Cezaevlerindeki açlık grevlerinin 51. gününde aydınlar hükümete ölümler başlamadan bir an önce adım atması için çağrıda bulundu.
Aralarında Yaşar Kemal, Mehmet Bekaroğlu, Murathan Mungan, Zülfü Livaneli, Yıldız Ramazanoğlu, Fatma Gök, Gencay Gürsoy, Oya Baydar, Aydın Engin gibi birçok aydın Taxim Hill Oteli'nde bir araya geldi.
Aydınlar Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "açlık grevindekiler şov yapıyor, yemek yiyorlar" açıklamalarına tepki göstererek grevdekilerin geri dönüşü olmayan kritik bir aşamada olduklarını söyledi.
Grevdekilerin taleplerinin hükümet nezdinden zaten kabul edildiğini sadece harekete geçilmesi gerektiğini belirten aydınlar, olası ölümlerden Başbakan ve hükümetin sorumlu olacağını belirtti.
Yazar Yaşar Kemal, daha önceki açlık grevlerinde hayatını kaybedenleri hatırlatarak "Bir nesli yok edecekler, daha fazla söz söylemek istemiyorum" dedi.
Mungan: Tecrit sadece İmralı'da değil
"İnsanın 60 kitapta imzasının olması bu çaresizliği güzel ifade edebileceği anlamına gelmez" diyen yazar Murathan Mungan, herkesin açlık grevlerine ses çıkarması gerektiğini söyledi.
"Bu ülkede er ya da geç herkes anadilini kullanacak ama buna ne kadar erken ulaşırsak o kadar iyi. Bir insanın bedenine şiddet uygulamak zorunda kalmanın çaresizliğini anlamak zorundayız. Sadece İmralı'da değil, Türkiye'de tecrit var. İnsanların gerçekleri öğrenme hakkı üzerinde tecrit uygulanıyor. Bu kadar kayba rağmen hala bir arada yaşamayı öğrenemedik, daha kaç insan ölmeli?"
Livaneli: Başbakan yenilgi gibi görmemeli
96'da ölmüş ve ölmek üzere olan ölüm orucundaki insanların hala rüyalarını girdiğini söyleyen sanatçı Zülfü Livaneli, muhatabın grevdekiler değil hükümet olduğunu söyledi.
"Benim davam canımdan daha kıymetli diyen insanlara bir şey diyemezsiniz. Muhatap Başbakandır, bunu bir yenilgi gibi görmeden adım atmalıdır."
Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu, Başbakan'ın grevdekilerin yemek yediğine dair açıklamalarıyla ilgili "Siz nasıl Müslümansınız ki ölüm üzerine böyle konuşabiliyorsunuz" dedi.
"Ölüm oruçlarını tasvip etmiyoruz ama anlıyoruz. Mesele bu insanların bedenlerini ölüme yatıracak kadar çaresiz bırakılmasıdır. Kürt halkında oluşan güven problemini çözmek için bu açlık grevleri hükümet için de bir fırsat olabilir."
Engin: Talepleri hükümet zaten kabul etmişti
Prof. Dr. Gencay Gürsoy, Başbakan Erdoğan'ın "açlık grevi yok açıklamaları" için önceki ölüm oruçlarında da siyasilerin aynı açıklamaları yaptıklarına dikkat çekerek "İki cümle ile bu grevi bitirmeyen Başbakan, ölümlerden sorumlu olacak" dedi.
Gazeteci yazar Aydın Engin de grevdekilerin İmralı tecridinin kaldırılması ve anadilde savunma hakkı taleplerinin zaten hükümet nezdinde kabul edildiğini belirtti.
"Başbakan 'İmralı ile görüşülebilir' demişti. Adalet Bakanı, anadilde savunma hakkı ile ilgili tasarının imzaya açıldığını belirtmişti. Grevdekiler de bunları talep ediyor zaten."
Aktan: Hekimler cezaevine giremiyor
"Geri dönüşü olmayan bir noktadayız diyen" Türk Tabipleri Birliği Başkanı (TTB) Özdemir Aktan, mahpuslarla görüşmek için hala Adalet Bakanlığı'ndan kendilerine izin çıkmadığını söyledi.
Dünya Tabipler Birliği'nin kabul ettiği Malta Belgeleri'nde açlık grevinin bir protesto biçimi olarak kabul edildiğini söyleyen Aktan, hekimlerin mahpuslara müdahale edemeyeceğini sadece onları durumları hakkında bilgilendirmesi gerektiğini belirtti.
Yazar Yıldız Ramazanoğlu, bir ölümün dahi kardeşlik arasındaki mesafeyi daha da açacağını belirterek "Bu süreçte hiç kimse masum değil" dedi. Prof. Dr. Fatma Gök de taleplerin Kürt sorunun demokratik ve barışçıl yollardan çözümü için makul ve meşru olduğunun altını çizdi. (NV)