Fazilet'in üç yılı
Fazilet Partisi(FP), kurulduğu andan itibaren, kendisini Refah Partisi'nden (RP) devraldığı bir kimlik krizinin içinde buldu ve üç yıl boyunca da bu sorunu çözemedi.
Erbakan'dan Yenilikçilere onay
RP, 1990'lı yılların başlarından itibaren, belli arayışlar içine girmişti. Yenilikçi akım, ideolojik (yani İslamcı) omurga korunarak pekala bir kitle partisi olunabileceği yolunda umutları yeşertmişti.
Erbakan da bu "yeni ufuklar" stratejisine onay vermişti.
Bekaroğlu anlatıyor
FP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Bekaroğlu şöyle anlatıyor:
"Erbakan Hoca'nın 1993 ve 1996 RP kongrelerinde yaptığı konuşmalarda bu arayışa ilişkin ciddi işaretler bulunmaktadır. Ancak önce mahalli idarelerde, ardından merkezde iktidara gelinmesi ve nihayet 28 Şubat, bu tartışmaları kendi çizgisinden çıkardı. Dolayısıyla bu tartışmalar, doğal süreci içinde yapılamadı. Belki de şu anda yaşadığımız sıkıntıların altında da bu yatıyor."
"Kanlı mı olacak, kansız mı?"
Erbakan, "Atatürk yaşasaydı Refahçı olurdu" ve "Gerçek özelleştirmeci biziz" sözlerini bu dönemde etmişti.
Fakat yine aynı dönemde kürsüden "Adil Düzen'e geçiş kanlı mı olacak, kansız mı?" diye sormadan da edememişti.
Milli Görüş hareketinin bu arayışı, günümüzde daha açık bir biçimde, kendi içinde çatışmalara ve ayrışmalara da yol açarak sürüyor. Aslında bunun, dünyada İslami hareketlerin çoğunun yaşadığı bir süreç olduğu da söylenebilir.
Liberal-radikal İslamcı ayrışması
1990'lı yıllardan itibaren, bu hareketlerde başlayan muhasebe ve özeleştiri süreci sonucu, kimileri İslamcılığı bıraktı. Kimileri dillerini ılımlılaştırdı, ulusal ve uluslararası sistemlere entegre olmanın yollarını aradı; bu amaca uygun olarak "liberal" bir İslamcı söylem geliştirdi.
Radikal tavırlarda ısrar edenler, giderek daha da marjinalleşti; içlerinden bazıları, çokuluslu şiddet şebekelerine dahil oldu.
Değişim Erbakan'a bağlı
Ama ne dünyadaki, ne de tek tek ülkelerdeki İslami hareketler, birbirlerinin kopyası. Türkiye'deki Milli Görüş'ün en belirleyici özelliği, bir fikir hareketinden çok, lider ve kadro, daha doğrusu Erbakan hareketi olması.
Dolayısıyla Milli Görüş'ün değişmesi ya da yenilenmesi, Erbakan'ın değişmesine doğrudan bağlı.
Demokrasinin keşfi
İşte Erbakan, RP'nin kapatılma davasıyla birlikte, o zamana kadar hep eleştirel bir mesafeyle yaklaştığı demokrasi, insan hakları, sivil toplum gibi değerleri "baştacı" etti. FP de bu ilkeleri amblemine kadar taşıdı.
FP 1998'de "ilk adım şöleni"ni, iki yıl sonra da Birinci Kongre'sini 14 Mayıs'ta yani Demokrat Parti'nin 1950'de iktidara gelmesinin yıldönümünde yaptı. Fakat "46 ruhu" dışında özel olarak Turgut Özal'ın mirasına göz dikilmişti. Anavatan Partisi (ANAP) kökenli şahsiyetleri de transfer etmiş olan FP, ilk başlarda "ikinci bir ANAP" olma iddiasını taşıdı.
FP bambaşka parti olacaktı
Yani, FP sistem karşıtı yönleri alabildiğine budanıp yumuşatılmış, radikallikten iyice arınmış, liberal ve kentli bir orta sınıf muhafazakarlığı yapacaktı. Yani FP, RP ile bağlarını koparıp bambaşka bir parti olacaktı.
Bir diğer değişim çağrısı da "radikal" görünümlü çevrelerden geldi. Onlara göre de FP temel İslamcı politikalardan uzaklaşıyor, örneğin daha başörtüsü sorununa bile sahip çıkamıyordu. Dolayısıyla FP bir an önce asli kimliğine geri dönmeli; yani RP olmalıydı.
Ne o ne bu
Nitekim FP, 30 yıllık gelenek ve özellikle de Erbakan'ın ağır bastığı anlarda, ANAP olmak bir yana, 1970'li yılların Milli Selamet Partisi'ni (MSP) andırır görüntüler bile taşıyabildi. Fakat üç yılın genel bir değerlendirilmesi yapılacak olursa FP, ne Fazilet olabildi, ne Refah kalabildi.
FP'nin dört sıkıntısı
Kimilerine göre Erbakan'ın yerine hazırladığı, gelenekçi kanadın önemli isimlerinden İstanbul İl Başkanı Doç. Numan Kurtulmuş, FP'nin kurulduğu günden itibaren dört senaryoyla köşeye sıkıştırıldığını ileri sürüyor:
"Bir, bu hareketin Türkiye'de büyük kitlelerin sesi olmasını engellemek için FP hakkında kapatma davası açıldı.
"İki, FP bir bölünme, parçalanma senaryosuyla karşı karşıya bırakıldı.
"Üçüncü olarak, FP kişiliksiz, kimliksiz, statükoyu koruyan bir merkez sağ parti olma tehdidiyle karşı karşıya bırakıldı.
"Ve son olarak da kendini korumak adına, içe kapanarak küçük, marjinal, ufak bir parti olma tehlikesiyle karşılaştı."
"Bu dört farklı senaryo, FP kurulduğu günden itibaren uygulanıyor. Zaman zaman birisi, zaman zaman birkaçı birlikte uygulanıyor. Onun üzerinde hesap yapan güçler, bu dört senaryoyla birlikte FP'yi bir nevi köşeye sıkıştırmaya niyet ettiler.
"Buradan FP'nin çıkışı için tek bir yol var. Biz beşinci bir senaryoyu ortaya koyacağız. Bir büyük Türkiye partisi olarak, bütün Türkiye'yi kucaklayarak, ama sahip olduğumuz temel iddiadan vazgeçmeksizin, Türkiye'de bizim işte milli siyaset geleneği dediğimiz, milletin büyük taleplerini, farklı kesimlerin taleplerini siyasete taşıma fikrinden vazgeçmeksizin FP'nin bir büyük kitle partisi, bir büyük Türkiye partisi olması lazım. FP bu anlamda söylemini dini terminoloji üzerine oturtmamakla birlikte halkın büyük bir kesiminin dini anlamda muhafazakar olduğunu da biliyor. Türkiye dini geleneğin büyük ölçüde yaşandığı bir ülke. 28 Şubat sürecinden geriye kalan Türkiye Müslümanlığı kavramıdır. FP kurulduğu günden itibaren, ortaya çıkan bu Türkiye Müslümanlığı anlayışına uygun politikalar geliştirmeye çalışıyor." (RÇ/YÖ/NU)