Cumartesi Anneleri / İnsanları’nın 700. Hafta buluşmasında gözaltına alınan 46 kişiye açılan dava bugün Çağlayan'daki İstanbul 21. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Savunması alınmayan hak savunucularının savunmaları alındı, davanın bir sonraki duruşması 13 Eylül'de görülecek.
Cumartesi Anneleri/İnsanları'nın 700. hafta buluşmasına polis müdahalesi sonucu gözaltına alınan 46 kişi, "Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa muhalefet" iddiasıyla yargılanıyor.
“29 yıldır destekliyorum”
Davada ilk olarak hak savunucusu Cumartesi Annesi/İnsanı Sebla Arcan savunma yaptı:
“Bir insan hakları savunucusu olarak Cumartesi Anneleri’ni 29 yıldır destekliyorum. Cumartesi Anneleri ilk olarak İHD’de başvuru yaptıkları dönem tanıştım. Çok fazla acı gördüm. Bütün bunları gördükten sonra hiçbir şey olmamış gibi hayatıma devam etmedim. 699. Hafta boyunca Cumartesi Anneleri’nin eyleminde vardım. 700. Hafta da oradaydım.”
“O gün yaşananları anlatayım” diyerek savunmasına devam eden Arcan, özetle şunları söyledi:
“Direnmedik, şiddete maruz kaldık”
O gün yaşananları kısaca anlatayım:
“25 Ağustos 2018 günü saat 9:30 sularında Galatasaray’a geldim. Her hafta olduğu gibi polislerde de oradaydı.Olağanüstü bir durum yoktu. Polisler, benden önce gelen arkadaşlarıma kolay gelsin demiş, aralarında her haftaki rutin konuşmalar geçmişti.Ben de meydana çok yakın bir mekanda oturan ailelerin yanına gittim. Saat erken olduğu için sayımız çok azdı.Bir süre sonra meydanda bir hareketlenme olduğunu fark ettik ve alana gittik.”
“Galatasaray’da farklı polis ekipleri vardı. Polis şefleri olduğunu düşündüğüm kişiler son derece saldırgan bir tavırla insanlara bağırıyordu. Kendileriyle diyalog kurmaya, olayı anlamaya çalıştık.Ancak bizimle diyaloğa girmediler. Bize bir karar tebliğ edilmediğinden ne olduğunu da tam kavrayamadık. Ayrıca beklenen bir durum olmadığı için de şaşkındık. Zira 699 hafta boyunca buluşmalarımızı sorunsuz gerçekleştirmiştik. Hatta 300-400-500 ve 600.haftalarımızda çok kalabalık toplanmalar yapmış ve hiç sorunsuz tamamlamıştık.”
“Arkadaşlarım “yaşlı ve kronik hastalığı olan kayıp yakınlarını alandan uzaklaştıralım sonra müdahale edin” dediler. Ancak buna fırsat verilmedi, “süpürün” talimatı ile polisler önce bastonla bile ayakta duramayan, Emine Ocak’a yöneldiler. Emine Ocak’ı itip kaktılar.
Bir anda neye uğradığımızı şaşırdık. Ağır bir polis şiddeti başladı.Polisler normal bir gözaltı yapmadı; direnme olmamasına rağmen insanları darp ettiler, yerlerde sürüklediler, yere yatırıp kafalarına vurdular. İnsanların gözlüklerini, işitme cihazlarını parçaladılar.”
“Omzum zedelendi”
“Ayrıca belirtmek isterim ki biz gözaltına alınırken polis uyarısı müdahaleden sonra yapıldı. Ben anonsu gözaltı aracında duydum. Gözaltı öncesinde ve sırasında tüm ısrarlarımıza rağmen bize yasaklama kararı tebliğ edilmedi. Gözaltının ardından 9 saat kadar dışarıda hava sıcaklığı 38 derece olduğu halde klimasız bir polis minibüsünde, adeta cehennem sıcağında tutulduk. Ben hariç herkesin elleri arkadan kelepçelendi.Benim gözaltına alınırken omzum zedelendiği için kelepçe işlemi uygulanmadı.”
“Yargılanan biz olmamalıydık”
“Gözaltına alınırken polise direndiğim iddiası ise gerçek dışıdır. Bunu destekleyecek tek bir delil bulunmamaktadır. Aksine gözaltına alınırken hiçbir biçimde direnmediğim halde şiddete maruz kaldım. Maruz kaldığım şiddet Adli Tıp Kurumu ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı tarafından belgelendi. 19/ 10 tansiyonla gözaltı aracında tutuldum. Yüksek tansiyonunun yol açtığı sorunlar yüzünden gözaltı sonrası iki gün yoğun bakımda kaldım. Haklarım ihlal edildiği için, işkence gördüğüm için, gözaltı sırasında hayati bir tehlikeye maruz bırakıldığım için müdahale ve gözaltı emrini verenlerden, uygulayanlardan asıl ben şikayetçiyim. Yargılanan ben değil, onlar olmalıydı.
“Polis aniden saldırdı”
“İddianamede polisin dağıl emrine uymamakla da suçlanıyoruz. Güvenlik güçlerinin her sözünü emir telakki etmemizi, anayasaya, hukuka aykırı emirlerine sorgusuz -sualsiz uymamızı istemek bizi hak ve özgürlüklere sahip yurttaşlar olarak görmemek demektir, bunu asla kabul edemem. Kaldı ki polis aniden saldırdı ve dağılmamıza hiçbir imkan tanımadı.”
“Suçlamayı kabul etmiyorum”
“Kısacası savcılık makamının altı sayfalık suçlananlar listesinden sonra bir sayfalık polis raporundan kopyala yapıştır yöntemiyle hazırladığı iddianamesinde bize yöneltilen hiçbir suçlamayı kabul etmiyorum.”
“Biz neden halen yargılanıyoruz”
“Avukatlarımız savunmalarda belirtti, ayrıca dosyaya sunduğumuz üç önemli hukuki görüşte de detaylı olarak açıklandığı gibi yargılanmamıza neden olan 2911 sayılı Kanun’un 10. Maddesindeki bildirim ve 17 .maddedeki kaymakamlığın yasaklama yetkisi Anayasa Mahkemesi ve AİHM’in içtihatlarına aykırıdır. Kaldı ki Anayasa Mahkemesi verdiği ve dosya sunulan Maside Ocak Kışlakçı ve Gülseren Yoleri kararlarında Beyoğlu Kaymakamlığı’nın yasaklama kararının gerekçelerini dayanaktan yoksun bulmuş ve 700.haftaya yapılan polis müdahalesini hak ihlali olarak hükme bağlamıştır. Ayrıca 4 Kasım 2023 tarihinden beri 10 kişi sınırlaması ile de olsa Galatasaray’da basın açıklaması yapıyoruz. O halde sormaya hakkımız var ; biz neden hala yargılanıyoruz?”
“Bir insan hakları savunucusu olarak, vicdan sahibi bir yurttaş olarak gözaltında kaybedilenlerin ailelerine devlet eliyle yaşatılan acıların hesabının verilmesi, adaletin sağlanarak geride kalanların yaralarının hafifletilmesi için barışçıl yöntemlerle mücadele etmek benim görevim. Bu görevimi hakkıyla yerine getirmekten bedeli ne olursa olsun imtina etmeyeceğim.
Son söz olarak; Mahkemenizden Anayasa Mahkemesi kararları doğrultusunda derhal beraat kararı vererek üç yılı aşkın süredir devam eden yargılama sürecini sonlandırmasını talep ediyorum. Söyleyeceklerim bundan ibarettir."
Sonrasında savunma yapan Ramazan Bayrak da "Bize işkence ettiler. Suçlamayı kabul etmiyorum, onları yargılayın" dedi.
"Asıl yargılanması gerekenler sorumlulardır"
Bayrak sonrasında savunma yapan insan hakları savunucusu Leman Yurtsever de şunları söyledi:
"Uyarı yapmadan bizi gözaltına aldılar. Ters kelepçe ile gözaltına aldılar. Araca bindirildiğimizde hakaretlere maruz kaldık. Burada yargılanması gerekenler sorumlular ve bu suçu işleyenlerdir. Fakat biz yargılanıyoruz, suçlamaları kabul etmiyorum."
Hak savunucu Ezgi Çelik de “suçlamayı kabul etmiyorum” dedi.
“2911’e dair de hiçbir sorunuzu yanıtlamayacağım”
Savunma yapan Jiyan Tosun da şunları söyledi:
“Ben gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun’un beş çocuğundan biriyim. Benim halam kardeşi için gidip bir dua edemiyorum. Hanife anne biricik oğlunu kaybetti. Ben bu yapılanları kabul etmiyorum. Ben bu suçlamaları kabul etmiyorum. 2911’e dair de hiçbir sorunuzu yanıtlamayacağım.”
"Yargılamayı sonlandırın"
Sonrasında Avukat Turan Ece konuştu, “Müvekkilim hakkında 1990’lardan beri işkence ile karşılaşıyor. Suçlamayı kabul etmiyoruz. Yargılamayı sonlandırın” dedi.
Mahkeme heyeti, eksiklilkerin giderilmesi ve savunması alınmayan üç sanığın savunmasının alınması için davayı 13 Eylül'e bıraktı.
Cumartesi İnsanları’na 700. hafta davası
Ne olmuştu?
Cumartesi Anneleri/İnsanları, kayıpların bulunup faillerin yargılanması talebiyle 27 Mayıs 1995’te Galatasaray Meydanı’nda başlattıkları oturma eylemine 15 Ağustos 1998'de başlayıp yedi ay süren polis saldırısı sonucu 13 Mart 1999’da ara verdi. 31 Ocak 2009’da yeniden başlayan Cumartesi oturmaları 25 Ağustos 2018’deki 700. Haftada tekrar polis saldırısı ile karşılaştı.
700. haftada polis plastik mermilerle saldırdı, çok sayıda kayıp yakını gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar ifadelerinin ardından aynı gün serbest bırakıldı.
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Başkanı, avukat Gülseren Yoleri, konuyla ilgili açıklamasında, 700. Hafta etkinliğinin “İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun bilgisi dahilinde Beyoğlu Kaymakamlığı imzalı bir karar ile keyfi olarak yasaklanmış olduğunu” söyledi.
TIKLAYIN - Maside Ocak: 97’de 2 Kuşak Gözaltına Alınırdık, Bugün 3 Kuşak Alınıyoruz
700. Hafta buluşmasında gözaltına alınan Maside Ocak, “1997'de iki kuşak olarak gözaltına alınırdık, bugün üç kuşak gözaltına alındık” dedi.
21 Mart 1995’te gözaltına alındıktan sonra cansız bedenine kimsesizler mezarlığında ulaşılan Hasan Ocak’ın ablası Maside Ocak, 82 yaşındaki annesi Emine Ocak’ın da gözaltına alınmak istendiğini, son anda polislerce otobüse bindirilmediğini, annesinin kalkanlarla itildiğini, kollarının morartıldığını anlatmıştı.
(EMK)