Çocuk Adalet Sistemini Yeniden Yapılandırma Girişimi Ankara Grubu, tasarının Avrupa hukukunda benimsenen "rehberlik etme" yaklaşımından çok "denetlemek, gözetlemek ve rapor etmek" esasına dayandığını açıkladı.
Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kuralları Kanunu Tasarı taslağı olduğu gibi yasalaşırsa, çocuklar için verilecek kararlarda çok önemli olan ve bağımsız uzmanlarca oluşturulması gereken sosyal inceleme savcılıklar tarafından yapılacak.
Suç işlememiş çocuklar hakkındaki koruma kararları da kanun kapsamında oluşturulacak kurumlar tarafından, uzman olmayan kişilerce uygulanacak.
Tasarı ile sadece bin 800 kişilik kadro ayrılması öngörülüyor ve bu kadroların 700'ü sosyal çalışmacı. Girişimden avukat Seda Akço, Türkiye'de bu kadar uzman bulunmadığını; sadece İstanbul'daki çocuk mahkemelerinde 30 bine yakın dosya bulunduğunu dolayısıyla tasarı ile "rehberlik" hizmeti verilmesinin imkansız olduğunu söyledi.
Hazırlanacak kanunla kurulacak denetimli serbestlik teşkilatı, yardım şubeleri ve koruma kurulları, cezaları ertelenen, şartlı salıverilen ya da hakkında güvenlik tedbiri verilen, çocuklar da dahil, sanıkların ve hükümlülerin izlenmesini, gerekli tedbirlerin uygulanmasını gerekli raporların hazırlanmasını üstlenecek.
Oysa, Birleşmiş Milletler ÇHS'yi 1995'te onaylayan Türkiye, kanunla ihtilaf halindeki çocuklara özgü ayrı düzenlemeler yapma ve "çocuk adalet sistemini" hayata geçirme yükümlülüğü altına girdi.
Akço, bu sebepten dolayı çocuklarla ilgili düzenlemelerin tasarıdan çıkartılmasını ve ayrı bir şekilde düzenlenmesini istedi.
Çocuk Adalet Sistemini Yeniden Yapılandırma Girişimi Ankara Grubu'nu oluşturan örgütler şöyle:
Ankara Barosu, Dostlar Dayanışma Derneği, Çocuk İstismarı ve İhmalini Önleme Derneği, Özgürlüğünden Yoksun Gençlerle Dayanışma Derneği, Uluslararası Af Örgütü Çocuk Hakları Grubu, Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı
"Suçlu" çocuğa savcılıktan sosyal inceleme
Çocuk adalet sistemine göre yargılanan her çocuk hakkında sosyal inceleme yapılması ve onu suç ve benzeri risklerden koruyacak önlemlerin alınması gerekli. Yani sadece suç işlemiş çocuklarla değil risk altındaki çocuklarla ilgili tedbir almak üzere de sosyal inceleme yapılabilir.
Dolayısıyla, incelemenin "suçlularla çalışan bir birim tarafından değil sosyal hizmet sunmak için kurulmuş bir birim tarafından yapılması gerekli".
Sosyal incelemenin bir bilirkişi raporu olduğunu belirten Girişim, dolayısıyla tarafsız ve bağımsız olması gerektiğini fakat taslakta bu görevin savcılık makamına verildiğini söyledi.
Sosyal incelemenin sadece 2253 sayılı Çocuk Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'da öngörüldüğünü belirten Girişim, "Dolayısıyla, bu tasarıdan çıkartılmalı ve çocuklara özgü oluşturulacak bir kanunda yer almalı ve uzman kişilerce bağımsız olarak gerçekleştirilmeli" dedi.
Çoğu zaman, çocuk hakkında verilecek kararın belirleyicisi sosyal inceleme raporu oluyor.
"Çocukları polis takip edecek"
Tasarıyı inceleyen Çocuk Adalet Sistemi Girişimi'nden hukukçular, tasarıdan anlaşıldığı kadarıyla bu denetim, tedbir ve izleme görevinin kolluk güçleri ile işbirliği halinde yürütüleceğini; bu durumun çocuklar açısından birçok sıkıntı doğuracağını açıkladı.
Çünkü, çocuk adalet sistemine göre "çocuğun damgalanmaması" gerekli. Dolayısıyla kanunla ihtilaf halindeki çocuktan "suçlu" olarak söz edilemez. Ayrıca, çocukların toplum içinde damgalanmasına neden olacak polis tarafından izlenme gibi uygulamalardan da kaçınılması gerekli.
Av. Akço, bir çocuk suç işlemiş olsa dahi sorun ceza adalet sistemi dışında çözülmesi gerektiğini de vurguladı. Bu ilke gereğince, "suç işlediği sabit olan çocuk" için de tedbire hükmedilebilir:
"Örneğin aç kaldığı için hırsızlık yapmış ya da sokakta yaşadığı için suça karışmış ancak bir eve ya da bakıma kavuştuğu takdirde suç işlemeyeceği anlaşılan çocuk bir koruyucu aile yanına ya da kuruma yerleştirildiğinde veya bir eğitim kurumuna yerleştirildiğinde onu toplum içinde suçluları izlemekle görevli makamın değil, sosyal hizmet servislerinin izlemesi gerekir.
Aksi takdirde çocuk ceza adalet sistemine çıkartılmış olmadığı gibi daha kötü damgalanmış olacaktır. Örneğin yerleştirildiği okul polis veya suçluları takip eden bir birim tarafından izlendiğinde sürekli çocuğa suçlu muamelesi yapılmış olacaktır".
Yetişkine de çocuğa da aynı uygulama
Yasa taslağı, yaş ayrımı gözetmiyor. Oysa ÇHS'nin 40. maddesine göre Türkiye, kanunla ihtilaf halindeki çocuklarla ilgili ayrı kanunlar oluşturmak zorunda.
Taslak, kurulacak "denetimli serbesti kurumu" tarafından çocuklara koruyucu ve tedavi edici yöntemlerin uygulanmasını öngörüyor. Fakat bu yöntemler Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) ve Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülüyor ve mahkeme kararı ya da yerel mülki amirlikçe alınacak acil koruma kararı gerekiyor.
Akço, "Kanunda, çocuklara ilişkin konulan bu ve benzeri hükümler, çocukları koruma amacıyla düşünülmüş olsa dahi, hak ve özgürlükler ile hukukun temel prensipleri gözetilmeksizin oluşturulacak usuller, konuluş amacından uzaklaşarak zarar verici nitelik kazanabilmektedir" dedi.
Dolayısıyla, çocuklarla ilgili düzenlemelerin tamamının tasarı kapsamından çıkartılması gerekli.
Personel yetersiz
Tasarı ile ilgili bir diğer önemli eleştiri de kurulacak kurumlarda görev yapacak personelle ilgili.
Denetimli serbesti hizmetlerinin genel olarak bir "rehberlik hizmeti" olarak görülmesi gerektiğini belirten Girişim, dolayısıyla ancak psikoloji, sosyal hizmetler, psikolojik danışmanlık ve rehberlik eğitimleri almış kişilerin bu görevi yapabileceğini söyledi.
Fakat tasarıda sosyolog vs. gibi uzman olmayan çalışanların da görev alması öngörülüyor. Tasarıya göre, oluşturulacak kurumda bin 800 meslek elemanı istihdam edilecek ve bu kadroların üçte biri sosyologlara ayrılmış durumda. Sosyal çalışmacılar için 700 kadro öngörülmüş.
Türkiye'de bu kadar sosyal hizmet uzmanı bulunmadığını belirten Girişim, örnek olarak Diyarbakır'da sadece bir uzman bulunduğunu belirtti. Öte yandan, sadece İstanbul'da yedi çocuk mahkemesi ve her mahkemede 4 bin dosya bulunduğunu belirterek bu personel politikası ile "rehberlik hizmeti" vermenin mümkün olmadığını vurguladı.
Akço, bu durumda boş kalan uzmanların yerine infaz memurları ya da polislerin görevlendirilmesinden korktuğunu belirtti.
"Bu düzenleme çocukların denetim ve gözetimden yoksun kalması ve adalet sistemi içerisinde suçtan korunmasını sağlayıcı etkili önlemlerin alınması imkanından yoksun kalmalarına neden olacaktır". (EÜ)