Umut filmi, Türk sinemasının gerçekçiliğinin en tipik örneğidir, kamera filmde insanlar arasında gezinir, bir tür "Memleketimden İnsan Manzaraları" efektini yaratır, memleketteki manzaraları anlatmak dolaysız bir ifadeyi kullanmayı, Gilles Delueze'nin dediği gibi "anlatılanları insanları nakşetmeyi " ima eder, insanları anlatılanlara nakşetmek onu sabitlemekten çok , insanlara bir yurda (bir eve, toprağa bağlı olmak olarak ta okunabilir) bağlılığı içerir.
Dolaysız seslenme
Ahmet Kaya için hazırlanan Tribute (birisine adanan toplama albüm manasında) albümün bana hatırlattıkları bunlar. Dolaysız ifade, dinleyicisinin de için de bulunduğu bir hikayenin var olduğunun ima edilmesi, onların (dinleyicilerin) bir yere ait olduğu hissi ve de bütün hikayelerin içerisinde sesin (kameranın da denilebilir) gezinmesi. Ses dolaşır alıcısına ulaşır, her ne kadar aktarıcıları başka olsa da geri planda Ahmet Kaya'nın sesini duyarsınız, ister istemez, Kaya'nın tonlamaları, vurguları hesabın içine girer. Burada Kaya'nın şarkılarını aktaranların bu işi ne kadar becerebildikleri ya da aslına uygun olarak ne kadar taşıdıkları ayrı bir sorun ama gözden yitirmememiz gereken sanırım Kaya'nın sesi olacaktır...
Ahmet Kaya; Can Kozanoğlu'nun deyimiyle "hayatta kırmızı kart görmüşlerin sesi", solcu, demokrat, yorgun , sesini yitirmiş bir halkın sesi ya da başka bir şey olarak tanımlayabilirsiniz ama bence en önemli vurgu Şafak Türküsü'yle birlikte insanların kulak kabarttığı sese verilmeli....
Kaya'nın sesini dinlemek
Şafak Türküsü albümünü anlamlı kılan Nevzat Çelik'in şiirleri ve ona kırılgan bir hava veren Kaya'nın vurgulamasıydı. 1980 askeri darbesinden sonra yaşananlarla bunları hiç duymayanlara aktaramamanın verdiği çelişkinin ifadesini taşıyordu belki albümdeki şarkılar. Bir benzetme yapmak gerekirse, asıl anlatmak istediğini ulaştıramamanın sıkıntısını çeken Orhan Gencebay'ın "Batsın Bu Dünya" derken yaptığı tonlama Kaya'nın sesinde yeniden hayat buldu. Dolayısıyla biraz arabesk bulundu ama o ses iyi takip edilseydi bize dair bir hikayenin ima edildiği anlaşılabilirdi, sol hareket bunu ıskaladı...
Aradan zaman geçti, Kaya'nın albümleri beğeni, nefret, kabullenme, reddetme çizgileri arasında dolaşarak en son Magazin Gazetecileri Derneği'nin ödül törenine ulaştı.... Bir söz, arkasından tepkiler ama önemli olan o tepkiler değildi ki... Artık bir saflaşma noktasındaydık, tahammül ile anlatmak istediklerinin ifade edememenin sıkıntısı arasında kalmışlığın örneği yaşanıyordu, tıpkı Türkiye gibi...
Yürekten gelen bir sesi öne çıkartmakla, o sesi bastırma arasında sıkıştığımız günlere geldik... Tıpkı Türkiye gibi... Kaya, bu sıkışmışlığın sonucunda "uzun bir yolculuğa" çıktı, ya biz bu sıkışmış hayatımız terennüm eden insanlar... Elimizde şimdi bir albüm var, Ahmet Kaya'nın sesine ses verenlerin bir araya geldiği bir tribute albümü onu her hangi bir albüm gibi tüketmek mümkün mü?
Ve, şimdi beraberler
Umut filminde Güney, kameraya dosdoğru baktı, kimse Umut filmini unutmadı, Türk sinema tarihi için bu film bir ayrışma noktasıydı (Gurbet Kuşları'ndan Zeki Demirkubuz'un filmlerine kadar gerçekçilik ayrı bir tartışma bahsi) Kaya'nın sesi de bir ayrışma noktasıdır...
Kırılgan, efelenen, ima eden, açıkça söyleyen , gizlici fısıldayan bütün sözler bir araya gelip bizim hikayemizi anlatmıyor mu?
Belki de son bir nokta olarak şunlar söylenebilir mi? Neden albümde Yılmaz Erdoğan'ın tonlaması ile Servet Kocakaya'nın seslendirdiği şarkı Ahmet Kaya bu kadar hatırlatıyor ki...
Ve kaderin bir tecellisi mi ki Güney ve Kaya şu anda Paris'te aynı mezarlıktalar.. (NK)
* Ahmet Kaya'nın Gam Production etiketiyle çıkan albümünde yer alanlar ve yorumladığı şarkılar:
* CD-1 Nazan Öncel "Mahur Beste", Suavi, "Üşür Ölüm Bile", Agire Jiyan, "Başım Belada", Şükriye Tutkun, "Güzel günler", Selda Bağcan, "Beni Bul", Yavuz Bingöl, "Ayrılığın Hediyesi", Deniz-Yılmaz Erdoğan, "Birazdan Kudurur Deniz", Banu "Ağlama Bebeğim", Feridun Düzağaç, "Beni Vur"
CD-2 Niran Ünsal, "Giderim", Servet Kocakaya, "Bir Veda Havası", Naşide Göktürk, "Adı Bahtiyar", Kardeş Türküler, "Mavi'nin Türküsü", Haluk Levent, "İçinde Ölen Biri", Kıvırcık Ali, "Nereden Bileceksin", Melike Demirağ, "Yakamoz", Murat Hasarı, "Arka Mahalle", Onur Akın, "Lili Marlen Türküsü", Sümer Ezgü, "Hani Benim Gençliğim".