Türkiye Barış Meclisi (TBM) çağrıcıları Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) 60. hükümet programıyla TBM'nin sonuç bildirgesinin "taban tabana farklı" olduğunu düşünüyor.
bianet'in görüştüğü Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Yavuz Önen, Demokratik Toplum Partisi (DTP) yöneticilerinden Orhan Miroğlu ve Prof. Dr. Büşra Ersanlı, AKP'nin toplumsal barış ve Kürt sorunuyla ilgili geleneksel "güvenlik algısı"nın ötesine geçemediğini, bu konuda umutlu olmayı gerektiren bir gösterge bulunmadığını saptadı.
"Türkiye'nin en önemli sorununu, Kürt sorununu gözardı eden, yokmuş gibi davranan bir program bu. Daha baştan başarısızlığın en önemli işareti" diyor Önen. "Adı ne olursa olsun, Türkiye'deki savaş ortamını sona erdirecek bir siyasi iradeyi ifade etmiyor."
60. hükümet programında insan hakları ifadesi dört kez, temel hak ve özgürlükler altı kez geçiyor. Barış, sözcüğü Irak, bölgesel barış, küresel barış ve adaletle ilgili sosyal barış bağlamlarında kullanılıyor. Bir de "Doğu ve Güneydoğu bölgelerimiz başta olmak üzere ülke genelinde eğitim, sağlık, adalet, yol, içme suyu gibi alanlarda başlattığımız hizmet seferberliğimize devam edeceğiz" ifadesi var.
Miroğlu, "TBM programında demokratik ilerlemeyle ilgili birçok başlığı bulmak mümkün. Gönül isterdi ki, en azından bunun yüzde 10'u 60. hükümetin programında yer alsın. Ama yok."
Ersanlı: Anlamlı bir baskı ve doğru dürüst bir sol hareket gerek
Ersanlı AKP'nin programının bekleneceği üzere neoliberal bir çizgide olduğunu, toplumsal barışın sosyal adaletten, emekten, işsizlikten, azınlık haklarından çevre, kadın, gençlik, eğitimle ilgili sorunlardan bağımsız olmadığını söyledi.
"Eleştirel bakan, solda duran, barış isteyenlerin hükümetin uygulamalarını sürekli eleştirmesi ve denetim altına tutması gerekiyor. Bu konulardaki anlamlı bir baskı, doğru dürüst bir sol harekete de dönüşme potansiyelini taşıyor."
Ersanlı'ya göre Kürt sorununun çözümüne giden anahtar adımlardan biri anadilde eğitim olanağının sağlanması.
Önen: AKP'nin hak arayan seslere kulak vermesi gerek
Ancak, AKP'yi adım atmaya zorlayacak olanaklar da var. Önen "hükümetin kulağını gerçekten sivil toplumdan gelen sese vermesi gerekiyor" diyor. "AKP'nin insan hakları ortamında diyaloğu, ciddi bir gündem haline getirmesini istiyoruz. Biz anlatabilmeliyiz, hükümet dinleyebilmeli. Hak arayan, ihlaller zemininde hukuk devletini hatırlatan seslere kulak verilsin."
Hükümetle devlet arasında özgürlükler-güvenlik ikilemi meselesinde herhangi bir fark olmadığını saptayan Önen, Kürt sorununun çözümüne giden yolda ifade özgürlüğünün önemine dikkat çekiyor, ama ekliyor. "İfade özgürlüğünün örgütlenme ve siyasal özgürlüklerle birlikte gittiğini düşünmek gerek. Devletin bünyesinde siyasi yasaklar, ayrımcılık hala var ve buna dokunulmuyor. Siyasal partiler arasında ayrımcılığa seyirci kalınıyor. Tek başına ifade özgürlüğünü dile getirmek yetmiyor."
Miroğlu: Siyasetteki boşluğu ancak yeni sosyalist bir örgütlenme doldurabilir
Miroğlu, AKP'nin şimdiye kadar Kürt sorunuyla ilgili "yapar gibi yatığını, ama bir şey yapmadığını" söylüyor. Bu siyasette doldurulması gereken devasa bir boşluk anlamına geliyor Miroğlu'na göre. "Bu sadece DTP'yle olmaz. Daha kapsayıcı, demokrasi, barış yanlısı, sol, sosyalist güçleri bir araya getirecek politik örgütlenmeye gerek var. TBM bunu da kolaylaştıracak bir süreç." (TK)