35. TÜYAP Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’nın teması “Felsefe ve İnsan” idi. Her yıl Beylikdüzü’ne onca yolu gidip dönerken “bir daha asla” diyerek gidiyorum fuara. Geçen yıl da kalabalıktı ama metrobüs duraklarını TÜYAP binasına bağlayan üstgeçitte kalabalık nedeniyle sıkışıp kalmamıştım. 19 Kasım günü üstgeçitte insanlar yığıldıkça gittikçe artan çökecek korkusu ve iki kitapla ayrıldım fuar alanından.
Biri Nietzsche’nin “Böyle Buyurdu Zerdüşt”ü; diğeri bu kitabı oğluma almamı öneren Bridgette Labbé’nin Çıtır Çıtır Felsefe dizisinden “Güzellik ve Çirkinlik”ti.
Labbé teması “Felsefe ve İnsan” olan fuarın davetlilerinden biriydi. 2006’da yazmaya başladığı ve 22 ülkede yayınlanan karışık olduğu önyargısı olan felsefi kavramları çocuklara aktaran “Çıtır Çıtır Felsefe” dizisini konuştuk Labbé ile. Ardından çocuklar, ebeveynler ve eğitimcilerin doldurduğu bir salonda verdiği konferansı dinledim.
Elinde mikrofon öncelikli olarak çocukların fikirlerini dinledi. Ardından felsefenin toplumu nasıl daha iyiye doğru değiştirdiğini Sokrates’in ve 1960’larda ABD’de otobüslerde ırk ayrımına göre yapılan düzenlemenin sonlanmasına vesile olan Rosa Parks’ın hikayeleriyle aktardı. Son yıllarda katıldığım hiçbir konferansta dinleyicilerin bu denli çok soru sorduğunu, anlatıya katıldığını, eğlendiğini görmemiştim. Sekiz yaşındaki çocuklar fikirlerini şaşırtıcı derecede rahatlıkla ifade etti ve çekinmeden sordu.
Röportajdan ve konferanstan bu dizi neden bu kadar çok okunuyor, çocuklar neden aslında her biri insanlığın yüzyıllardır anlamlandırmaya çalıştığı temel kavramlarla bu kadar içten ilgileniyor sorumun yanıtını almıştım.
Brigitte Labbé, dizinin editörü Müren Beykan ile fuardaki imza gününde.
Labbé ile yaptığım söyleşi gazetecilerin yoğun talepleri dolayısıyla yarım saat sürebildi. Türkiye’ye bulduğu her fırsatta gelen ve yakından tanıyan Labbé ‘ye soracak daha çok soru vardı; bir kısmını sorabildim:
Türkiye’de 29. kitap yayınlandı, Fransa’da kaçıncı kitaptasınız?
Fransa’da 44. kitap yayınlandı. 45. kitabı hazırlıyoruz. “Dinle ve Din Olmadan”, yeni yazdığım kitap ise “Öfke ve Sabır”.
Her iki kitap başlığı da hem Fransa hem de Türkiye belki tüm dünya için çok gündemde iki konu. Özellikle 44. kitap nasıl tepkiler aldı?
İlginçtir, “Dinle ve Din Olmadan”, bugüne kadar yazdığım kitaplar içinde en az eleştiri alan, hakkında en az yazılan kitabım oldu.
Dinin Fransa için hala bir tabu olmasından mı kaynaklanıyor bu sizce?
Tabu demeyelim; şu tanım daha doğru galiba “hala el yakan bir konu”.
Kaç kitap yazmayı planlıyorsunuz? Ya da böyle bir planınız var mı?
Evet, bir sınır sayım var. Konular arttıkça, kitaplar birbirine daha fazla dokunmaya başladı. Amacım tekrara düşmemek. Tekrara düştüğümü gördüğüm anda duracağım. Bu sınırı aşarsam, pazarlama aracına dönüşecektir. Bunu istemiyorum. Küçük ve tamamlanmış bir felsefe kütüphanesi haline gelmiş olacak ve o zaman seri sona erecek.
Şimdiye kadar zorlandığınız konular olmuştur. En zorlandığınız kavram hangisiydi?
“Güzellik ve Çirkinlik”…
“Ölüm” olacağını tahmin ederdim. Hayatın biteceğini anlatmak zor olacağını düşünürdüm.
Yetişkinlerin bakış açısından bu böyle. Çocuklar açısından “ölüm” kavramı zor değil. Hatta çok kolay oldu yazmak.
Oğlum Çıtır Çıtır Felsefe’yi ilkokul yılarında okudu. Şimdi 16 yaşında. Buraya gelmeden önce Brigitte Labbé’ye ne sormamı istersin diye danıştım. “Okudum zaten hepsini; teşekkür et” dedi. Bir süre sonra gelip “Çıtır Çıtır Felsefe’yi bitirdim, şimdi ne okumalıyım, diye sorar mısın” dedi. Onun sorusunu ileteyim size…
Büyük bir sorumluluk hissediyorum şu an. Felsefe kitabı önermede ilk zorluk, kişinin ilgi alanlarını anlamak gerektiğidir. Ancak Çıtır Çıtır Felsefe’yi okuyup büyüdüyse ve sizin çocuğunuz olduğundan yola çıkarak Nietzsche’yi öneririm. Mesela “Böyle Buyurdu Zerdüşt”ü… Bu arada samimiyetle söylüyorum Red Kit’i de okuyabilir.
Ben çocuklarıma birçok kitabı okudum. Ama oğlum Çıtır Çıtır Felsefe’yi kendi kendine aldı ve benim okumamı istemeden kendi başına okudu. Bu benim açımdan ilginçti. Çocuklara ulaşmayı nasıl başarıyorsunuz?
Çocuklarda bu ateşi nasıl yaktınız diye özetlersem sorunuzu. Çocuklarda alevlenmeye hazır bir kor var zaten; ateşi ben yakmadım sadece o kora üfledim. Bu işi yaparken iyi anladığımı söyleyebileceğim şey, çocuklarda felsefi, eleştirel aklın var olduğunu fark etmemdi. Tek yapmam gereken o eleştirel aklı canlandırmak ve canlı tutmaktı.
Anlaşılan felsefe açısından çocuklar kolay; peki ebeveynler sorun mu? Felsefe eğitimi, okuması için erken olduğunu düşünmüyorlar mı; onları nasıl ikna ettiniz? Bunu soruyorum çünkü oğlum “Çıtır Çıtır Felsefe”yi okumaya başladığında ilk başta bu kavramlar için erken olduğunu düşünmüştüm. Bu soruyu özellikle Türkiye için soruyorum, belki Fransa için farklıdır.
Fransa’da ebeveynlerin ve öğretmenlerin “acaba”sını aşmamızı sağlayan kütüphaneciler ve kitapçıların bu işteki çabaları oldu. Fransa’da kütüphaneciler ve kitap satanlar editör gibi çalışıyor. Kitaba ulaşma açısından büyük bir etkileri var. Türkiye için durum biraz farklı. Her ne kadar ebeveynleri ve öğretmenleri bir bariyer gibi görsek de, Türkiye’de öğretmenler bariyerden çok hızlandırıcı oldular. Çünkü her gün birçok çocukla o kadar çok durum yaşıyorlar ki; bu durumları toparlayabilecekleri, üzerine konuşabilecekleri bu kitaplar onları çok kolay ikna etti.
Zaten gelmeden önce oğluma bu soruyu da sormuştum. Dizinin ilk kitabın öğretmeni tavsiye etmiş.
Şaşırmadım. Bu noktada kitap bir aracı rolü üstleniyor. Öğretmenlere tek başına dalamayacağı, dalabilse bile sürdürmekte zorlanacağı konular için bu dizideki kitaplar, arabulucu ve yardımcı konumda olduğu için bu kabul süreci hızlanmış olabilir.
Türkiye’deki edisyonda dizinin sıralaması konjonktüre göre değiştirilmişti. Mesela “Küçükler ve Büyükler”, serinin ilk kitaplarından biri. İçinde büyüklerin küçüklere tacizi de konu ediliyor. Dizinin basıldığı yıllarda bu konu, kamuoyunda bu kadar açık biçimde henüz konuşulamıyordu. O kitap 2013’te yayınlandı. Bugün yeniden çocukların tecavüzcüleriyle evlendirilmesinin yolunu açan bir yasa önerisiyle uğraşıyoruz.
Öncelikle Fransa’daki orijinal serinin sıralamasında bir strateji yoktu. Orada en çok ilgilendiğimiz şey, aktüeleden, gündemden etkilenmeden yayın yapmaktı. Çünkü değindiğimiz konular zamanla tanımlanamayacak konulardı; olaylara, gelişmelere bağlanamayacak konulardı. Bu işe ilk girdiğimde gündeme dair söz söyleyecek, eleştirecek kitaplar oluşturmak değildi amacım; zamansız, zamanı aşan konulara değinmekti. Sonra başka dillere çevrilip ülke ülke yayılmaya başladığında; oralardaki sıralamaya karışmadım. Çünkü onlar kendi kültür önceliklerine göre karar veriyorlardı ve ben o ülkelerin kültürlerini yayıncıları kadar tanımıyordum. Dolayısıyla kararı onlara bıraktım. Günışığı Kitaplığı ve dizinin editörü Müren Beykan, böyle bir karar verdiyse doğrudur demiştim.
Son soruda başa döneyim. 44. kitap yani “Dinle ya da Din Olmadan”, Fransa’da IŞD saldırıları sonrası doğan ortamda İslamiyete karşı oluşan tepkilerin yükseldiği dönemde yayınlanması tesadüf mü yoksa bilinçli bir seçim miydi?
Tesadüfiydi. Kitap Eylül ayında yayınlandığında Fransa’da burka, kadınların kapanmasına karşı tepki oluşması; böyle şeylerin yaşanması konusunda tartışmalar yaşanıyordu; ancak kitabın çalışması bir yıl başlamıştı. Yayınlanma zamanı bu tartışmaların ortasına denk geldi. Bu da felsefenin zamansız daha doğrusu zamandan bağımsız olduğunu gösteriyor. Mesela serideki “İnanmak ve Bilmek” 10 yıl önce yayınlamıştı. Tam da bu zamansızlık nedeniyle konjektüre her zaman değebiliyor. Felsefe zamansız ve evrenseldir diyebiliriz.
Brigitte Labbé hakkındaBrigitte Labbé uzun süre iletişim sektöründe görev aldıktan sonra Paris Sorbonne Üniversitesi'nde felsefe eğitimi gördü. Çalışmalarını, karışık felsefi kavramları çocuklara aktarabilmek üzerine yoğunlaştırdı. Çok dogmatik bulduğu felsefe alanına duyduğu tepkiyle kaleme aldığı Çıtır Çıtır Felsefe dizisinde, çocuklar için felsefenin sürekli kendini yenileyen bir sorgulama olduğunu göstermek istedi. Okullarda, kütüphanelerde ve kafelerde, çikolata, kurabiye ve şeker eşliğinde çocuklar için "Çıtır Çıtır Felsefe" günleri düzenleyip tartışmalar yapan Labbé, katıldığı ulusal ve uluslararası konferanslarda, yetişkinler için, çocuklara zor konuları anlatmak üzerine sunumlar gerçekleştiriyor. Yazar, müzisyen eşi Wassim Soubra ve iki kızıyla birlikte Paris'te yaşıyor. (Kaynak: Günışığı Kitaplığı) |
Künye:
Çıtır Çıtır Felsefe Dizisi
Yazan: Brigitte Labbé
Resimleyen: Jacques Azam
Türkçe yayın editörü: Müren Beykan
Türkçesi: Azade Aslan
Günışığı Kitaplığı 2012
* Fransızca Türkçe çeviri için Mehmet Erkurt'a teşekkürler.
(EKN)