Okuldan Haber Odasına (OHO) programının dördüncü gününde katılımcılar Kafkas Kültür Derneği'ni ziyaret ettiler.
Derneğin yönetim kurulu üyeleri Ümit Şogen, Cankat Acı Savoş ve Ergün Utku Sinduk Kafkas Kültür Derneği ile ilgili bilgi verdiler.
Ümit Şogen, Çerkez, Abhaz ve diğer Kafkas halklarının kültürel kimlik aktivitelerini yaptıkları 60 yıllık Kafkas Kültür Derneği'nin İstanbul tabanlı en eski kurumlardan biri olduğunu söyledi.
Derneğin ne amaçla kurulduğunu anlatmak için önce 1950'li yıllara gitmek gerekiyor. Toplumsal olarak biraraya gelme talebinin tezahürü olarak dernek oluşumu ortaya çıktı.
“Çerkezler ve diğer Kafkas halkları Çarlık Rusyası'nın kolonyalist işgal politikasının Kafkasya'yı boşaltması üzerine çeşitli yollardan Orta Avrupa,' Balkanlar ve Osmanlıya göç etmek zorunda kaldılar, Anadolu'ya yerleştiler.”
Dikey ve yatay yerleştirildik
“Bu sadece Osmanlı ve Rusya'nın tetiklediği sürgün değildi. Hazar Denizi’ne kadar olan bölgenin büyük bir nüfustan arındırılması devrin büyük güçlerinin de işine gelen bir durumdu. Bu dönem de en çok göç olan bölge Anadolu oldu ve köy bazında en yoğun Çerkes nüfusunun yaşadığı yerler Samsun, Tokat, Maraş gibi dikey bir hattın yanı sıra Karadeniz boyunca İstanbul'a kadar yatay bir hat üzerinde yerleştirildiler. Artık geriye dönemeyeceklerini anlayan Çerkesler kök salmaya başladılar. Kurtuluş Savaşı'nın başlaması ile Çerkesler de bu mücadeleye katıldılar ve ciddi bedeller ödeyerek bu noktaya geldiler.
Çerkesler kimlik erozyonuna uğradı
Şogen, Çerkeslerin kentleşmenin başlaması ve nüfusun kentlere dağılmasıyla birlikte kimlik erozyonuna uğradığını, biraraya gelmek için önce yardımlaşma derneklerinin kurulduğunu söylüyor.
“Kafkas Kültür Derneği'nde yaptığımız şey ise bir kimlik mücadelesidir. Devlet eliyle de bir dönem kimliğimiz yok edilmeye çalışıldı. ‘Vatandaş Türkçe Konuş’ kampanyasını ben bizzat hatırlıyorum.
"Niye kimlik mücadelesi yapıyoruz? Zamanın ruhuna direnmeye, tektipleştirmeye direnmeye çalışıyoruz. Tektipleştirme tırnak içinde söylüyorum pek çok halkın sorunudur. Bizim yaptığımız, kimliğimizi devam ettirmeye çalışmak ve kaynak olan Kafkasya ile bağlantıyı sağlamaktır.
''Dernekler de bu çerçeveye oturacak çalışmalar yapıyor. Kültürel faaliyetler ve dil en önemli alanlarımız. Siyasi arenada da Anadolu halklarından biri olarak haklarımızı korumaya ve geliştirmeye çalışıyoruz. Çocuklarımızın büyüklerimizin dillerini öğrenmelerini ve unutmamalarını sağlamaya çalışıyoruz. Kentleşme ile birlikte çocuklarımızı anadillerini evde öğrenmeleri olanağı çok azaldı. O yüzden anadilin öğretilmesi alanında çaba harcıyoruz ve hafta sonu bu dernek öğrencilerle doluyor."
OHO katılımcılarının sorularını da cevaplayan Şogen, derneğin mali olarak nasıl ayakta kaldığını şöyle anlattı:
“Devletten hiçbir şekilde yardım alamadığımızı belirtmek istiyorum. 2000 üyemiz var ve onların bağış, aidat gibi destekleri ile devam ediyoruz. Bu dernek binası da 1970'lerde, dayanışmayla derneğe kazandırıldı. Politik anlamda dernek olarak herhangi bir parti ve ideolojinin destekçisi değiliz.”
Şogen soru cevap kısmında şu noktaların altını çizdi:
Türkiye'de 6-7 milyon Çerkes var
“Asimilasyona uğradık. Bu politikaya maruz kalan halklar ne yaşadıysa biz de aynını yaşadık. Çerkes adını bile yeni yeni kullanmaya başladık. Daha önce dernekler yasası buna engeldi. İlkokulda ana dilimde konuştuğum için öğretmenimden dayak yedim. Ayrıca asimilasyon hala devam ediyor. Biliyorsunuz okullarda ana dilde eğitim için içinde Adigece ve Abhazca'nın da bulunduğu dillerden seçmeli ders koydular. Bu bizce sembolik bir hareket ve bir Çerkes'in bu şekilde ana dilini öğrenmesi mümkün değil.
"Çerkesler gibi ilk başta şuraya buraya dağıtılmış, sonradan da kentleşmeden dolayı bir kez daha dağılmış bir halkın bir okulda bir sınıf oluşturması olanaksız. Çerkeslerin en büyük diasporası Türkiye'dir ve yaklaşık 6-7 milyon Çerkes'in yaşadığı tahmin ediliyor ancak pozitif ayrımcılık yapılmazsa yok olacağız. Birkaç kuşak sonra ana dilini konuşabilen Çerkesler kalmayacak.
Sadece BDP önerge verdi
“Türkiye'deki diğer azınlık grupları ile ilişkilerimiz var ve onları yok sayan bir bakış açımız da yok. Kürtlerin ve Ermenilerin zorda kaldığını düşündüğümüz de onların da yanındayız. Arzu ettiğimiz seviyede değil ama daha da gelişeceğine inanıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti'nin Çerkes Soykırımını tanıması yolunda sadece BDP bir adım attı ve meclise önerge verdi. Bu Çerkeslerde bir sempatiye neden oldu. Bu konuda hükümete de ulaşmaya çalıştık ancak geri dönüş alamadık.
Çerkesler yolda Müslüman oldu
Çerkesler sonradan Müslüman olan bir toplum. Hatta şöyle bir deyim vardır “Çerkesler yolda Müslüman oldu” diye. Çerkeslerin bu topraklara getirilmesinde Osmanlı'nın da payı var; bu kitleye ihtiyacı vardı.''
Yeniden keşfedilen Çerkesler
“Felsefi olarak bir hakkın talep edilmesinden korkmak ve bir hakkın başkasının tekelinde olması anlaşılmazdır. Türkiye'de Çerkesler hep savunma durumunda kalmıştır. Kurtuluş Savaşı sürecine büyük bir özveri ile katılmalarına rağmen süreçten kötü bir durumda çıkmışlardır.
''Kuvay-ı Seyyare'nin destan yazdığı dönemlerde adı Ethem Bey olan kişi, daha sonra bir anda Çerkes Ethem diye anılmaya başlandı. On yıllarca Çerkes Ethem baskısı ile yaşadık. Onun Çerkesliğine yapılan vurgu Çerkes toplumun üzerine çöktü. Halbuki Ethem bey Çerkesliğini hiçbir zaman deklere etmemişti; buna dair yaptığı tek bir vurgu yoktur. Biz yıllarca Çerkes olduğumuzu dile getiremedik, hep karşımıza Çerkes Ethem çıkarıldı. Bizim toplantılarımız da birilerinin Çerkes olduğunu öğrenmek ve şaşırmak en çok yaşanan şeylerden biri oldu."
Anadili gittikçe artan bir talep
“Anadili konusunda ise Kürtlerle bazı farklarımız var. Kürtler bir bölgede yoğun durumda ama Çerkesler dağınık ve gittikleri yerlerde gettolaşamadılar. Kürtler anadili perspektifinde haklılar ve daha avantajlılar. Çerkesler de anadile karşı gittikçe artan taleplerin dillendirildiğini görüyoruz. Kimliklerimizi gizleme ihtiyacı duymak çok acı verici ama aynı zamanda anlaşılır. Mesleki, ekonomik, insani ve sosyal kaygıları vardı.”
Çerkesler de toprak ister önyargısı
“Basında da son zamanlara kadar Çerkeslerle ilgili bir şey bulamazdınız. Bunun nedeni hem Çerkeslerin hem de onların haberlerini yapabilecek insanların savunmada kalmasıydı. İki yıl önceki anmada Beşiktaş'ta 10 bin kişi toplandık ve canlı yayın kiraladık, halkla ilişkilerini yaptık. Sonuç hüsrandı kimse yayınımı görmek istemedi.
Şu an mecliste Çerkesler var ama Çerkes kimliği ile bileceğiniz kimse yok. Çerkesler Anadolu'nun kadim olmasa da asli halklarından biridir. Bizimle ilgili dayatılan bir önyargıda şu 'Çerkesler de toprak ister''. Bizim zaten bir toprağımız var ve orayla bağlantımızı kaybetmek istemiyoruz." (ZY/HK)