Fırtına Deresi, dünyada korumaya alınmış bölgelerden biri olmasına rağmen, vadinin girişinden itibaren sorunlar hemen kendini gösteriyor.
Santral hikayesi nasıl tekrar hortladı?
Bilinçsiz bir biçimde vadiye dökülen çöpler, gelişigüzel açılan ve ileride insan hayatını tehdit edecek boyuta ulaşan taş ocakları, orman işletme şeflerinin içinde olduğu tezgahlarla kıyılan doğal yaşlı ormanlar, ekositemi yerle bir eden araç yolları, çarpık yapılaşma, turizm bölgesi olmanın getirdiği olumsuzluklar...
Derken yıllar sonra hortlatılan santral hikayesi. Peki, vadide yaşayanlar yıllar önce "santrale dur" deyip, yargı kararıyla bunu sağlamışken, nasıl oldu da yeniden santral konusu gündeme getirildi?
Gazetelerde yer alan haberlere göre, Enerji Piyasası Denetleme Kurulu'nun (EPDK), Duygulu Köyü yakınlarındaki Fırtına Vadisi'nde yer alan Dikkaya mevkisinde, regülatör ve HES projesi için ARK Enerji Üretim Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi'ne üretim lisansı için geçen 16 Mart'ta onay verdiği ortaya çıktı.
Bunun üzerine daha önce de olduğu gibi Hemşinli avukatlar Yaşar Akdeniz, Fevziye Çetin ve Erol Özcan, Çamlıhemşin Vakfı adına Danıştay'da, işlemin iptali için dava açtı.
Dava dilekçesinde, vadinin turizm bölgesi olduğu, flora ve faunasıyla koruma altına alınmış 200 merkezden biri olduğu, Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun 29 Ocak 1999'daki kararıyla sit alanı ilan edildiği, Danıştay'ın 2001'de aldığı kararla da HES yapımına set çektiği belirtildi.
EPDK'nin, Elektrik Piyasası Kanunu ve Elektrik Piyasası Lisans Yönetmeliği'ne aykırı olarak, projelerin çevreye uyumunu gözetmeden izin verdiği vurgulandı.
Fırtına vadisine santral, baraj, taş ocağı yapılamaz çünkü...
Fırtına vadisi ve yörede yaşayanlar daha önce de benzer oyunları gördü. Şimdi, bu aşamaya nasıl gelindiğini aktaralım ve bu vadiye neden santral, baraj vs. yapılmaması gerektiğini hatırlatalım:
Fırtına Vadisi'nde süren 6 yıllık hukuk savaşı Danıştay 6. Dairesi'nin yerel mahkemenin verdiği kararı onaması ile sona ermiş gibi görünürken, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, "Doğal kaynaklarımızı kullanmalıyız, fırtına deresinde santrale karşı çıkmışlardı, onlarla da mücadele edeceğiz. Bu çevrecilerle ne yapacağız? Hayat mücadele. Bunlarla da mücadelemizi vereceğiz..." yollu sözleri vadiyi yeniden gündeme getirdi.
Oysa fırtına Vadisi'nde santral yapılacağı söylentisi duyulduğundan itibaren tartışmalar hiç bitmemişti.
Santrali istemeyenler "yatırım düşmanı" hatta "sahte Çamlıhemşinlilikle" suçlanıyordu. Olaylı temel atma töreni ve Mesut Yılmaz'ın protesto edilmesinin ardından dava süreci başladı. Danıştay'ın son kararına kadar yaşanan süreç şöyleydi:
Dönemin Başbakanı Yılmaz'a yakınlığıyla bilinen B.M. Holding yöreye yapmak istediği santral için aldığı Çevre Etki ve Değerlendirme Raporu'nu (ÇED)Yılmaz ve Enerji Bakanı Cumhur Ersümer'in katıldığı temel atma törenine yetiştirdi.
Ancak ÇED Raporu, davacıların itiraz ettiği rapordu ve Çevre Bakanlığı temel atma törenine yetiştirmişti. Temel atma töreninde Başbakan ve heyetinin karşılaştığı protesto ertesi gün gazetelerde, "Hemşehrileri Yılmaz'ı protesto etti" başlıklarıyla duyuruldu. Ve böylece vadideki mücadele başlamış oldu.
Temel atma töreninden sonra dava açma girişimleri başladı. Yüzlerce Çamlıhemşinli bulundukları illerde, Çamlıhemşin'de noterlere koştu. 305 kişinin adı dava dosyasına eklendi.
14.08.1998 tarihli dilekçe ile Çamlıhemşin Asliye Hukuk Mahkemesi'nden Trabzon İdare Mahkemesine dava dilekçesi gönderildi.
Trabzon İdare Mahkemesi 16.11.1998 gününde davacıların "yürütmeyi durdurma" istemleri hakkında karar verilmesini bilirkişi ve keşif incelemesi yapılmasından sonraya bıraktığına dair karar vermesinin ardından B.M. Holding 18.11.1998 tarihli dilekçesi ile açılan davaya itirazlarını sundu.
11.03.1999 tarihinde Trabzon İdare Mahkemesi'nce yaptırılan Bilirkişi incelemesi sonucu 60 sayfalık "bilirkişi raporu " mahkemeye sunuldu.
Bilirkişi raporu "B.M. Holding'in hazırlattığı ÇED Raporunun yetersiz olduğunu, çevre korumacı olmadığını, keşfin ve incelemenin yapıldığı zamana kadar yapılmış işlerin ÇED Raporu'ndaki taahhütlerine bile aykırı olarak yapılmış olduğunu, bu faaliyet sonucunda 68 bin ağacın kesileceğini, deredeki canlı yaşamın bırakılacağı ifade edilen yüzde 16 su ile sağlanmasının mümkün olmadığı tespitini yaptıklarını" ifade ediyor.
Karşılıklı itirazlar
Bilirkişilerin 68 bin ağaç kesileceği ve Orman İşletmesinin görevini yapmadığı tespitleri karşısında 3.5.1999 tarihinde Pazar Orman İşletme Şefliği 23.828 metrekare çalışma alanında hafriyat dökülmesi sonucu 600 civarında ağacın zarar gördüğü tespiti yaparak bu miktar ağacın bedeli olarak toplam 8.401.226.000 TL'yi B.M Holdinge ödettirdi.
Oysa ÇED Raporu yörenin ağaç yoğunluğunu hektar başına 667 ağaç olarak tespit etmişti. Orman İşletme Şefliği ise 23 bin 828 metrekarelik alanda ve üstelik bu çalışma alanlarında yol çalışmaları yapıldığı ve hafriyatın yoldan aşağı dökülmesi sonucu orman arazisinin zarar gördüğü tespitini yaptı.
Bu durumda bilirkişinin "68 bin ağaç kesilecek" tespiti yalanlanmış oldu ve böylece Çevre Bakanlığı ve B.M. Holding Bilirkişi raporuna itiraz ettiler.
Ancak, Trabzon Tabiat ve Kültür Varlıkları Koruma Kurulu sit alanları içerisinde çalışma yapıldığı tespiti ile sit alanları içerisinde bütün çalışmaların durdurulmasına karar verdi. B.M. holding kurulun bu kararına karşı Trabzon İdare Mahkemesi'ne dava açtı.
Çamlıhemşin Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulunulması üzerine Kültür Varlıkları Koruma Kurulu kararına rağmen çalışma yapılamayacağı gerekçesi ile santral çalışmalarının tümünü durdurdu.
İlgililer hakkında Rize Ağır Ceza Mahkemesi'ne dava açıldı. Trabzon İdare Mahkemesi 27.05.1999 tarihinde "Yürütmenin Durdurulması" kararı verdi.B.M. kararın temyiz edilmesi için Trabzon Bölge İdare Mahkemesi'ne başvurdu. Mahkeme yürütmeyi durdurma kararını kaldırdı.
Bunun üzerine davacılar da temyize gitti ve bu kez 23.09.1999 tarihinde Trabzon İdare Mahkemesi yeniden yürütmenin durdurulmasına karar verdi.
Trabzon İdare Mahkemesi'nin 2. kez yürütmeyi durdurma kararı vermesi üzerine bu sefer Çevre Bakanlığı, B.M. Holding, Tarım Orman Köy İşleri Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı yeniden bu kararın kaldırılması için Bölge İdare Mahkemesi'ne itiraz ettiler.Bölge İdare Mahkemesi yeniden yürütmeyi durdurma kararını kaldırdı.
ÇED raporunun iptali
9.11.1999 gününde ise tüm tarafların hazır olduğu duruşma Trabzon İdare Mahkemesi'nde yapıldı. Trabzon İdare Mahkemesi "Üstün Kamu Yararı"nın fırtına Vadisi'nde bulunan ve gerekçeli kararında ayrıntılı olarak açıklanan doğal çevrenin korunmasında olduğuna karar vererek, Çevre Bakanlığı'nın olur verdiği ÇED Raporu'nu iptal etti.
Trabzon İdare Mahkemesi'nin ÇED Raporu'nu iptal etmesi üzerine B.M. Holding, Tarım ve Orman Köy İşleri Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Çevre Bakanlığı kararı temyiz etti ve Trabzon İdare Mahkemesi'nin ÇED Raporu'nu iptal eden kararının yürütülmesinin durdurulmasını ve kararın bozulmasını talep etti.
Davalıların temyiz dilekçeleri davacı Çamlıhemşinliler'e Danıştay 6. Dairesi tarafından tebliğ edilince 27.03.2000 tarihinde Çamlıhemşinliler Trabzon İdare Mahkemesi'nin ÇED Raporu'nu iptal eden kararının onanmasını isteyen ve davalıların temyiz dilekçelerine cevap olan dilekçelerini Danıştay'a gönderdiler.
24 Şubat 2000'de Temyiz İncelemesinin yapıldığı Danıştay 6. Daire ise davalıların yürütmeyi durdurma taleplerini "yürütmeyi durdurmayı gerektirecek bir sebep olmadığı" gerekçesi ile reddetti. Üç gün sonra Danıştay bilirkişi raporunu Çamlıhemşinliler'e tebliğ etti.
Danıştay'ın kararı
8 Ağustos 2000'de ise Danıştay; Danıştay Savcısı Halit Erol Çanga'nın Çamlıhemşin Sulh Hukuk Mahkemesi'nce yapılan keşif alınan bilirkişi raporuna dayanarak fırtına Vadisi'nde yapımı planlanan santral için Trabzon İdare Mahkemesinin verdiği "iptal kararı"na karşı davalıların 2. kez yürütmeyi durdurma talepleri doğrultusunda yürütmeyi durdurma kararı verilmesi gerektiği yolunda bir görüş verdi.
Trabzon Bölge İdare Mahkemesi ve Danıştay arasında gidip gelen "yürütmeyi durdurma" kararının taraflarca temyizi 4 yıl boyunca sürdü.
Ancak son olarak Danıştay 6. Dairesi Trabzon Bölge İdare Mahkemesi'nin verdiği "ÇED raporunu iptal eden'' kararını onayarak, yörelerinde santral kurulmasını istemeyen 305 Çamlıhemşin'liyi haklı bularak, davayı bitirdi.
Fırtına vadisi WWF'nin koruma listesinde
Doğu Karadeniz bölgesi, Doğal Hayatı Koruma Derneği (DHKD) ve BirdLife International tarafından ülkemizin 100 önemli kuş alanından biri olarak da ilan edilmiş durumda.
Ayrıca dağ horozu toplulukları, yöreye, dünyada korumada öncelikli 217 endemizm(yöreye özgü) alanından biri olma özelliğini kazandırmış. Dağ horozunun en önemli nüfusu fırtına Vadisi'nin çatısında yani Kaçkarlar silsilelerinde yaşıyor.
Öte yandan Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF), Uluslararası BirdLife ve Wetlands kuruluşları desteğinde hazırladığı raporda, bölgenin ılıman kuşak ormanlarını, dünyadaki savunmasız 200 önemli karasal ekolojik bölgeden biri olarak belirlemiş bulunuyor.
Yine WWF tarafından Avrupa'nın korunması gereken 100 orman alanı (100 Hot Spots) kavramına dahil edilen 8 orman alanı Türkiye'de bulunuyor ve bunlardan biri de Fırtına Vadisi.
Kafkas Üniversitesi Artvin Orman Fakültesi'nden Yar. Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu'nun bölgeyle ilgili yaptığı araştırmaya göre yörenin özellikleri şöyle:
* Fırtına Vadisi; doğal yaşlı ormanlar, alüviyal akarsu ormanları ve şimşir ormanları gibi eşsiz orman ekosistemlerini barındıran çok önemli bir korunması gereken alan.
* Vadi Dünya Doğayı Koruma Vakfı'nın Doğu Karadeniz Bölgesi'nde belirlediği 200 öncelikli koruma alanından biri.
* Doğu Karadeniz genelindeki 2 bin 400 tür bitkinin bin 200 türü Fırtına havzasında bulunmakla birlikte bu bitkilerden 150 tanesi endemik tür olarak biliniyor.
* Bölgenin çeşitli alanları 1., 2. ve 3. dereceden sit alanı. Ayrıca 1994'te de büyük bir bölümü Milli Park ilan edilmiş.
Bir Rizeli başbakanın izinde başka Rizeli başbakan
Fırtına Deresi'ne Karadeniz'den gelen ve yörede "dere alası" olarak da bilinen balık türü de, santralden zarar görecekti. Bu kararla birlikte, balıkların doğal yaşam alanları da kurtulmuş oldu.
Yapılacak olan hidroelektrik santralin yaklaşım tünelleri ve şantiyesi için 500 ağaç kesilmişti. Ayrıca yapımcı şirket yaklaşım tünelleri için 500 ton dinamit patlatacağını söylemiş, bu da heyelana müsait olan arazide yaşayan yöre halkını tedirgin etmişti.
305 Çamlıhemşinli'nin İzmir ve Trabzon'da ardı ardına açtığı davalar 6 yıl boyunca devam etti ve Danıştay'ın nihai kararıyla fırtına Vadisi kurtulmuş oldu.
Şimdi ise; yine Rizeli bir Başbakan çevrecilere savaş açarak, başka bir projeyi hayata geçireceği vurgusunu yapıyor...
Fırtına'ya dokunmayın! Fırtına'ya dokunanların sonunun ne olduğunu anlamak için Mesut Yılmaz'ın siyasi kariyerine bakmanız yeterlidir! (UB/EZÖ)