Engin Çeber'in polis merkezinde ve cezaevinde işkence sonucu ölmesiyle ilgili davada Çever ailesinin avukatlarından Oya Aslan, İstinye Şehit Muhittin Bodur polis merkezindeki kamera görüntüleriyle oynandığının anlaşıldığını söyledi.
bianet'in görüştüğü Aslan'ın verdiği bilgiye göre, dünkü (22 Temmuz) duruşmaya getirilen kayıtlar, polis merkezindeki iki kameradan yalnızca birinin görüntülerini içeriyor. Aslan "Bu görüntüler de dağınık ve tekrarlar içeriyor. İşkencenin asıl gerçekleştiği bölümü kaydeden kameranın görüntüleriyse yok. Bütün bunlar bize görüntülerle oynandığını gösteriyor "diye konuştu.
Polis "Bu kamera kaydediyor mu" diye soruyor
Aslan, var olan kayıtlarda bir polisin kamerayı işaret ederek bir başka polise "Bu kamera kaydediyor mu" diye sorduğunun, sonra da görüntü alanının dışına çıktığının görüldüğü bilgisini de verdi.
Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya görüntüleri inceleyen bilirkişinin verdiği rapor da, işkencenin gerçekleştiği tarihe ait kayıtların silinmiş olduğunu saptıyor.
Çeber ailesinin avukatları, kanıtları karartmak suçlamasıyla, polis merkezinin yetkililerini yeniden yargıya taşımayı düşünüyor.
Cezaevindeki tanıklar işkenceyi doğruladı
Metris Cezaevi'nde Çeber'le aynı koğuşta kalan tanıklar da işkenceyi doğruladı.
Aslan'ın verdiği bilgiye göre, tanıklardan Murat Gevrek ve Kıyasettin Şakiroğlu Çeber'in 6 Ekim ve 7 Ekim 2008'de dövüldüğünü, başgardiyan Selahattin Apaydın'ın "olayları hızlandıran kişi" olduğunu bildirdi.
Şakiroğlu, sayım için ayağa kalkmayan Çeber'in dövülmesinin ardından, cezaevinin ikinci müdürü Fuat Karaosmaoğlu'nun "Böyle davrananlar böyle cezalandırılır" dediğini de söyledi.
Gevrek, Çeber'in koğuşa geldiği gün yorgun ve halsiz, üzerinin de ıslak olduğunu gördüğünü, polislerin askere teslim ederken, "Bunlar terörist" demiş olduğu için askerlerin dövdüğünü aktardı.
Aslan, Çeber ve onunla birlikte işkence yapılan arkadaşları Özgür Karakaya ve Cihan Gün'ün cezaevinin geçici koğuşunda kendilerinin suyla ıslatıldığı bilgisini verdiğini anımsattı, Gevrek'in ifadesin in bunu da doğruladığını söyledi.
"Çeber'in mektubunu saklamasaydım da ne yapsaydım?"
Çeber'in cezaevinden yazdığı ama hiç gönderemediği mektubu ayakkabısında saklayıp daha sonra Adalet Bakanlığı müfettişlerine veren Ahmet Aksu, Çeber ailesinin avukatlarının, mektubu neden saklama ihtiyacı duyduğunu sorması üzerine, "Başka çarem yoktu, gardiyanlar görse miydi" diye yanıtladı.
Çeber mektupta dövüldüklerini, ağrıları olduğunu, hastaneye ve revire çıkarılmadıklarını anlatıyordu.
Avukat Kavili: Poliste işkenceyi gördüm
Çeber ve arkadaşlarını İstinye'deki polis merkezindeyken gören, İstanbul Barosu Avukat Hakları Merkezi'nden Ömer Kavili de, ifadesinde polislerin Karakaya'ya üst araması bahanesiyle fiziksel şiddet uyguladığını, Çeber'in diğer arkadaşı Aysu Baykal'ı da yerde baygın yatarken gördüğünü anlattı.
Mahkeme davayı 5 Ekim'e erteledi.
İşkenceyi ayrıntılarıyla anlatmışlardı
Çeber, Baykal, Gün ve Karakaya 28 Eylül 2008'de, Ferhat Gerçek'i vuran ve felç kalmasına neden olan polisin hâlâ tutuklanmamış olmasını protesto ettikleri basın açıklamasının ardından gözaltına alınmışlar, ertesi gün mahkeme tarafından tutuklanarak cezaevine gönderilmişlerdi. Gün ve Karakaya, Şehit Muhsin Bodur polis merkezinde ve Metris Cezaevi'nde yapılan işkenceyi ayrıntılarıyla anlatmıştı.
Cezaevinde de işkence yapılan Çeber, 10 Ekim'de yoğun bakımda olduğu Şişli Etfal Hastanesi'nde hayatını kaybetmişti.
Adli Tıp raporunda Çeber'in işkence sonucu öldüğü vurgulanmıştı. Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin de işkenceyi kabul etmiş ve özür dilemişti. (TK)