Bergamalı köylülerin avukatı Senih Özay ise, "Dava için bir çok gerekçe bulunabilir. Ancak asıl önemli olan iddialardaki tutarsızlığı ortaya koymak" dedi.
"Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne (AB) üyeliğinin gündemde olduğu bir dönemde dava açılması Türkiye'nin Avrupa ile ilişkilerini zedelemeye yöneliktir" diyen Taşkın, Bianet'e şu açıklamaları yaptı.
"Anayasal suç işleniyor"
* Tanzimat'tan beri devam eden Avrupa'ya yakınlaşma sürecinin sonuna geldik. Bu noktada, dava açılarak hassasiyet gösterilmesi aslında bilinmedik bir olay değil.
* Şimdiye kadar Alman vakıflarıyla herhangi bir ilgimiz olmadı. Kaldı ki, FIAN (Önce Gıda Danışma ve Eylem Ağı), Bergama eylemlerini destekleyen yazılar yazan mütevazı bir örgütlenmedir.
* Altın madeninin faaliyetlerini Danıştay durdurdu. Maden ruhsatsız ve yasadışı çalışıyor. Ortada yalnızca Bakanlar Kurulu'nun prensip kararı var.
* Anayasanın 38. maddesine göre, yargının kararına uyulmaması ya da geciktirilmesi, Anayasal bir suçtur. Altın madeninde şu anda bir suç işleniyor, dava açılarak bu faaliyet göz ardı edilmeye çalışılıyor.
* Bize göre, Alman vakıflarıyla mahkeme arasındaki çatışmanın Bergama'daki direnişle ilgisi yok. Mahkemenin yürüttüğü mantığa göre, Greenpeace'in terörist örgüt ilan edilmesi gerekir.
"Benzer iddialar daha önce de dile getirildi" diyen avukat Özay, "iddianın temel argümanı, Bergama'daki insanların bu eylemleri tek başlarına gerçekleştirecek gücünün olmadığı savı üzerinde şekilleniyor" diye konuştu.
" Mahkeme, tiyatro salonu haline gelecek"
İddianın özetini okuduğunu, mahkeme salonunu tiyatro salonuna çevireceklerini belirten Özay ise, "Savcı Yüksel'in şovunun ne anlama geldiğini biliyoruz" dedi. Özay, sözlerini şöyle sürdürdü:
* Uluslar arası komplolar kurabilirsiniz. "Ulusalcı politikacılar AB ile inatlaşmaya devam ediyor" ya da "Seçim öncesinde kendilerine malzeme topluyorlar" da diyebilirsiniz. Önemli olan, iddiaların tutarlılığıdır.
* Mahkeme tarihini bekliyoruz. İddianamede özetle, "sivil kurumlar altın madeninin aramasına karşı eylem yapıyorsa, bunlar ulusal güvenliğimize aykırı tutum içindedir" deniyor.
* İki yıl önce Necip Hablemitoğlu'nun öne sürdüğü tezleri ileri sürüyorlar. Hablemitoğlu, Bergama'daki köylülerin hareketini Alman vakıflarının faaliyetlerine bağlamıştı.
* Ulusalcı bütünlük, Bergamalı köylülerin hakkını savunmaktan geçiyor, bizi casus olarak suçlayanlar kendi halkının sorunlarına kulak kabartmalı
İddianameden
DGM savcısı Nuh Mete Yüksel'in mahkemeye sunduğu iddianamede şu sözler yer alıyor:
"Casuslar ve partnerleri"
* Yürüttükleri faaliyet, ülkenin iç işlerine karışmayı, hatta yönetim üzerinde etki kazanmayı hedeflediği, bizzat vakıf yöneticilerince itiraf edilmekte. Türkiye faaliyetlerinde konunun "legal bir casusluk" faaliyeti olduğuna ilişkin ciddi belirtiler var. Altın arama faaliyetine karşı köylüleri desteklediler. Almanya'nın bu hassasiyeti çevrecilikle açıklanabilir mi? ...
* İddianamede Türk Ceza Kanunu'nun "devletin emniyetine karşı gizli anlaşma" suçunu düzenleyen 171. maddesine göre haklarında 8 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası istenen kişiler şunlar:
Konrad Adenaur Vakfı Türkiye Temsilcisi Wulf Schönbohm, yardımcısı Dirk Tröndle, Heinrich Böll Vakfı Türkiye Temsilcisi Fügen Fatma Uğur, Frederic Ebert Vakfı Başkanı Hans Schumaher, Frederich Naumann Vakfı Türkiye Temsilcisi Wolfgang Sachsenröder, Orient Enstitüsü Başkanı Claus Schönig, yardımcıları Astrid Menz, Börte Sagester, eski İstanbul Barosu Başkanı Yücel Sayman, FİAN Örgütü Başkanı Petra Sauerland, FİAN Temsilcisi Birsen Lemke, Bergama Köylüleri Temsilcisi Oktay Konyar, eski Bergama Belediye Başkanı Sefa Taşkın, İzmir Barosu avukatlarından Senih Özay ve Özcan Durmaz.
* İddianameye göre İnsan Hakları Derneği (İHD), Mazlumlarla Dayanışma Derneği (Mazlum-Der), Helsinki Yurttaşlar Derneği, Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı, Alman vakıflarının partnerleri olarak suçlanıyor. (NK)