İslam Devleti’nin (IŞİD) iki yıldır elinde tuttuğu Irak’ın Musul kentine kara harekatının başlamasıyla, kentteki sivillerin çatışmalardan etkilenmesi, IŞİD'ın kentten çekilme olasılığı ve çatışmaların ne kadar şiddetli olacağı konuşulmaya başlandı.
Musul harekatının başlayacağı emarelerinin ortaya çıkışıyla birlikte geçtiğimiz hafta oluşturulacak koridorlar konuşulmaya başlandı.
İki tür koridordan söz ediliyordu. İlki sivil kayıpların azaltılması için insani koridor; ikincisi IŞİD'in geri çekilmesini özendirecek "kaçış koridoru".
Tıpkı Cerablus ve Dabık'da olduğu gibi etrafı ağır askeri güçle çevrilen IŞİD'in çekilmeyi tercih edebileceği ve bunun Suriye için tehlikeleri konusunda uyarılar vardı.
Gazeteci-yazar Hasan Sivri, Musul'un diğer kentler gibi olmadığını, IŞİD'in yerel desteğinin olduğunu ve kenti kolay bırakmayacağını söylüyor.
Cerablus'un alınması sonrası Suriye'yi tanıyan gazeteci-yazar Hasan Sivri'ye Türkiye'nin Cerablus operasyonunun nasıl böyle hızla tamamlandığını sormuştuk. Bu kez konumuz Musul'du.
IŞİD'in geri çekilebileceği bir koridor bırakıldığına dair haberler okuyoruz. Böyle bir olasılık var mı?
Irak’ta operasyonda yer alan Haşdi Şabi Güçleri’nin Suriye’deki güçlerle ilişkisi ve işbirliği var, benzer biçimde Suriye’deki güçlerin de Irak’la… İki taraf arasında bütün sınır boyunca IŞİD’e karşı mücadele için anlaşmalar var. Dolayısıyla Irak’ın IŞİD’e buradan çıkın diyerek bir koridor bırakacağına ihtimal vermiyorum.
Fakat dediğiniz gibi geçen hafta hem Kürdistan Demokrat Parti (KDP) kaynakları, hem Rusya’dan bir diplomat hem de Hizbullah örgütünün genel sekreteri Hasan Nasrallah, Aşure gününde yaptıkları konuşmalarda bu tehlikeye dikkat çektiler.
Bu açıklamalarda IŞİD’in Musul’dan Suriye’ye akmasına izin verileceğini, buna dikkat edilmesi gerektiğini; buradan geçecek IŞİD’lilerin Suriye’deki savaşın uzamasına sebep olabileceklerini ve hatta Suriye’nin doğusundaki kentlere saldırabilecekleri uyarıları vardı.
Bu uyarılar sadece bir kaynaktan gelmedi, birkaç kaynaktan geldi. Ama ben ihtimal vermiyorum. Zaten iki ülke arasındaki sınırda IŞİD’lilerin geçişleri bir sorun; bunu büyütmek istemezler.
Bir koridor meselesi daha var. İnsani yardım koridorlarından söz ediliyor?
Irak basını güvenlik ve insani yardım kuruluşları kaynaklarına dayandırarak 18 koridor bırakıldığını yazıyor. Bunlardan birisi Irak Kızılay’ı "1 milyon sivile yardım etmeye" hazırız diyor. Bu çok büyük bir rakam tabii. Birleşmiş Milletler de 67 milyon dolarlık bir insani yardım yapılacağı açıklaması yaptı.
Bu açıklamalar Musul’da uzun ve zayiatı büyük bir savaş beklentisini mi işaret ediyor? Yani Cerablus ya da Dabık’taki gibi kaçış koridorunu kullanıp Musul’u boşaltmış değiller.
Evet, öyle görünüyor. Ama IŞİD’in üst düzey komutanları Musul’dan çıktı şeklinde haberler var. Bu tür haberler Cerablus ve benzeri kentler kuşatıldığında da çıkmıştı ve doğru haberlerdi. Şimdi Musul için de yazılıyor bu haberler.
Hatta Lübnan’da yayınlanan As-Safir gazetesi El Bağdadi’nin Musul’dan kaçtığını yazdı. Gazeteye IŞİD içinden bir kaynak konuşmuş. Fakat ben savaşın şiddetli olabileceğini düşünüyorum.
Barzani bugün Musul’u birkaç gün içerisinde kurtarabiliriz dedi. Bu da ihtimal dahilinde ama IŞİD oraya girerken yerel halktan destek alarak girdi. Musul’da bir kısım aşiretler IŞİD’e destek verdi.
Bunu da hesaba katmak gerekiyor. Dolayısıyla IŞİD’i oradan çıkartırken yerel destek ile de karşı karşıya gelinecek. Zaten gün içerisinde çekilmeyip karşılık vereceklerine dair emareler görüldü.
Aşiretlerin desteğinden bahsetti. IŞID, Haziran 2014’te Musul’u aldı. İki yıldır büyük bir kenti yönetiyor; aslında Suriye’den Irak’a geniş coğrafyada egemenlik kurdu bu süre içinde. Sivillerin yaşayabileceği bir sistem kurabildikleri yönünde bir görünüm var. Bu doğru mu?
Musul'da aşiret liderlerinin denetimlere katıldığı öne sürülüyor. Kaynak: @QawiAnaliz (twitter) |
Kesinlikle. Çünkü BAAS Partisi’nin yani Saddam Hüseyin yönetiminin eski üst düzey yöneticileri, siyasileri, istihbarat yöneticileri Musul’daydı. IŞİD hem Irak’ta hem de Suriye’de özellikle Musul ve Rakka’da devletin var olan tüm kurumlarını tesis etmişti, işlevleştirmişti. Rakka’dan gelen mültecilerle konuştuğum zaman bunu anladım. "Kendimizi bir örgütün değil devletin yönetimi altında hissediyorduk" diyorlar.
Musul’da da görevlileri, memurları var. Vergi topluyorlar, faturalar da geliyor, pasaport da veriyorlar. Hatta bir ara para da bastılar sonra geçerliliği olamayacağı için vazgeçtiler.
Geçtiğimiz günlerde Rakka’dan gelen bir kadınla konuştum. Önce İdlib’e geçmiş, oradan sınırı geçip Türkiye’ye gelmiş. Birçok şeyin yanı sıra bu konuyu da konuştuk. Şöyle dedi: “Rakka’da baskıcı bir devlet vardı; oradan kaçtık, İdlib’de tam bir karmaşa vardı; kimin ne olduğu belli değildi”. (HK)