Helsinki Yurttaşlar Derneği, İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Uluslar arası Af Örgütü Türkiye şubesinin bileşeni olduğu İnsan Hakları Ortak Platformu (İHOP) adına Avukat Hüsnü Öndül'ün hazırladığı "Türkiye'de İfade Özgürlüğü: Mevzuat ve Yargı Gözlem Raporu Tespitler ve Öneriler" başlıklı rapor bugün açıklandı.
Öndül, 201 sayfalık raporunda, ifade özgürlüğü açısından sorunlu yasalara geniş yer ayırarak, bu yasalarla ilgili açılmış davalardan örnekler sunuyor.
Bu konudaki sorunun, yasal düzenlemeler ve uygulama olmak üzere iki boyutunun olduğu ifade edilen raporda, hem davalar, yasalar ve uygulamadaki aksaklıklar bulunuyor hem de yasa değişikliği önerileri sunuluyor.
"Suçun, neden suç olduğu belirsiz"
İfade özgürlüğü raporundaki tespitler özetle şöyle:
"İddianame ve mahkeme kararlarında genellikle gerekçe bulunmuyor. Suç teşkil ettiği iddia edilen ya da suç teşkil ettiğine hükmedilen düşüncelerin neden suç teşkil ettiği tartışılmıyor, analizi yapılmıyor, açıklanan düşüncenin bağlamına bakılmıyor. Yasa maddesi belirtilerek ya da yasa maddesinin sözleri tekrarlanarak suç işlendiği sonucuna varılıyor."
"AİHM ve AİHS yok sayılıyor"
Raporda, AİHM tarafından sistematik sorun olduğu saptanan konularda da savcı ve yargıçların aynı hatalı uygulamayı sürdürdükleri ifade ediliyor.
"İddianame ve mahkeme kararlarında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına nadiren değiniliyor."
"İncelenen iddianamede ve yargı kararlarında da ifade özgürlüğü ile ilgili AİHS hükümlerinin ve AİHM kararlarının somut olayda uygulamasına rastlanılmadı."
Öndül, şu anki durumda AİHS'in öncelikle ulusal yargı kurumlarında uygulanması ve bu uygulamanın AİHM içtihatları doğrultusunda gerçekleşmesi hedefine ulaşmanın mümkün olmayacağını yazdı.
"Raporda, şiddet unsuru içermeyen ifadelerin de Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) genel propagandayı yasaklayan maddeleri nedeniyle suç kabul edildiği belirtiliyor.
Cezaların basın yoluyla işlenen suçlar bakımından artırılması ve hakaret suçlarında da AİHS ve AİHM standartlarına uyumsuzluk görülüyor."
"İçerik sağlayıcıya savunma hakkı verilmiyor"
İfade özgürlüğünü engelleyen ve değiştirilmesi gereken kanunlar şöyle sıralandı:
* 5651 Sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun ile verilen kararlarda, sadece belirli bir içerik değil tüm sisteme erişimi engelleniyor.
Bu kanuna göre verilen engelleme kararları anayasa ve uluslararası insan hakları hukukunda öngörülen temel güvencelerden yoksun. İçerik sağlayıcılara internet sitelerinin hukuka uygunluğunu ileri sürme fırsatı verilmiyor.
"TMK uygulamasında şiddet aranmıyor"
* Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) 6. ve 7. maddeleri AİHM kararlarına rağmen ifade özgürlüğünü tehdit eder şekilde uygulanmaya devam ediliyor. Bu maddelerin içeriğinde ve yargı uygulamasında şiddet kullanma, şiddete teşvik, şiddete telkin, belirli kişilere yönelik nefret söylemi, silahlı direniş ile silahlı ayaklanmaya çağrı gibi ifadeler aranmıyor.
* TCK'nın 301. maddesi Hrant Dink ve Altuğ Taner Akçam kararlarına karşın hala yürürlükte ve ifade özgürlüğünü tehdit ediyor.
* TCK'nın 215. ve 216. maddeleri de yasaların öngörülebilir olma ve açıklık, kesinlik, netlik ilkeleriyle çelişiyor. 285. ve 288. maddeler de halkın haber alma hakları ve basın özgürlüğü açısından ciddi sorun teşkil ediyor.
"Müstehcenlik yasakları temellendirilmiyor"
* TCK'nın müstehcenlik suçunu düzenleyen 226. maddesinde, yargı müstehcen diye nitelendirilen eserler hakkında karar verirken ve idari organlar özellikle internet erişiminin engellenmesi konusunda karar verirken hangi sosyal ihtiyacı karşıladıklarını ve demokratik bir toplumda bunun gerekli olduğunu temellendiremiyor.
Raporda, Siyasi Partiler Kanunu, 1117 Sayılı Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanunu, 6112 sayılı Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Kanunu ile 5187 Sayılı Basın Kanunu'nda da değişikliklere gidilmesi gerektiğini altı çiziliyor.
"TMK kaldırılmalı, terör tanımı değişmeli"
TMK'nın geniş yer tuttuğu raporda, kanunun ya yürürlükten kaldırılması ya da 1. maddesinden başlanarak değişiklik yapılması gerektiği vurgulanıyor:
"TMK'nın terörü belirsiz, çok geniş ve şiddet unsuru ile çerçevelemeden tanımlayan 1.maddesi değiştirilmeli."
"Kanunun, 'Terör örgütlerinin bildiri veya açıklamalarını basanlara veya yayınlayanlara bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası' öngören 6/2. maddesi ile gelecekte yayınlanacak yayınların durdurulmasına imkan verdiği için AİHM'in sansür maddesi olarak nitelediği 6/5. maddesi kaldırılmalı."
"Kanunun terör örgütlerinin propagandasını yapma olarak nitelendirdiği 7/2. maddesi ve bu kanuna dayanarak verilen cezaların yarı oranında artırılmasını öngören 5. maddesi değişmeli."
"Keyfi yoruma elverişli"
Ayrıca, öneriler bölümünde, TCK'nın 220/6.,7. ve 8. maddeleri ile 314. maddesi yeniden düzenlenmesi gerektiği ifade edildi, gerekçesi ise şöyle açıklandı:
"Bu maddelerde de terör örgütü üyesi olmasa bile terör örgütü üyesi gibi cezalandırılmak ya da terör örgütünün amacının propagandasını yapmak gibi tanımlamalar belirsiz; geniş ve keyfi yorumlamaya elverişli." (AS)
* BİA Medya Gözlem Raporu'na göre, şu anda 96 gazeteci ve 35 dağıtımcı hapiste.
* Raporun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.