Aslına bakılırsa bu "ortalama" bilgiler bile Abdülhak Adnan'a ilişkin çok temel bir bilgiyi vermeye yetmektedir. Osmanlı gibi bilimden çok asabiyetle, dinle ilişkilendirilmiş bir teşkilatta bilim kavramının da geçerli olduğunun vurgulanması ancak Abdülhak Adnan gibi araştırmacıların bakış açılarıyla gerçekleştirilebilir. Yine Aydınlanma fikrinin temelindeki "âkli" olanı öne çıkaran bir entelektüelin yolu ister istemez politik bir bakış açısıyla çelişecekti ve öyle de oldu.
Epos Yayınları, Abdülhak Adnan Adıvar'ın Dur Düşün (1950), Bilgi Cumhuriyeti Haberleri (1945) ve Hakikat Peşinde Emeklemeler (1954) kitaplarından bilim felsefesiyle doğrudan ilgili olan makaleleri bir araya getirmiş.
Derlemeyi yapan Remzi Demir makaleleri bir araya getirirken, Bilim yolunda cüretkar bir entelektüelin portresiyle, onun bilim felsefesini kavrayış biçimindeki farklılıkları esas olduğu görülüyor. Zaten derlemeye alınan ilk makale olan "Bilgi Cumhuriyeti'nden Haber" de bir bakıma bütün bir derlemenin maksadını yeterince açığa çıkarmaktadır.
Aydınlanmaya duyulan inanç
Abdülhak Adnan Bilgi Cumhuriyeti'nden Haber adlı makalesinde Bilgi cumhuriyeti kavramının kökenine vurgu yaparak Descartes'in bilgiyi kavrayışına vurgu yapıyor. Aydınlanma ya da modern Batı aklının oluşmasının temelinde en ayırıcı nokta bilginin insan (özne) tarafından öğrenilebileceğine ve de doğanın bu akıl yoluyla değiştirilebileceğine dair inanç yatar.
Aydınlanma aklının bu "saf" ve hümanizme kapı açan inancı aynı zamanda politik alandan ayrı tutulmuş ütopik bir alanı da varsayar. Abdülhak Adnan da bu varsayımı "Ne kadar güzel ve fakat ne kadar az realize olmuş bir hülya" diyerek haberdar eder okuyucusunu. Devamında da yaşadığı yüzyılda bu "saf" aklın yıkılışından duyduğu hayıflanmayla gelecekte de Bilgi Cumhuriyeti'nin yeniden yaratılmasıyla insanlığın kurtulacağını ima eder.
Abdülhak Adnan'ın durduğu yer burasıdır. O bilimsel bilgiye inanır, bilimsel bilginin öncül olarak kabul edildiği Aydınlanma aklının takipçisi olarak görür kendini ama yaşadığı coğrafyayı da unutmaz. Onun içindir ki Farabi üzerine araştırma yapan da, İslam Ansiklopedisi'ni hazırlayanlardan biri de odur.
Abdülhak Adnan'ın makalelerini okuduktan sonra geçen yüzyılla birlikte somutlaşan Batılılaşma fikrinin alışılmadık bir tezahürünü de görüyoruz. Batı medeniyetini yaratılan araçlar olarak görüp, onun kabulüyle medenileşileceğine inanılan görüşle, Batı'nın yine aynı araçlarla geleneksel yapıyı çözeceğine dair inanç arasındaki gerilim Osmanlı-Türk siyasi tarihinin başat öğesi olarak algılanmıştır.
Oysa Abdülhak Adnan Batı'yı oluşturan aklın bilimselliğine inanır, o aklın tezahür ettiği siyasal, kültürel, edebi olan yönlerinden çok salt bilimsel yönüyle ilgilenir ki bu düşünüş tarzı yaşadığı coğrafyada alışılmış bir tarz değildir.
İlmin bağladıkları
Onun tarzı en çok "ve" bağlacıyla algılanabileceğini düşünüyorum. Abdülhak Adnan'a göre bağlacın ilk tarafında "ilim" diğer tarafında da ilimle ilişkilendirilebilecek olaylar- tespitler, söylenmek istenen şeyler vardır. Mesela İlim ve Din, İlim ve Yaş, İlim ve Kültür gibi... Dolayısıyla ilmin açıklayabildiği, ilmin penceresinden bakılarak görülen şeyler olarak bakar dünyaya Abdülhak Adnan.
Bu tarzın ve bu tarzı cüretkar bir şekilde sürdüren bir entelektüelin portresini anlamak için "Denemeler- Bilimin Sarp Yolunda Cüretkar Adımlar" kitabını okumak gerekir. Tabii böylesi bir okumayla Cumhuriyet'in ilk dönemlerinde yaşanan entelektüel atmosferi de görmek mümkün. Bir yandan Batı medeniyetleri esasıyla kurulduğu vurgulanan bir siyasal yapı, diğer yandan aynı esasları referans alan bir entelektüelin sürgün edilmesi. Tabii ki bu sürgünün politik muhteviyatı önemli ama Batı'ya nasıl bakıldığının görülmesi açısından bile ıskalanmaması gereken bir portre sunuyor Abdülhak Adnan Adıvar'ın hayatı... (NK)
Denemeler- Bilimin Sarp Yolunda Cüretkar Adımlar
Abdülhak Adnan Adıvar
Derleyen Remzi Demir
Epos Yayınları- 207 Sayfa