İnternete erişim bilgiye erişme ve ifade özgürlüğü bağlamında temel bir hak. Öte yandan çocukların internette sınırsız biçimde sunulan bilgiye ulaşımının kısıtlanması ya da ne kadar kısıtlanması gerektiği tartışma konusu.
Kimi ebeveyn için ise çocuklarına dijital medyayı ne ölçüde sunmaları gerektiği büyük bir kaos. Kimi yasaklamaktan yana kimi kısıtlamaktan ya da özgür bırakmaktan yana...
Medya ve iletişim alanındaki çalışmalar "arabulucu ebeveynlik" kavramını çıkarıyor karşımıza. Ebeveynlerin çocuklarının medya kullanım süreçlerini yönetmesini ve bu çerçevede gerçekleştirdikleri uygulamaları ifade ediyor.
Bu noktada "kısıtlayıcı arabuluculuk" ve "aktif arabuluculuk" tanımları da beraberinde geliyor.
Bilgi Üniversitesi Medya Bölümü Öğretim Üyesi ve dijitalmedyavecocuk sitesi yöneticisi Dr. Esra E. Bilgiç dijital medya ve iletişim üzerinden sorularımızı yanıtladı.
"Olumlu ve olumsuz potansiyeli bir arada görmeli"
Öncelikle çocukların dijital medya kullanımında, bilgiye erişme, ifade özgürlüğü ve dijital dünyaya katılım bağlamında bir hak olarak yaklaşıldığını ifade ediyor Bilgiç.
"Öte yandan dijital medya araçlarının risklerinden korunmak da bir çocuk hakkı olarak ele alınıyor. Bu anlamda olumlu ve olumsuz potansiyeli bir arada görmek lazım, yalnızca risklere odaklanmak literatürde 'ahlaki panik' dediğimiz kavramla açıklanabilir.
"Elbette dijital araçlarla yalnız bırakıldıklarında çocukların kullanım riskleri, temas riskleri, içerik riskleri, mali riskler ve veri riskleri ile karşı karşıya kalabildiklerinin farkında olmak ve önlem almak gerekiyor."
Peki, arabulucu ebeveynlik kavaramı nereden doğdu? Esra Bilgiç bu alanda çalışan önemli iki kuramcıdan söz ediyor:
"Biri Vygotski, diğeri Livingstone. Vygotsky'ye göre öğrenme süreci bir çocuğun tek başına gerçekleştirdiği bir süreç değil, öğrenme ondan 'daha bilgili diğer kişiler'le girilen etkileşimin sonucunda gerçekleşiyor.
"Yani bir öğretmen veya ebeveyn gibi çocuktan daha bilgili diğer bir kişi çocukların öğrenme sürecini destekliyor.
"'Parental mediation' yani 'arabulucu ebeveyn' kavramı ise alanımızdaki en önemli ve üretken akademisyen olan Sonia Livingstone tarafından geliştirilmiş bir kavram.
"Ebeveynlerin çocuklarının medya kullanım süreçlerini yönetmesini ve bu çerçevede gerçekleştirdikleri uygulamaları ifade ediyor.
"Her hanenin kendine özgü medya ortamı, her bir çocuğun farklı özel ihtiyaçları ve yetkinlikleri ve ebeveynlerin farklı değerleri ve önceliklerine göre farklılık gösteren uygulamalar söz konusu olabilir.
"Önemli olan ebeveynlerin çocuklarının medyayla etkileşim sürecine müdahil olmaları."
"Birlikte konuşup karar verin"
Ebeveynler içerik seçimine veya izleme süresine ilişkin kısıtlayıcı kuralları belirlediğinde bu, "kısıtlayıcı arabuluculuk" olarak tanımlanıyor.
Öte yandan çocuklara medya ile ilgili eleştirel beceriler sağlama konusunda aile ve çocuğun karşılıklı iletişim halinde olması ise "aktif arabuluculuk" olarak adlandırılıyor.
Çocukların içsel motivasyonla sorumlu ve eleştirel medya tüketicileri ve üreticileri olarak davranmalarını sağlamak.
"İçsel motivasyon bu ikinci tarz arabuluculuk ile geliştirilebilen bir şey.
"Örneğin ekran süresini sınırlama konusunda birlikte konuşup karar vermek, çocuklarla birlikte izlenen bir filmin veya oynanan bir dijital oyunun ardından, içeriğin içinde yer alan hırs gibi, yardımseverlik gibi kavramlar hakkında konuşmak veya varsa sorunlu toplumsal cinsiyet temsilleri hakkında eleştirel yorumlarda bulunmak, çocuğun ileride karşılaşacağı içeriklere daha eleştirel bakmasını sağlar ve seçiciliği geliştirir.
"Yani bu kavram, ebeveynin "daha bilgili diğer kişi" konumunda olduğu, aktif ve çocukla etkileşim içinde bulunduğu bir durumu ifade ediyor."
"Filtre kullanmaya göre çok daha etkili"
Aktif arabuluculuğun, ebeveynlik yaparak çocuklarla çevrimiçi riskler hakkında konuşmak, bu riskleri önleme bakımından, filtre kullanmaya göre çok daha etkili bir yöntem olduğunun altını çiziyor Esra Bilgiç.
"Bu uluslararası kabul gören, şüphe götürmez bir bilgi. Yine de filtre kullanmayı da önemsiyor ve öneriyorum elbette.
"Örneğin İsviçre Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın kullandığı bir slogan var "Eşlik etmek, yasaklamaktan iyidir!" diyorlar. Avrupa Konseyi, Internet ve çocuk ilişkisinde ailelere hak temelli pozitif ebeveynlik yapmalarını öneriyor."
Filtreleme ile ilgili olarak da birkaç ipucu paylaşıyor Esra Bilgiç:
"Özellikle okulöncesi dönemde seçilen her uygulamanın belli bir kullanım hedefi olmalı. Örneğin yabancı dil öğreniminde dijital medya kullanımı, öğrenmenin pekişmesinde çok önemli bir rol oynuyor, bunu bilimsel olarak ortaya koyan pek çok araştırma var.
"Buna yönelik uygulamalar araştırılarak seçilebilir. Problem çözmeyi, eleştirel düşünmeyi, soyut sonuç çıkarmayı destekleyen uygulamalar yaratıcılığı güçlendirir, düşünme becerilerini geliştirir. Bunları her yaş için önerebilirim."
Yol gösterici kaynaklara erişmeli"Çocuk yetiştirme sürecinde ödül-ceza yöntemi kullanmaktan yana bir ebeveyn değilim ancak bu tarz bir uygulamayı, dengesiz bir dijital medya tüketimi söz konusu olduğunda çok çok olumsuz bulmadığımı söyleyebilirim. Elbette bunu tavsiye etmiyorum, söylediğim şu, söz konusu olan sorunlu bir dijital medya ve çocuk ilişkisiyse, hiç müdahil olunmamasından iyidir. Bu yönteme başvuran anne babaların, her şeye rağmen bir şekilde devrede olma, çocuklarının dijital medya ilişkisine müdahil olma çabasında olduğunu düşünebiliriz. Elbette önerdiğimiz doğru müdahil olma biçimi bu değil. Doğru olan, çocukların içsel motivasyonla sorumlu ve eleştirel medya tüketicileri ve üreticileri olarak davranmalarını sağlamak. Bu kolay bir iş değil, ancak öğrenilebilir. Bunun için ailelerin yol gösterici kaynaklara erişmeleri lazım." |
(AÖ)