Yunanistan vatandaşı, Batı Trakyalı Türk gazeteci Abdülhalim Dede, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Ruhban Okulu ve Batı Trakya'yla ilgili sözlerini yanlış buluyor; "Batı Trakyalı Türklerin gönlünü alayım derken büyük bir hata yapıyor. Kendi vatandaşına karşılıklılık uygulanmaz" diyor.
"Kendimi kullanılmış mal gibi görüyorum"
Yunanistan'daki Trakya'nın Sesi gazetesinin ve Işık FM radyosunun sahibi Dede, bianet'in sorularını yanıtlarken, Türkiyeli Rumlarla Yunanistanlı Türklerin azınlık haklarının gündeme geldiği her konuda "karşılıklı koz" olarak kullanılmasından bıktığını söylüyor: "Kendimi kullanılmış bir mal gibi görüyorum. Benim haklarım için Türkiye'yle diyalog yapacak imkanım yok. Kendi ülkemle diyalog imkanım var. Ama kendi ülkem benimle diyalog kurmuyor. Türkiye'deki gayrimüslim azınlığın durumu da öyle."
Dede'nin verdiği bilgilere göre, Batı Trakya'da yaklaşık 105 bin Türk nüfus yaşıyor. Yaklaşık 25-30 bin Batı Trakyalı Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinde, 10 bin kadarı Atina'da, 10 bin kadarı da Türkiye'de yaşıyor. 2006 tarihli araştırmaya göre, İstanbul'daki Rum nüfus 5 bin kişi civarında.
"Halki'nin şartı Batı Trakya"
Başbakan Erdoğan, Fener Rum Ortodoks Patrikliği'nin din görevlisi yetiştirebileceği tek kaynak olan Heybeliada'daki Ruhban Okulu'nun açılma ihtimaliyle ilgili, şunları söylemişti:
"Konuyla ilgili çalışmalar devam ediyor. Tabii Batı Trakya'daki Türk azınlığımızın Yunanistan hükümetinden talepleri de göz önünde bulundurulmalıdır. Yunan hükümeti de aynı zamanda bu konulara eğilmek ve din adamlarının sorunlarına, liderlik, işsizlik ve azınlık dernekleriyle ilgili sorunlara çözüm getirmelidir." Erdoğan'ın Kriter dergisine verdiği röportajdaki sözlerini, Milliyet gazetesi dün "Halki'nin şartı Batı Trakya" başlığıyla manşetten görmüştü.
Dede'nin bu konuyla ilgili bazı saptama ve değerlendirmeleri şöyle.
"Ruhban Okulu açılmalı"
Ruhban Okulu haksız yere kapatıldı: Ruhban Okulu, Lozan Antlaşması'na göre Rumların kazanılmış hakkı. Haksız yere 1971'de kapatılmış olan okulun açılmasına karşı çıkmak yanlış. Lozan'da bunu kabul ediyorsun. Onların ana temel gıdası olan din görevlisi yetiştirme okulunu kapatıyorsun. 150 sene çalışmış bu okul, bütün dünyaya Türkçe bilen din görevlilerinin gitmesine vesile olmuş bir yer. Şimdi cemaat kendi din görevlisini yetiştiremiyor.
Hakkaniyete ters: Türkiye'de yıllarca gayrimüslim azınlığa yapılanlar az değildir. Vakıfların gasp edilmesi, Varlık Vergisi, 6-7 Eylül 1955 olayları, 1964 kararnamesiyle Rumların ve İstanbul'da yaşayan Yunanistan vatandaşlarının gitmeye zorlanması... Bütün bunlar varken "Halki'nin karşılığı Batı Trakya'dır" demek, benim hakkaniyet inancıma ters.
Vatandaşa karşılıklılık olmaz: Lozan'daki karşılıklılık ilkesi hep yanlış yorumlanıyor ve anlatılıyor. Karşılıklılık kendi vatandaşına uygulanmaz. Ayrıca karşılıklılık ilkesi yalnızca olumluluk üzerinedir. Siz bir verirseniz, karşı taraf da verirse doğrudur. Tersi intikama girer. Şimdiki karşılıklılık bile değil.
İki başbakan görüşsün: Haksız olduğunuz bir konuda milleti gazete üzerinden gaza getirmenin anlamı yok. Erdoğan sorunları gazete manşetleri üzerinden değil, Yunanistan Başbakanı'yla görüşerek konuşmalı. Çözemezlerse, Avrupa Birliği'yle birlikte görüşürler. Batı Trakya nüfusunda "Bizi de düşünen bir başbakan varmış" hissi oluşuyor, ama, popülizmle Batı Trakya'nın gönlünü almaya çalışmak yersiz. 2010'da bunları konuşmamalıyız. (TK)