Şırnak'ın Qileban (Uludere) ilçesinin Roboskî (Gülyazı) köyünde savaş uçaklarının 34 köylüyü bombalamasının üzerinden bir yıl geçmesine rağmen, sessizlik hala sürüyor. Ancak acı hafızalardaki yerini koruyor.
Torunu ve çocuklarını kaybettiği günden bu yana karalar giydiğini söyleyen Ayşe Encü, "Bu felaketin başıma gelmesi Allah'ın değil, Erdoğan'ın emriydi" diyor.
28 Aralık 2011'de, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne (TSK) ait savaş uçakları, geçimini kaçakçılık yaparak sağlamaya çalışan 34 köylüyü bombaladı. Saldırıda ölen 34 kişiden 19′u, 18 yaşından küçüktü. Bölgede yaşayanların sanal dünyada yazdıkları sayesinde öğrenebildiğimiz bu katliam, Türkiye medyasında ancak bir gün sonra kendisine yer bulabildi.
Bu konuda çok kişi konuştu. Peki, olayda çocuklarını kaybeden anneler ne hissetti? Şimdi konuşma sırası o günden sonra her gün karalar giyen annelerde... Olayda yaşamını yitiren eşi Hüsnü Encü'nün adını verdiği oğlu ve kızıyla yalnız kaldığına işaret eden Semire Encü, "Eşimin katilleri ceza almadan rahat uyumayacağım" dedi.
Hala yas tutan kadınlarla, Roboski'de konuştuk...
"Bir saate dönerim demişti"
Oğlunun, babasına yük olmamak için kaçakçılık yaptığını söyleyen Mahsun Encü'nün annesi Reyhan Encü, Mahsun'un döndüğü bazı gecelerde soğuktan buz tutmuş ellerinin ayakkabı bağcıklarını bile açamadığını anlatıyor. Reyhan Encü, "Mahsun, son gittiği gece beresini evde unutmuştu. Arkasından seslendim 'Beren kaldı' diye. 'Bir şey olmaz. Bir saate dönerim zaten' demişti. Bir saat olmadan cansız bedeniyle döndü bana" diyerek yaşadıklarını dile getiriyor.
Hükümetin, olaydan sonra psikolojik hiçbir destekte bulunmadığının altını çizen Reyhan Encü, "Zaten verecekleri destek de boşa çıkardı. Her dolabı açıp oğlumun formasına baktığımda yaram azıyor. Hiçbir destek bu acımı dindiremez" diyor. Yaşamını yitiren 34 gencin de umutları olduğunu ifade eden Encü, "34 gencin umutları gerçekleşmeden yaşamlarına son verildi. Tek isteğimiz kimseye muhtaç olmadan bu dağda yaşamaktı. Fakat buna da izin verilmedi" diyor.
"Biz Erdoğan'a para verelim..."
Erkan Encü'nün annesi Felek Encü ise, oğlundan kalan tek hatıranın yılbaşı için öğretmenine yaptırdığı yılbaşı şapkası ve Türkçe kitabının olduğunu söylüyor. "Kendi dillerinde okuttukları kitaptan da utanmadılar" sözleriyle konuşmasına devam eden Felek Encü, şöyle konuşuyor:
"Türklük diyorlar. Fakat çok değer verdikleri Türk bayrağından da utanmadılar. Oğlum, yılbaşını bile kutlayamadı. Yılbaşı benim içimde yaradır. Oğlumu katledenler ödüllendiriliyor, ceza alması gerekirken. Başbakan 'tazminat' diyor. O, kızını bana versin, ben başbakana para vereyim."
"Delirsek, hükümetin umuruna olmaz"
Katliamda eşi ve kayınbiraderini kaybeden Semire Encü, bebeği karnındayken eşinin yaşamını yitirdiğini belirtiyor. Kızı ve eşi Hüsnü'nün adını verdiği oğlu ile yalnız yaşayan Encü, "Eşimin katilleri ceza almadan rahat uyumayacağım. Mücadele edip bu işin peşini bırakmayacağım" diyor. "Bu çocukların kaçakçı olmaları, yaşamlarını sona erdirecek kadar büyük bir günah mıydı" sözleriyle yaşananlara sitem ederken, eşini toprağa gömmenin, kendisi için en büyük acı olduğunu anlatıyor.
Semire Encü, "Burada delirsek kimsenin umurunda olmaz. Hükümet, 'Bu insanların psikolojileri nasıl' diye hiç merak etmiyor" diyor.
"Buraları terk etmeliyiz"
Torunu ve çocuklarını kaybettiği günden bu yana karalar giyen Ayşe Encü, "Torunum Mahsun, oğullarım Savaş ve Hüsnü'yü kaybettim. Bu felaketin başıma gelmesi Allah'ın değil, Erdoğan'ın emriydi" diyor.
Attığı her adımda çocuklarının anısıyla karşılaştığını kaydeden Encü, henüz yaşadığı travmayı üzerinden atabilmiş değil, "O kara günün hemen ardından köyü boşaltıp uzaklara gitmeliydik. Bize burada huzur vermezler. Başımıza daha kötü şeyler gelecek" diyor.
Katliamın üzerinden bir yıl geçmesine rağmen yaralarının ilk günkü gibi taze olduğunu belirten Bilal Encü'nün babası Abdurahman Encü, "Başbakan, 'Dindar biriyim. Adalet istiyorum' dedikten sonra 13 yaşlarındaki çocuklarımızı katletti. Başbakanın dinine ve adaletine inancım kalmadı" diyor. Bilal'in evin geçimini sağlayan tek kişi olduğuna vurgu yapan baba Abdurahman, şöyle devam ediyor:
"Görme engelli bir babayım. Görmeyen gözlerimden bir gün dahi yaş eksilmez. Küçüğüm, eve bakıyordu. Yüreğim sızlıyor. Kürt, Türk, Arap, Ermeni herkes buraya gelip hükümetin adaletsizliğini görmeli."
Bilal Encü'nün 5 yaşındaki kız kardeşi Hidayet Encü ise, "Abim bize para getirmeye gitti. Pilotlar onu öldürdü" diyor. (ZD/GK/AS)
* JİNHA'daki söyleşiye buradan ulaşabilirsiniz.