Türkiye ve benzer coğrafyalarda arada kalan konu, kişi ve topluluklar için araştırma odaklı, katılımcı ve eleştirel bir inisiyatif olan KIRIK, 1 Haziran’da “Vaatler/İcraatler: Bi̇r Cazi̇be Coğrafyasi Olarak Hali̇ç” başlıklı bir gezi ve tartışma düzenledi.
Eda Hisarlıoğlu ve Fırat Genç’in KIRIK için tasarladığı bu buluşmada, Haliç havzasının bir cazibe merkezine dönüştürülmesi tahayyülünün tarihsel ve mekânsal karşılıkları tartışıldı. Gün, toplu ulaşım hatlarını kullanarak yapılan bir Haliç turuyla başladı.
*Vaatler/İcraatler: Bir Cazibe Coğrafyası olarak Haliç buluşmasından
“Vaatler/İcraatler" serisinin ikinci buluşması ise 8 Haziran Cumartesi günü olacak. "Kültür ve Beledi̇yeci̇li̇kler” başlığıyla Beyoğlu-Çukurcuma’da Çıplak Ayaklar Kumpanyası’nın stüdyosunda gerçekleşecek.
KIRIK'ı inisiyatiften Zeyno Pekünlü ve Köken Ergun anlattı.
KIRIK'tan söz eder misiniz? Ne zaman ve nasıl bir motivasyonla kuruldu?
KIRIK programlarına 2021 yılında başladı ama kuruluş aşaması aslında daha eskiye gidiyor. Fikrin ortaya çıkması, olgunlaşması zaman aldı. Bir süre program yapmadan saha çalışması ve kendi aramızda tartışmalar yaparak kurduk KIRIK’ı. Dünyanın çeşitli yerlerindeki inisiyatiflerin ve küçük ölçekli kurumların başlangıçlarını ve gelişimlerini (bazılarının da sonunu) araştırdık. Müttefikimiz dediğimiz bir çok sanatçı, akademisyen ve aktivistle toplantılar yaparak onların şu anda Türkiye’de nasıl inisiyatiflere ihtiyaç var, hangi konular derinlemesine tartışılamıyor, neler eksik gibi konularda fikirlerini aldık.
"Uzun uzun tartışmak istediğimiz konular"
KIRIK son yıllarda Türkiye’de toplumsal, bireysel, kültürel ve siyasal alanların daralmasına bir cevap olarak ortaya çıktı. Bu zorlu dönemde, parçası olduğumuz kolektifler ve dayanışma örgütleri varlıklarını sürdürmekte zorlanırken, büyük kültür kurumları ise varoluş amaçlarının parçası olan kimi programlarından taviz vermek zorunda kaldılar. Baskılar ve engellemeler karşısında ortaya çıkan acil dayanışma ihtiyacı yüzünden kendimizi savunma hatları etrafında kenetlenirken bulduk. Yaşamlarımıza yapılan saldırılar giderek artarken nüanslı tartışmaları sürdürebileceğimiz mekan ve aralıkları kaybetmeye başladık. KIRIK böyle bir ortamda aklımıza takılan, merak ettiğimiz, uzun uzun ve nüanslı tartışmak istediğimiz konuları konuşmalar, buluşmalar ve film gösterimleri aracılığıyla ele almaya çalışıyor.
Dayanışma kavramı
Örneğin kurulduğumuz ilk sene son yıllarda yardımlaşmayla eşanlamlı kullanılmaya başlanmış olan dayanışma kavramına odaklandık, bu kavramın içinin boşalmaya başladığı gözleminden yola çıkarak dayanışmanın daha radikal anlamlarını araştıran programlar yaptık. Daha sonra, Rusya-Ukrayna savaşının başladığı dönemde, yakın coğrafyamızda hep konuşulan ve hep gündemde olan bir konu olduğu için boykot ve yaptırımlar konusuna odaklandık. Şemsiye boykot ve yaptırımlar amacına ulaşabiliyor mu, kimler gerçekten zarar görüyor, ne işe yarıyorlar gibi soruları Filistin, İran, Rusya, Ukrayna’dan aktivistlere sorduk. Bu sene ise tüm dünyada daha çok konuşulur hale gelmiş olan kültür savaşları ve kültürel hegemonya konusunu gündemimize aldık. Kültür savaşı denilen olgunun hem Türkiye’deki tarihini, hem de son yıllardaki kutuplaştırıcı siyaset açısından işlevini anlamaya çalıştık. Bize dayatılan iki cepheli anlayışa karşın biz nasıl yaklaşmalıyız bu konuya diye sorduk.
Bu bahsettiğimiz konular genellikle kapalı toplantılar, online konuşmalar, yüz yüze buluşmalar şeklinde seyretti. Bu tip tartışma formlarının dışında ise her yıl sürekli devam eden bir online gösterim programımız var. Bu gösterimler ekolojik kriz, kolonyalizm, ekstraktivizim, kapitalizm ve bunlar arasındaki bağlantılara değindi. Suç, soykırım ve yüzleşme temaları etrafında filmler gösterdik. Bu sene de queer filmler ve LGBTİ+ üreticiler tarafından üretilmiş yapımlara yer veriyoruz.
"Baskın yapma biçimlerinden farklı olan"
Neden KIRIK’ı isim olarak seçtiniz?
KIRIK kelimesini garip ve eğreti olan, kuir, renk nüansı, fay kırığı gibi anlamları kapsadığı ve kucakladığı için kendimize isim olarak seçtik. Zira yapmak istediğimiz programların kırıklarda olmasını, baskın yapma biçimlerinden farklı olmasını istiyoruz. Birlikte çalıştığımız kişilerin de kırıklara itilmiş ya da o kırıklarda bir şeyler kurmaya çalışan kişiler olmasına özen gösteriyoruz.
"Kent, turizm, belediyecilik ve sanat ilişkisi karmaşıklaşıyor"
Türkiye’de kültür sanat alanı -son 20 yılda belki- büyük değişime uğradı diyebiliriz. Önemli kültür kurumları artık büyük sermaye gruplarının sahipliğinde. Bu kültür alanında, hem sanatçı hem de izleyen/tüketen açısından neleri değiştirdi sizce?
20 senede çok büyük değişiklikler olduğu ortada elbette ama daha önce de Türkiye’de özellikle bizim sektörde kamu destekli kurumlar hiçbir zaman baskın değildi. Dolayısıyla yakın tarihimizde kültür sanat alanı büyük ölçüde özel kurumlar ve vakıflar tarafından şekillendirildi. Belki en büyük değişikliklerden biri kurum ve üreten sayısındaki artış diyebiliriz. Pek çok özel üniversite ile birlikte her sene mezun sayısı artıyor, buna karşılık bu kişilerin çalışmalarını gösterebileceği kurum sayısı belli, bunlar da esasen özel kurumlar. Eskiden olmadığı kadar çok genç sanatçılar için yarışmalar düzenleniyor. Hem bu yarışmalar, hem de özel galerilerin sayısındaki artış rekabetçi bir ortam doğuruyor. Aynı zamanda kent, turizm, belediyecilik ve sanat kurumları arasında ilişki gitgide karmaşıklaşıyor.
"Kamu desteği olmadığı için fonlara bağımlılar"
Buna karşılık inisiyatiflerin sayısında da ciddi bir artış oldu son 10 senede. Ancak bu inisiyatiflere herhangi bir kamu desteği olmadığı için, belli fonlara bağımlı gelişiyorlar, çoğu 5 sene gibi kısa bir süre içinde ömrünü istemeden tamamlamak zorunda kalıyor. Diğer yandan verilen fonlar da bu tip inisiyatiflere çok uygun değiller. Sınırları zorlamayı teşvik etmek yerine, başarıyı ölçülebilir kriterlerle sınırlandırıyorlar. Ya da inisiyatiflerin ihtiyacı olan insan kaynaklarını ve kirayı değil, malzemeyi, etkinliği destekliyorlar. Pek çok inisiyatif aslında gerçekten istediği ve sahaya katkı sağlayacak programları yapamıyor; çıktı, izleyici sayısı, yarattığı etki gibi sorulara maruz kalıyor. Oysa ki bu etkiler aslında çok uzun yıllara yayılan zamanlarda ölçülebilecek etkiler. Bir inisiyatifin kendi kimliğini bulabilmesi, izleyicisini oluşturabilmesi için bile birkaç sene geçmesi gerekiyor.
*Kültür Belası: Kurumlar, Hayat Tarzı ve Kutuplaşmanın Ötesi buluşmasından
LGBTİ+ sanatçıların işleri ve kuir üretimler
KIRIK’ın 2023-2024 dönemi programında neler olacak?
Kültürel kutuplaşma ve kültür savaşları konulu konuşma ve buluşma programına devam ediyoruz. LGBTİ+ sanatçıların işlerinden ve kuir üretimlerinden oluşan çevrimiçi gösterim programı da yeni filmlerle devam edecek. Geçen senelerde yaptığımız çevrimiçi gösterim programlarından ekolojik kriz, kolonyalizm, ekstraktivizim, kapitalizm ve bunlar arasındaki bağlantılara değinen filmlerden oluşan program ilgi görmüştü. Sonbaharda bu program dahilinde yeni filmler göstermeyi planlıyoruz.
1 Haziran’da “Vaatler / İcraatler: Bi̇r Cazi̇be Coğrafyasi Olarak Hali̇ç” başlıklı bir gezi ve tartışma gerçekleştirdiniz. 8 Haziran’da da “Vaatler / İcraatler: Kültür ve Beledi̇yeci̇li̇kler” başlıklı ikinci bir buluşma düzenliyorsunuz. Bunların içeriğini anlatır mısınız? Kimler olacak, kimleri bekliyorsunuz?
Bu senenin başında Begüm Özden Fırat’ın tasarımıyla ‘’Kültür Belası: Kurumlar, Hayat Tarzı ve Kutuplaşmanın Ötesi’’ isimli bir buluşma gerçekleştirdik. Burada özellikle 2010 referandumu ve Gezi Direnişini takiben, Türkiye’deki ana akım siyasal alanda yaşanan iktidar mücadelelerini, iki kutup arasında süre gidiyormuş gibi görünen sosyo-kültürel kamplaşmanın hegemonya mücadeleleri bağlamındaki yerini ve de kimlikler ve hayat tarzı üzerinden ifade bulan bu gerilimlerin kültür-sanat dünyasındaki yansımalarını kültür savaşı kavramı etrafında derleyen tartışmalar yürüttük. Bu tartışmaların kayıtlarına web sitemizden ulaşabilirsiniz.
Haliç’in bir emek coğrafyası olarak dönüşümü
1 Haziran ve 8 Haziran’daki buluşmalarımız da aslında bu tartışmaların bir anlamda devamı niteliğinde. Bu kez konuya yerel yönetimler açısından yaklaşıyoruz. Her iki buluşma/etkinlik de Eda Hisarlıoğlu ve Fırat Genç tarafından tasarlandı. 1 Haziran’daki buluşmamıza toplu ulaşım hatlarını kullanarak yaptığımız bir Haliç turu ile başladık. Zira Haliç bölgesi uzun süredir bir kültür vadisi olarak hayal ediliyor ve bu bağlamda bazen başarılı bazen başarısız kimi müdahalelerin nesnesi oldu. Diğer yandan kent merkezinde olmasına karşılık belki de ulaşım hatlarının yapısı yüzünden Haliç’i hiçbir zaman bütünlüklü bir perspektiften göremiyoruz, ancak parçalı bir tecrübeye sahibiz. Bu yüzden konuşmacılarımız Asu Aksoy ve Ekin Sarıca ile birlikte Haliç’i şehir hatları vapuru ve tramvay hattını kullanarak gezdikten sonra İstanbul Manifaturacılar Çarşısında (İMÇ) bulunan İmalathane’ye vardık. Burada Asu Aksoy Haliç’in geçirdiği dönüşümün uzun erimli tarihsel arkaplanını, özellikle 1970’lerin ikinci yarısında belirginleşmeye başlayan tarihsel korumacılık söylemleri çerçevesinde tartıştı. Ardından Ekin Sarıca, Haliç boyunca uzanan tersaneleri odağa alarak, farklı sermaye grupları ve siyasetçiler arasındaki ilişkilenmeleri ortaya koyan, tersanelerin dönüşümünü Haliç’in aynı zamanda bir emek coğrafyası olarak dönüşümüyle ilişkilendiren bir tartışma açtı.
Türkiye'de belediyecilik ve kültür tartışılacak
8 Haziran’daki buluşmamız ise Beyoğlu-Çukurcuma’da Çıplak Ayaklar Kumpanyası’nın stüdyosunda gerçekleşecek. Bu buluşma Osman Savaşkan’ın Türki̇ye’de beledi̇yeci̇li̇ği̇n güncel işleyi̇şi̇ni incelediği sunumu ile başlayacak. Daha sonra Serhan Ada, Seçkin Arslan, Lal Laleş, Miray Özkan, Kemal Vural Tarlan’ın katılımlarıyla farklı siyasal geleneklerden beslenen yerel yönetimlerin tutum, söylem ve tahayyüllerinin içerdiği imkân ve sınırlılıkları Diyarbakır, Gaziantep, İstanbul ve İzmir’den kültür aktörlerinin tecrübeleri ışığında sorgulamaya çalışacağız. Böylelikle Haliç’e odaklanan ilk buluşmada açtığımız tartışmayı Türkiye’deki farklı belediyeciliklerin kültür alanındaki patikalarına ilişkin ikinci bir tartışmayla zenginleştirmeyi umuyoruz. Kültürel üretim, yerel yönetimler, kültür politikaları, kentsel siyaset gibi alanlar üzerine düşünenlerin ilgisini çekebileceğini düşünüyoruz bu buluşmanın.(AÖ)