Kamusal Politika ve Demokrasi Çalışmaları Derneği (PODEM) Eğitimde Çoğulculuk ve İnanç Özgürlüğü Raporu’nu duyurdu.
Özge Genç, Demet Taşkan, Ulaş Tol, Mine Yıldırım tarafından kaleme alınan rapor, Türkiye’de toplumun farklı kesimlerinin, okullarda din dersleri ve dini görünümler hakkında ihtiyaç ve beklentilerine odaklanıyor.
Raporda, eğitim sisteminde çoğulculuk ve inanç özgürlüğü konularında farklı kesim ve inanç gruplarının taleplerinin insan hakları hukukuyla ilişkisine dair farkındalık yaratmasını hedeflendi.
Üstünel Yırcalı: Farklı kesimlerin beklentilerini duyurmayı amaçladık
Raporun İstanbul’da, Marmara Pera’da gerçekleşen sunumunda PODEM Genel Direktörü Ayşe Üstünel Yırcalı çalışma kapsamında ebeveynler ve çocuklar ile Mart-Ağustos 2016 arasında iki saha araştırması yürütüldüğünü anlattı.
Yırcalı’nın verdiği bilgilere göre, farklı inanç gruplarından ve farklı dini pratik seviyelerine sahip 124 ebeveynle İstanbul, Ankara, Kayseri ve Diyarbakır’da, farklı inanç gruplarından ailelerden gelen 38 lise öğrencisiyle İstanbul, Ankara ve Kayseri’de görüşmeler yapıldı.
Yırcalı amaçlarının birinin de din, devlet, toplum ilişkilerinde farklı kesimlerin beklentilerini siyasete iletmek olduğunu söyledi.
Genç: Mevcut durumdan kimse memnun değil
PODEM Araştırma Direktörü Özge Genç de Sistemden doğrudan etkilenen çocuk ve ebeveynlere gittiklerini söyledi. Din politikasıyla ilgili birbirlerinin taleplerinden ne kadar haberdar olduklarını, bunların ne kadarını kabul ettiklerini anlamaya çalıştıklarını belirtti.
Genç kimsenin mevcut durumdan memnun olmadığını, mevcut mekanizmanın farklılıkların birarada yaşamasına uygun olmadığını anlattı.
Yıldırım: Ayrımcı olmayan muafiyet hakkı gerekli
Norveç Helsinki Komitesi / İnanç Özgürlüğü Girişimi’nden Mine Yıldırım da hukuki perspektiften yaptığı değerlendirmede, din derslerinde mutlaka ayrımcı olmayan muafiyet hakkının tanınmasının gerekliliğini ve bununla beraber kimsenin inancını açıklamasının gerekmemesinin önemini vurguladı.
Yıldırım Türkiye’nin son yıllarda dini sembollere alan açması gibi birçok konuda önemli adınlar attığını, ancak her konuda atılan adımın ardından bir “ama” eklenebilecek bir yapı oluştuğunu belirtti.
Yıldırım’ın vurguladığı noktalardan biri de din dersleri dolayısıyla oluşan mağduriyetlerde hiçbir etkili şikayet mekanizmasının bulunmamasıydı.
Tol: Din derslerinden fazla beklenti yok
Yaşama Dair Vakıf’dan (YADA) Ulaş Tol da araştırmanın görüşülen kesimlerin din derslerinden fazla bir beklentisi olmadığını gösterdiğini ifade etti.
Alevilerin din dersini ayrımcılığın en fazla görüldüğü alan olarak gördüklerini, gayrimüslimlerin de din dersinin tarafsız ve eşit mesafede olmadığını vurguladıklarını söyledi.
Tol’un dikkat çektiği sonuçlar şöyle...
*Din dersi okuldan beklentiler arasında ön sıralarda değil, takip edilmiyor, bilinmiyor.
*Din eğitimi okul, aile ve özel kurumlarla birlikte bir bütün olarak değerlendiriliyor.
*Kaygılar çok farklı: Dindar ebeveynler kendi çocukları merkezli, diğer kesimler algılarında yok. Dindar olmayan ebeveynler toplumun dindarlaşması karşısında bir ıslah aracı olarak görüyor. Aleviler meseleyi ayrımcılık ve kimliğin ifşası üzerinden değerlendiriyor. Gayrimüslimler de ayrımcılık vurgusu yapıyor.
*Dindar Sünni kesim kendi çocuklarını gözeterek din dersinin zorunlu, İslami çerçevede ve uygulamalı olmasını istiyor.
*Bu tür bir zorunlu ders Alevilere ve gayrimüslimlere karşı ayrımcılığı besliyor.
Çocukların bakışı
Özge Genç çocuklarla yapılan çalışmalardaki izlenimleri aktarırken, çocukların okullardaki din eğitiminden beklentilerini gerçek hayat içinden değerlendirdiklerine dikkat çekti. Aldıkları derslerin onları gerçek hayata hazırlayıp hazırlamadığına dikkat ettiklerini belirtti.
Mevcut zorunlu ya da seçmeli din derslerinin hiçbir kesimden çocuğu tatmin etmediğini anlattı. Din dersleri, din eğitimi ve okullarda dini görünüm meselesinin Alevi çocuklarda güçlü bir ayrımcılık hissiyatı yarattığını, Sünni kesimde müfredata dayalı bir dayatmacılık duygusunu hakim kıldığını belirtti.
Dindar olmayan kesimde ise TEOG’daki başarıyı etkilemesi ve ezbere dayalı olması nedeniyle zorakilik duygusunu öne çıkardığını söyledi. Gayrimüslimlerin ise muaf tutuldukları için içerik tartışmasının dışında kaldıklarını belirtti.
Özge Genç’in üzerinde durduğu bir diğer nokta da özellikle Alevi öğrencilerin din derslerinin yarattığı baskı, dışlanma, ayrımcılık gibi duygulara içine kapanma gibi savunma mekanizmalarıyla tepki verdiğiydi.
Genç bunun engellenmesi için yeni politikalar üretilmesinin zorunluluğunun altını çizdi. (YY)
Rapora buradan ulaşabilirsiniz.