"12 Eylül'ün yargılanması için ilk yapılması gereken o dönemki hak ihlallerinin tam olarak ortaya çıkarılması. Ancak bundan sonra cezai sorumluluğu olanlar belirlenebilir ve hesaplaşma süreci yaşanabilir."
Uluslararası Af Örgütü (UAÖ) Türkiye şubesinden, hukukçu Levent Korkut, referandumda darbecileri koruyan anayasanın geçici 15. maddesinin kaldırılmasının önemli bir adım olacağını, fakat sonuç vermesi için mağdurların, hak savunucularının yanı sıra hükümetin de çaba göstermesi gerekeceğini söyledi.
Korkut, binlerce insanın işkence gördüğünü, fişlendiğini, kaybedildiğini, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini, mülklere el konduğunu, kitapların yasaklandığını hatırlattı.
"Hükümet doğrudan yargıya gidemez ama mağdurları izlenecek yol konusunda bilgilendirebilir. Bunları ortaya çıkarma yükünü yargıya yıkmak yerine 'gerçekleri araştırma komisyonları' kurabilir. Yine referandumla kurulması planlanan, yurttaşların idareyle ilgili şikayetlerini inceleyecek ombudsman mekanizması kullanılabilir."
Korkut, her halükarda, her dosyanın kendi başına incelenmesi gerekeceğini vurguladı.
Sırf Evren değil
Madde, darbenin yapıldığı 1980'den seçimler sonucunda hükümetin kurulduğu 1983'e kadarki dönemin yöneticileri ve onların verdiği kararları uygulayanları "cezai, mali ve hukuki" olarak koruyor.
Konu darbenin başında bulunan Kenan Evren etrafında tartışılsa da, üç yıllık Bülent Ulusu hükümeti, Danışma Meclisi üyeleri ve ülkenin her yanında ve her düzeydeki devlet görevlilerini kapsıyor.
Örneğin Ulusu hükümetinde Turgut Özal başbakan yardımcısı; İlter Türkmen ve Vecdi Gönül bakandı. Sadi Irmak'ın başkanlığı yaptığı Danışma Meclisi'nin 160 üyesi vardı. Milli Güvenlik Konseyi'ndeyse Evren'in dışında dört kuvvet komutanı, Sedat Celasun, Nejat Tümer, Nurettin Ersin ve Tahsin Şahinkaya bulunuyordu.
Zamanaşımı aşılabilir
Referandum, darbenin tam 30. yılına denk geliyor ve hukuki zaman aşımı süresi de tam bu kadar. Korkut, zamanaşımı argümanını aşmak için Evren hakkında iddianame hazırlayınca meslekten men edilen savcı Sacit Kayasu'nun girişiminin bu süreci durdurduğunun öne sürülebileceğini söyledi.
Bir diğer argüman da bir toplum kesimine karşı planlı şekilde uygulandığında zamanaşımı dışına çıkan kasten öldürme, işkence gibi "insanlığa karşı suç"lar. Düzenleme 2005'te yapılan değişiklikle geldi.
Korkut, yargılamaların engellenmesi durumunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) de belirleyici olabileceğini ekledi. Türkiye mahkemenin yetkisini 1990'da kabul ettiği için öncesindeki olaylar hakkında başvuru yapmak mümkün değil ama değişiklikle yeni bir hak getirildiği için bu mümkün olabilir.
Hükümet tereddütlü
Korkut hükümetin bu konuda çok da istekli olmadığını belirtti.
"Geçici 15. maddeyi pakete sokmayı düşünmüyorlardı, biraz bizim çabalarımızla oldu. İzlenimim, ortaya çıkacak kaosun sonraki anayasa değişiklilerinin siyasi olarak önünü kapamasından endişelilerdi. Dolayısıyla maddenin kalkmasının ardından olacaklarla ilgili hazırlık yok." (EÜ)