin zaman alacağını vurguladı.
Gazeteci Bayramoğlu, açıklamanın da; bundan sonra hükümetin atacağı adımların da önemli olacağına dikkat çekti.
Çalışlar: PKK silahlı eylem çizgisinden kayıtsız şartsız vazgeçtiğini açıklamalı
Çalışlar, "Kanın durmasını hepimiz istiyoruz. Ancak, bunun bir ay süreyle sınırlı tutulması, şiddetin yeniden gündeme getirilebileceği tehdidini de içerdiği için kabul edilemez" dedi.
"PKK'nin silahlı eylem çizgisinden kayıtsız şartsız vazgeçtiğini açıklaması gerekiyor. Şiddetin yeniden başlayabileceği tehditleri Türkiye'nin demokratikleşmesine, barış ortamına zarar veriyor. Milliyetçi, ırkçı, şoven eğilimlere de güç kazandırıyor."
Çalışlar, Kongra-Gel'in çizgisindeki değişiklik ölçütünün "devlete karşı olmadığı, sorunun Türkiye'nin bütünlüğü içinde çözülmesi gerektiği" sözleri, değil "barışçı mücadele yöntemleri"ni esas alıp almaması olacağını söyledi
"Şiddet tehdidi sürdüğü sürece bu konunun doğru ve sağlıklı çözümü mümkün görünmüyor. Bu sözleri ancak barışçı mücadele yöntemlerini tercih ettikleri sürece anlam kazanabilir."
"Sanıyorum bu açıklamadan önce Öcalan'la görüşemediler. Kesin tavır Öcalan'a havale edilmiş gibi geliyor bana."
Çalışlar, Orgeneral Hurşit Tolon'un görüşmeci heyetle ilgili sözleri içinse, "Kendisi hep böyle konuşmaya meraklı. Emeklilik hayatında başarılar dilerim" dedi.
Bayramoğlu: Adım olumlu. Hükümetin atacağı adımlar önemli.
Gazeteci Ali Bayramoğlu, Konga-Gel'in açıklamasının önemli olduğunu düşünüyor; ancak Kürt politikacıların PKK'nin muhatap alınmasına yönelik taleplerinden rahatsız:
"Altını çizmek isterim, Başbakan'ın aydınlar heyetini kabul etmesinden, Diyarbakır'daki konuşmasından sonra, Kürt politikacıların bu durumu, bir tür PKK'nin muhatap alınması olarak yorumlaması, taleplerini burada yükseltmesi, beni rahatsız ediyor.
"Açıklama, PKK'nin muhatap alınmasına yönelik bir karşı hamle değilse -ki bunun olması mümkün değildir- olumlu bir adımdır."
"Bundan sonra hükümetin atacağı adımlar çok önemli. Başbakan da bunu söyledi. Eğer muhatap tek taraf oy almış, seçilmiş kimselerse, bunlarla birlikte kültürel, ekonomik, sosyal sorunların üzerine, politize ederek ve medyatize ederek gidilmelidir."
Gürsoy: Beklentilere cevap veren bir açıklama değil
Heyetin sözcüsü Prof. Dr. Gürsoy, açıklamanın iki nedenle beklentilere cevap vermediğini söylüyor:
"Hem süre bakımından, hem de içerik bakımından. Bir aylık bir sınırdan bahsediyorlar. Bir de 'pasif savunma pozisyonu' diye bir ifade var.
"Yeniden değerlendirme fırsatı verebileceği için, kısa bir süre de olsa, çatışmaların durmasına sebep olması bile kazançtır, denebilir. Hiç yoktan iyidir, denebilir. 'Bu kadar uzun geçmişi olan bir çatışmanın birkaç gün içinde, birkaç açıklamayla çözülmesi beklenemez' de denebilir.
"Açık konuşmam gerekirse, benim şahsi beklentim bu boyutta değildi.
" Henüz PKK'den anlamlı ve barış çağrılarını cevaplayabilecek boyutta bir mesaj gelmiş değil. Umarım geçici de olsa, bu ortam içinde yeni adımlar atılabilir. Ama kamuoyunu tatmin eden bir tablo olmadığı düşüncesindeyim."
Mert: Küsersek sürecin ayakta durması imkansız
Nuray Mert, "Şiddeti bir politika aracı olarak benimseyen bir örgüt söz konusu; bir günde değişecek değiller" diyor ve bütün tarafların "şiddeti araç olarak gören politik yaklaşımdan uzaklaşması; şiddeti benimseyenlerinden de bundan etkilenmesinin" önemli olduğuna dikkat çekiyor.
"Bu bir süreç meselesi. Savaş taktikleriyle düşünen insanlar gibi düşünemeyiz biz. Böyle düşünülmesin istiyoruz. Bildirgede de 'derhal ve önkoşulsuz' demiştik. Bu bir anlayışa davetti. Fakat bunlar zaman alacak şeyler. Küsersek sürecin ayakta durması imkansız."
Mert, Erdoğan'la görüşme sonrası dikkat çektiği "tartışma ortamının oluşmasının" koşullarından söz ediyor:
"Bir kere, zihnimizi dar bir çerçeve içersinde sınırlamamalıyız. Demokratik özgürlükler, şiddetin durması, ezberin bozulması, savaş mantığında düşünmemek, insanların otosansürden vazgeçmesi; bunlar tartışma ortamının oluşmasının koşulları."
"Kaç sene geçmiş, şahince politikalar denenmiş, şiddete başvurulmuş; sonuç başarısız olmuş. Bir yere gelinmemiş. Üstelik bu politikalar hâlâ öngörülüyor.
Bunu görüp, serinkanlı davranalım. Bu perspektifi görmedikten sonra, yeni bir şey başladı mı, bunu bile anlayamayız." (TK)