Seçime iki hafta kala Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın açıkladığı çılgın projelerinden sonra CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da önceki gün köşe yazarları ile bir araya gelerek 'Eşit Yuttaş Özgür Toplum' başlığı ile uzun süredir beklenen demokrasi raporunu açıkladı.
Hem tespitleri hem de içeriği itibari ile oldukça kapsamlı olan raporda seçim barajının düşürülmesi, Kürt sorunun çözümü ve özerklik, asker-sivil ilişkisi, düşünce ve örgütlenme özgürlüğü gibi pek çok konuda çözüm önerileri mevcut. Kamuoyunun tartışacağı bu önerileri köşe yazarları da değerlendirmeye başladı.
HaberTürk Gazetesi'nden Amberin Zaman bianet'e şu değerlendirmeyi yaptı:
"Öncelikle CHP'nin hazırladığı raporda son derece iyi çözüm önerilerinin olduğunu söyleyebiliriz. Bunlardan en önemlisi seçim barajının düşmesi. AKP buna yanaşmıyor ve bunu önemsemiyor bile. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) raporunda Türk Ceza Kanunu (TCK) ve Terörle Mücadele Yasası'nın (TMY) maddelerinin değiştirilmesi gerektiği var.
"Bugün bu maddelerden çoğu Kürt olmakla beraber binlerce insan yargılanıyor, cezaevlerine giriyor. Yine rapor Özel Yetkili Mahkeme'lerin kaldırılması çözüm önerisi var. Ve yine rapora Özerklikten ya da Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler Şartına konulan çekincelerin kaldırılmasından söz ediyor.
"Şöyle bir eleştirim olabilir raporla ilgili, o da PKK'nın silahsızlandırılmasına yönelik ne tür çözümleri var bu açık değil. İnanç konusunda aslında açık şekilde ifadeler var. Başörtü kelimesinin bilinçli bir şeklide konulmadığını düşünmüyorum, fakat soru işareti de konulabilir.
Raporun basınla paylaşıldığı toplantıya katılan köşe yazarlarının 'demokrasi raporu' ile ilgili görüşleri şöyle...
Zaman Gazetesi Yazarı Fehmi Koru: Kemal Kılıçdaroğlu ile partisinin yetkilileri, görebildiğim kadarıyla, bu süreci iyi değerlendiriyor. Liderin kampanyanın başlangıcındaki tutukluluğu gitti, yerini kendine güven aldı. Daha da önemlisi, önceleri dillendirmekten kaçındığı CHP'ye yabancı bazı tespit ve teşhisleri kitlelerle paylaşma cesareti buluyor Kılıçdaroğlu...
Özellikle kendinden öncekilerin karşısına çıkmaya cesaret edemediği Doğu ve Güneydoğu seçmeni ile karşılaştığından bu yana, CHP lideri, daha fazla demokrasi ve daha fazla özgürlük vurgusu yapmaya başladı.
Akşam Gazetesi Yazarı İsmail Küçükkaya: CHP lideri raporu, 'en kapsamlı sivilleşme projesi' olarak tanımladı ve 'özgürlükçü demokrasi' diye sloganlaştırdı. Kılıçdaroğlu, Türkiye'de şu anda 'adı konulmamış bir olağanüstü hal' uygulandığı iddiasında. AKP'yi [Adalet ve Kalkınma Partisi] 'statükocu oldu' diye eleştirdi.
'Kürt sorununda üçüncü yol' olarak özetlediği CHP'nin Doğu programını barajın indirilmesi, etnik kimliklerin tanınması, anadilde öğrenimin desteklenmesi ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesi önerileriyle somutlaştırdı..
Hürriyet Gazetesi Ahmet Hakan: Konu: Demokrasi, özgürlükler, insan hakları...
Başta Kılıçdaroğlu olmak üzere söz alan CHP'liler, ağızlarını her açtıklarında "özgürlük" diyorlar.
- "Özgürlükçü demokrasi" kavramının altını çiziyorlar.
- Türk ordusunun sivil denetime açılacağını söylüyorlar.
- TSK İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesinin değiştirileceğini vurguluyorlar.
- Sivilleşme vaadinde bulunuyorlar.
- İfade özgürlüğünden dem vuruyorlar.
"Kürt sorunu" konusunda eksiklikler barındırsa da önemli açılımlar getiriyorlar. Kısacası...
"Eski CHP"den duymaya hiç de alışık olmadığımız hususları "Yeni CHP"den dinliyoruz.
Toplantının sonunda ağzımdan şu iki cümle çıktı: "Bu CHP, 2002'nin AK Parti'sine ne kadar da benziyor. Sadece söylenenlerle değil, söylenirken taşınan heyecanla da 2002'nin AK Parti'sini andırıyor."
Milliyet Gazetesi yazarı Aslı Aydıntaşbaş: CHP raporundaki başlıklar, Türkiye'nin gerçekten "ileri demokrasi" olabilmesi için, olmazsa olmaz adımlar. Umarım tartışılır.
Raporun ruhu, Kılıçdaroğlu'nun "Artık CHP sivilleşmeyi savunan, AKP ise buna direnen partidir" cümlesinde saklı. CHP zekice bir iş yapıyor; bu raporla Ak Parti'ye 2002 ve 2007'de sandık başarısı getiren demokrasi dilini sahiplenerek, hükümeti "statükocu" ve "yasakçı" konuma düşürmeyi amaçlıyor.
Bu taarruz, eninde sonunda seçime "istikrar" ve "büyüme" temasıyla giren Ak Parti'yi de zorlayacak, belki yeniden daha özgürlükçü bir atmosfere sokacaktır. Demokrasi konusundaki güzel bir rekabet doğarsa, kazanan Türkiye olur.
Sabah gazetesi yazarı Mehmet Barlas: Seçim konuşmaları unutulur geriye anılar kalır Geçmişte defalarca iktidar olmuş ama 1990'ların başındaki seçime muhalefet lideri olarak giren ünlü bir siyasetçinin Maraş'taki mitingini izliyordum. Lider siyasetçi kürsüden her şeyi vaat etmekteydi.
- Biz iktidara gelirsek hastaneler bedava olacak, köylünün ve çiftçinin Ziraat Bankası'na olan borçları silinecek, benzeri vaatlerde bulunuyordu...
Miting meydanında dolaşarak bu vaatlerin dinleyiciler üzerinde yarattığı etkiyi anlamaya çalışıyordum.
Maraşlı iki dinleyicinin bu vaatlerin ertesinde aralarında "Bu herif kaç kez iktidar oldu. Neden o zaman dediklerinin tam tersini yaptı" diye konuştuklarını duymuştum.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP'nin "Demokrasi Raporu"nu açıklayan gerçekten içerikli ve doğrularla dolu konuşmasını dinlerken, bu raporda vurgulanan gerçeklerin seçim sonrasında da tekrarlanması gerektiğini, düşündüm.
Seçim sonrasında eğer AK Parti yine iktidarda kalırsa, CHP'nin "Demokrasi Raporu"ndaki çözümlemelerden çoğunu kendi icraat programına almalıdır. Bu şekilde pozitif ve rekabete dayalı demokrasinin sağlıklı işleyişine tanık oluruz.
Vatan Gazetesi Ruşen Çakır: CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun, dün sabah partisinin "Demokrasi" raporunu sunarken yaptığı konuşmanın ilk cümlesi "Biz değişimin partisiyiz" oldu.
Bu yazının başlığı da bu cümleden hareketle çıktı. Evet CHP söz konusu olduğunda iç içe geçmiş iki soru karşımızda duruyor:
1) Uzun bir süredir "statüko" ile özdeşlemiş olan bu partinin, bunun yerine "değişim"in öncülüğüne soyunduğu iddiası ne derece inandırıcıdır?
2) CHP statükoculuktan değişimciliğe geçebilecek ölçüde kendisini değiştirebilir mi?
Dünkü "Demokrasi" raporunu, bu bağlamda bir tür "zirve" olarak değerlendirebiliriz. Gerçekten bu rapor, CHP'nin statükoculukla vedalaşmasının ilanı olarak okunabilir.
Peki bu nasıl olabilir? Hatırlayalım, Baykal liderliğindeki CHP, değişim iddiasını AKP'nin tekeline bırakmış ve canla başla statükoyu savunmaya çalışmıştı. Yani AKP hükümetiyle birlikte şekil değiştiren iktidar savaşında "kaybedenler"in sözcülüğüne talip olmuştu ve onlarla birlikte CHP de kaybetti.
Dolayısıyla "yeni CHP"nin ilk işi, "kaybedenler"le bağlarını kesmek olmalıdır. Fakat aday listelerine bazı Ergenekon sanıklarının yerleştirilmesi, kimi adayların hâlâ eski tür statükocu söylemlerde ısrar etmeleri gibi örneklerden de anlaşılacağı gibi bu hemen olabilecek bir şey değil.
Kaldı ki, geçmişteki iktidarlarını yeniden kazanmak isteyen birbirinden farklı kişi ve odakların CHP'ye yatırım yapmış olduklarını da biliyoruz. Ama bütün bunların ötesinde CHP'nin geleneksel tabanı olarak tanımlayabileceğimiz kesimlerin, AKP'ye duydukları alerji nedeniyle her türden değişim ve yenilik arayışına fazlasıyla kuşkucu yaklaşmalarıdır. (HA/ŞA)