Cumartesi Anneleri/İnsanları, gözaltında kaybedilen ve öldürülen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle 1005. kez bugün İstanbul Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi.
Ellerinde kayıplarının fotoğrafları ve karanfiller bulunan Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın eylemine insan hakları savunucuları destek verdi.
Bu haftaki eylemde, 1994 yılında gözaltına alınıp işkenceye uğradıktan sonra kaybettirilen Abdulvahap Ateş’in akıbeti soruldu. Cumartesi Anneleri/İnsanları adına basın açıklamasını İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şube Sekreteri Oya Ersoy okudu.
Anayasa Mahkemesi (AYM) kararlarına rağmen Galatasaray Meydanı’nın kayıp yakınlarına kapatılmasına tepki gösteren Ersoy “Galatasaray Meydanı yerine, polis bariyerlerinin önündeyiz. Hiç şüphe yok ki kontrolsüz, denetim dışı bir yetki kullanımı ile karşı karşıyayız,” dedi.
Kızıltepe JİTEM Davası Zamanaşımından Düştü, Mahkeme “Örgüt Yok” Dedi
“24 yaşındaki köy bekçisi Abdulvahap Ateş”
Mezopotamya Ajansı’nda yer alan habere göre, Abdulvahap Ateş’ten Mardin Kızıltepe ilçesinde askerler tarafından gözaltına alınıp işkence ile sorgulandıktan sonra bir daha haber alınamadığını belirten Ersoy, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Olaydan üç gün sonra, Kızıltepe civarında bir çatışma olduğu ve iki örgüt mensubunun öldürüldüğü haberi duyuldu. Ancak jandarma eşliğinde öldürülen kişileri traktörle taşıyan Katarlı Köyü muhtarı ve defin işlemini yapan mezarlık görevlisi, öldürülen kişilerin üzerinde günlük giysiler bulunan sivil insanlar olduğunu belirtiyordu. Ailesi tüm çabalarına rağmen Abdulvahap’ın bu kişilerden biri olup olmadığını öğrenemedi. 24 yaşındaki köy bekçisi Abdulvahap Ateş'ten bir daha haber alınamadı.”
Eylem, karanfillerin kayıplar için meydana bırakılması ile son buldu.
Kızıltepe JİTEM davasında cezasızlık onandı
Bu haftaki basın açıklaması özetle şöyle:
“30 yıldır soruyoruz Abdulvahap Ateş nerede?
1005. haftamızda AYM kararlarını uygulamamakta direnen iktidarın, makul olmayan, orantısız ve baskıcı kararları sonucunda Galatasaray Meydanı yerine, polis bariyerlerinin önündeyiz.
1005. haftamızda kayıplarımızın akıbetlerinin nasıl bile isteye karanlıkta bırakıldığı, fail ve sorumluların nasıl korunup kollandığına dair bir örnek olarak Abdulvahap Ateş dosyası ile kamuoyu karşısındayız. 14 Haziran 1994 sabahı askerler Mardin/Kızıltepe Kırkkuyu Köyü'ne baskın düzenledi. Köyde yaşayan Ateş ailesinin evi ablukaya alındı. Askerler evde bulunan Abdulvahap'ı yalınayak, bahçede bulunan ağabeyi Abdurrahim'in yanına getirdi. İki kardeşi şiddetli bir biçimde darp ederek köyün dışına götürdü. Burada yüzüstü yere yatırıp İşkence ile sorguladı.
Askerler bir süre sonra ağır yaralı olan ağabeyi koma halinde yerde bırakıp Abdulvahap Ateş'i yanlarında götürdü. Olaydan üç gün sonra, Kızıltepe civarında bir çatışma olduğu ve iki örgüt mensubunun öldürüldüğü haberi duyuldu. Ancak jandarma eşliğinde öldürülen kişileri traktörle taşıyan Katarlı Köyü muhtarı ve defin işlemini yapan mezarlık görevlisi, öldürülen kişilerin üzerinde günlük giysiler bulunan sivil insanlar olduğunu belirtiyordu. Ailesi tüm çabalarına rağmen Abdulvahap’ın bu kişilerden biri olup olmadığını öğrenemedi.
24 yaşındaki köy bekçisi Abdulvahap Ateş'ten bir daha haber alınamadı.
Ateş’in de içinde olduğu 22 kişi ile ilgili dosyalar 2013/464 no.lu yeni soruşturma dosyasında birleştirildi. 2014 yılında savcılık iddianamesinin kabul edilmesi ile emekli Albay Hasan Atilla Uğur, dönemin Diyarbakır İl Jandarma Komutanı Albay Eşref Hatipoğlu, Jandarma Komando Bölük Komutanı Ahmet Boncuk, Başçavuş Ünal Alkan ve köy korucuları Abdurrahman Kurğa, Mehmet Emin Kurğa, Ramazan Çetin, Mehmet Salih Kılınçaslan ile İsmet Kandemir hakkında ‘silahlı örgüt kurmak veya yönetmek, silahlı örgüte üye olmak ve tasarlayarak öldürmek’ suçlarından dava açıldı.
5 yıl süren davanın 9 Eylül 2019 tarihli karar duruşmasında Mahkeme heyeti, tanıklara, belge ve delillere rağmen sanıkların beraatine karar verdi. İstinaf başvurusunu inceleyen Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesi, avukatların duruşmalı inceleme talebini dikkate almadı. 14 Temmuz 2021 tarihinde, Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nin beraat ve düşme kararlarının ‘verilen hükümde bir isabetsizlik bulunmadığı’ gerekçesiyle onayarak istinaf başvurusunun esastan reddine karar verdi. Ateş Ailesi, 30 yıldır evlatlarının başına gelenleri öğrenemedi. Adaletin sağlanması talepleri karşılanmadı.
Hakikatin üzeri yargı yoluyla örtüldü. Kaç yıl geçerse geçsin Abdulvahap Ateş için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten; devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz.” (TY)