Bahar geldiğinde genç kadınlar çiçek toplamaya gidiyor. Su dolu bir kazanın etrafına firçek çiçeklerini bağlıyorlar. Her biri kendine ait olan bir eşyayı suya bırakıyor. Üç gün boyunca şarkılar söyleniyor, halaylar çekiliyor, dilekler diliyorlar. Üçüncü gün geldiğinde herkes gözleri kapalı şekilde suyun içinden bir eşya çekiyor. Her birinin eşyası, bir başka kadına geçmiş oluyor. Dileklerinin gerçekleşeceğine inanıyorlar.
Bu ritüel, Dersim’in kadim miraslarından biri. Kolektif yaşamın, baharı birlikte karşılama sevincinin, doğayla kurulan ilişkinin bir yansıması.
Bunu bize anlatan kişi, bugünlerde Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün -Uçar. O sadece bir siyasetçi değil, aynı zamanda güçlü bir anadili hakkı savunucusu.
Bugün 21 Şubat Dünya Anadili Günü. Çiğdem Kılıçgün -Uçar, söyleşimize kendi anadili olan Kırmançki (Zazaca) konuşarak başlıyor, ardından Türkçeye çeviriyor:
“Qederê ju sarî girêdayîyê qederê zonî yo. Wayîrê zonê xo bivejîme, her ca de qisey bikerîme û binusîme. 21ê Gucîge Roja Zonê Mua wo Dinya bimbarek bo.”
("Bir halkın kaderi, anadilinin kaderine bağlıdır. Anadilimize sahip çıkalım, her yerde konuşalım ve yazalım. 21 Şubat Dünya Anadili Günü kutlu olsun.")
“Anadilim, kimliğimin özü”
Çiğdem Kılıçgün- Uçar, anadilini sadece bir iletişim aracı olarak değil, kimliğinin en gerçekçi ifadesi olarak tanımlıyor:
“Anadilim Kırmançki (Zazaca), sevinci, hüznü, hayatı en gerçekçi yaşadığım ve hissettiğim kimliğim. Bugün taşıdığım bütün kimliklerin özü anadilim. Hafızamın, inancımın, mücadelemin dili. Ancak diğer yandan yasaklanmış, yarım bıraktırılmış bir hakikatim.”
Dil, sadece kelimelerden ibaret değil. Çiğdem Kılıçgün - Uçar’a göre, dil aynı zamanda insanların dünyayla kurduğu ilişkiyi belirliyor:
“Hayata adım atarken bizi kucaklayan, anlam dünyamızı, yaşam ve mücadele biçimimizi belirleyen ana öğedir dilimiz. Doğayı, insanları, yaşamı anlamlandırdığınız dil, aynı zamanda onlarla kurduğunuz ilişkiyi de belirler. Bir anlamda sizin kimliğiniz olur. Onun yaşadığı her engel, her yasak, aynı oranda sizi ve dünyanızı yaralar, sizi hakikatinizden koparır.”
Ancak Türkiye’de resmi dilin dışındaki tüm diller gibi Zazaca da büyük bir baskı altında. Kılıçgün- Uçar, bugünkü politikaların anadillerin yok oluşunu hızlandırdığını söylüyor:
“Bugün ülke gerçekliğinde, resmi dil dışındaki tüm anadillere karşı yürütülen inkârcı politikalar, anadillerin ölüm fermanı olmaya devam ediyor.”
“Siyasette anadil kullanımı tarihsel bir sorumluluk”
Kılıçgün - Uçar, bireysel olarak anadilini yaşatmak için hep çaba gösterdiğini ama bunun yeterli olmadığını ifade ediyor. Halkların Demokratik Kongresi'nde ve Halklar ve İnançlar Meclisi’nde anadili konusundaki çalışmalara katıldığını belirten Kılıçgün-Uçar, “En azından anadillerin zenginliğini hep görünür kılmaya çalıştık” diyor.
Bunun yanı sıra, "Anadili Kadınları" adını verdikleri özel bir çalışma grubunda da yer aldığını anlatıyor. Burada, kadın mücadelesi ile anadil mücadelesini ortaklaştırarak, devletin inkâr politikalarına karşı bir ses yükseltmeye çalıştıklarını söylüyor.
Fakat bir siyasetçi olarak taşıdığı sorumluluğun çok daha büyük olduğunu vurguluyor:
“Anadilimi siyasette kullanılan bir dil hâline getirmek çok tarihi bir sorumluluk. Çünkü anadilim kaybolan diller arasında ve yaklaşık 50 yıl sonra hiç konuşanı kalmayacak bir tehlike altında.”
Bu nedenle anadilini duyurmanın ve yaşatmanın en önemli alanının siyaset olduğunu söylüyor.
“O sebeple ölüm fermanını yazan ve uygulayan tekçi zihniyete karşı, günlük yaşamdan siyasete her alanda anadilimi kullanmaya özen gösteriyorum. Bu, aynı zamanda çok dilli, çok kimlikli bir siyasetin mümkün olduğunu da gösteriyor.”
“Anadilim, devletin yarım bıraktığı kimliğim”
Türkiye’de resmi dil dışında bir dili siyasette kullanmanın zor olduğunu biliyoruz. Kılıçgün -Uçar, bu konuda halktan büyük bir destek gördüğünü anlatıyor:
“Parti çalışmalarımızda halkın en büyük beklentisi, Kurmanci ve Kirmançki’yi siyasetin dili olarak kullanmamız. Ben de anadilimi kullanırken, anlayanların tebessümü, anlamayanların ise anadilimi kullandığım için teşekkür etmesi çok kıymetli.”
Dil, sadece bir iletişim aracı değil; aynı zamanda duyguların, hafızanın ve toplumsal dayanışmanın bir taşıyıcısı. Kılıçgün -Uçar, bunun en güzel örneklerini yaşadığını söylüyor:
“En güzeli de, yönetici arkadaşlarımızın ya da halkın, bilmeseler de birkaç kelime öğrenerek benimle anadilimde konuşma ya da selamlaşma çabaları. Bu paha biçilemez bir kıymet. Devletin yarım bıraktığı, elimden aldığı anadilim, bugün benim siyasi kimliğim.”
“Anadiller, ulus devletin tekçi kimliğine terk edilemeyecek kadar biziz”
Kılıçgün- Uçar’a göre, dil sadece bir araç değil, aynı zamanda bir tarihin, bir kültürün ve bir mücadelenin taşıyıcısı.
“Anadillerin her biri, ulus devletin tekçi kimliğine terk edilemeyecek kadar biziz. Kuşun cıvıltısı, nehrin uğultusu, halkların anadilleri… Hepsi kendi hakikatiyle yaşıyor.”
Dil, yalnızca geçmişin değil, aynı zamanda geleceğin de anahtarı.
“Tarihin seyrinde her dilin bıraktığı iz, taşıdığı anlam, kurduğu toplumsallık, bugünün değerlerini yaratmıştır. Tarihtir, mücadeledir, buluştur, inançtır, kültürdür, toplumdur. Böyle bir hakikati inkâr etmek, kendini inkâr etmekle eşdeğerdir.”
Bu yüzden mücadeleden vazgeçmeyeceklerini söylüyor:
“Coğrafyamızın zenginliğini tek bir dile ve kimliğe sığdırmak, inkârın en somut hâlidir. Bunun karşısında durmaya ve anadillerin korunacağı, yaşayacağı politikaları hayata geçirmek için mücadelemizi sürdüreceğiz.”
Çiğdem Kılıçgün - Uçar’ın son sözleri tüm halkların umudu:
“Dünya Anadili Günümüz kutlu olsun, mücadelemiz çok dilli bir geleceğe vesile olsun.”

21 ŞUBAT DÜNYA ANADİLİ GÜNÜ
Çiğdem: Anadilim Zazaca, benim iç serzenişim
Okuma Önerileri
Erhan Çağlayan / Zazalar / İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları/ 2016
Hıdır Eren/ Derse Zazaki / Fam Yayınları / 2015
İbrahime Xaşxaşe / Aşme Zerde / Fam Yayınları / 2020
İzleme Önerileri
Zımısto Vejiyo
Yönetmen Gökhan Tunç’un yaptığı Zımısto Vejiyo (Kış Geçsin) Kısa Film
Zer
Zer filmi, New York'ta yaşayan Jan'ın bir şarkıyı aramasının hikâyesi.
Jan şarkıyı aradıkça; görkemli bir coğrafya, özgün bir kültür, renkli karakterler ve bir katliamın izleri içinde bulur kendini. Yolculuk, babaannesi Zarife'nin bir ömürlük sırrını da açığa çıkaracak.
Dinleme Önerileri
(EMK)