Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Dışişleri Bakanı Colin Powell'ın Türkiye'ye gelmesini zaten mutabık olunan bir durumun altının çizilmesi olarak değerlendiren Gerger Bianet'in sorularını cevapladı.
"Kaçan ABD Kovalayan Türkiye"
ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell Türkiye'ye geldi, tezkere için geldiği söyleniyor. Bu görüşmelerde Türk- Amerikan ilişkilerinin tazeleneceği düşünülüyor. Bu konuda neler söylersiniz?
Asıl saptanması gereken şu; Türkiye hükümetiyle, Genelkurmayıyla, sanayicisiyle medyasıyla ABD'nin peşinde. Bu durum başbakanın News Week ve Washington Post'a verdiği mülakatlarda da görüldüğü gibi ABD'ye topraklarını açmaya ek olarak İngiltere'yle birlikte eşit güçte bir partner olma arzusunu da içeriyor.
ABD, Türkiye'nin savaş içinde savaş, lojistik sorunlar olmasın, komuta kademesinde sorun çıkmasın, Irak'ın savaş sonrası yeniden yapılanması tehlikeye girmesin diye üçüncü ve eşit bir partner olarak girmesini istemiyordu.
ABD, Türkiye hem parasal şantajlarına ve Kuzey Iraka gireceği tehdidine rağmen savaşın bu kadar uzun sürmeyeceği beklentisiyle sonuçta hava sahasının açılmasını yeterli gördü. Aslında bu Türkiye'de şok yarattı, Türkiye hem parasal sorunlarını hem de Kürtler konusundaki hesaplarını ABD'ye topraklarının açacağı varsayımıyla yapmıştı ve birdenbire ofsaytta kaldı. O günden beri Türkiye ABD'ye yalvarır pozisyonda. Kısacası burada kaçan ABD, kovalayan Türkiye.
Bu anlamda Türk Sanayici ve İş Adamları Derneği'nin (TÜSİAD) ABD Kongresi'ne mektup gönderme girişimleri zamanlama açısından önemli
İlk tezkere gündeme geldiğinde TÜSİAD, ABD'den gelecek 24 milyar iç ve dış borçların ödenmesinde kullanılacağını belirtmişti zaten. TÜSİAD devlete verdiği bono faizlerinin peşinde olduğu için savaşa girilsin ABD de para versin istiyor.
Gelinen süreçte çok hızlı savaş stratejisi çöktü, dolayısıyla ABD yeniden durum değerlendirme sürecine girdi denilebilir mi?
Yalnızca bu da değil, ABD savaş sonrası Irak'ın yeniden yapılanmasının sorunlu geçeceğini de gördü. Şimdi bunu görünce Kuzey cephesini güçlendirmekten daha da önemlisi savaş sonrasında Ortadoğu'nun şekillendirilmesinde Türk tetikçiliğine duyulan ihtiyaç gündeme geldi. Büyük bir ihtimale bu görüşme öncesinde mutabakat yapılmıştır, Powell'a düşen yalnızca sürece damgasını vurmak.
Kamuoyunun iki çürük noktası: Kürt şovenizmi ve mali yardım
Türk kamuoyunu ikna etmek de zor değil. Türkiye'deki savaş karşıtı hareket iki çürük nokta itibariyle zor durumda. Birincisi para meselesi. İnsanlar yoksul, barışın yükünden korkuyorlar. İkinci çürük nokta, şovenizm. Kürt meselesi deyince akan sular duruyor. Dolayısıyla, Türkiye'nin ikna edilmesinin çok da zor olmayacağını düşünüyorum.
Türkiye, eşdeğer bir partner olarak görülmüyor dediniz. Şimdi eşdeğer olmasa bile yakın bir değer mi atfediliyor? Bu noktada Türkiye'nin İsrailleştirilmesi gibi bir kavram ne kadar geçerli olabilir?
Türkiye'nin 2.Dünya savaşından beri gelen klasik jandarma rolünün Ortadoğu'nun yeniden şekillendirilmesinde kullanılacak yeni bir ortaklığın zemini aranıyor.
Sizce, Birleşmiş Milletler (BM) kararlarının koalisyon tarafından çiğnenmesi 1945 sonrası kurulan bir dünyanın yıkıldığının, yerine başka bir dünyanın kurulduğunun teyit edilmesi mi? Bu kurulacak dünyada Türkiye'nin konumu ne olabilir?
Evet bu doğru. ABD Ortadoğu'yu dörtlü bir şekilde kuşatıyordu. Birincisi Amerikan emperyalizmi ikincisi, Türk militarizmi üçüncüsü, İsrail Siyonizmi dördüncüsü Arap işbirlikçiliği.Düzen esas olarak bu
ABD şimdi kuşatmayla kurduğu bu düzeni kendisi yıkıyor. Bunun yerine kendi askeri gücüne dayalı bir kontrol mekanizması kurmaya çalışıyor. ABD askeri kuvvetinin doğrudan denetimine bağlı bir sistemin başlangıcındayız. Bu Irak savaşıyla bitmeyecek, ama her şeye rağmen tetikçilere ihtiyaç devam edecek.
Ama savaş sürecinde Arap milliyetçiliği şekillenmeye başladı. Bir tür 1960lı yılların Arap sosyalizmini andırır bir hava oluştu. Bu, işbirliğini aşındırmaz mı?
Şu anda savaştan en çok yara alan Arap işbirlikçiliği. Zaten ABDnin kuşatmayı kendisinin yapmasının altında çürümüş Arap hanedanlıklarına güvenerek kontrol kurulamayacağını görmesi yatıyor. Güçlü bir Arap direnişinin olacağını da gördüğü için Türkiye, İsrail gibi ülkelerin seferber edilmesi için uğraşacak artık.
Powell tezkere dışında Kıbrıs'ı da konuşacak deniliyor bunu nasıl anlamalıyız?
Kıbrıs konusu olsa olsa ABD'nin Türkiye'ye şantajıdır. Bir alışveriş yapılıyor, Kıbrıs'ta sıkışıyorsun biz sana Kıbrıs ta destek, KADEK güçlerine karşı sınırsız hareket etme serbestisi verelim sende bizim istediğimizi yap deniliyor. Türkiye tetikçiliği bedava yapmıyor yani.
Denktaş bugün İsrail büyükelçisiyle görüştü, uluslar arası alanda tanınmayan bir ülkeye ilginç bir ziyaret gibi
"Sosyalistler muhalefeti yükseltebilir"
Olabilir. Çünkü ABD'nin Kıbrıs'ın barışı bütünlüğü derdi olmadığı için böyle münasebetleri düşünmek normal. Şunu görmek lazım; ABD Kıbrıs konusunda havadan ödün veriyor, Kıbrıs gibi bir derdi yok, varmışçasına ödün verecek.
Medyada şöyle bir şey tartışılıyor: Dış politikamız yeniden düzenlensin deniliyor bu tartışmaların anlamı ne?
Türkiye Bağdat savaşına hava desteğini aşan bir şekilde destek verirse, onyıllarca sürebilecek bir Ortadoğu'yu yeniden köleleştirilmesi sürecinde ABD'nin parçası olacak.
Şimdi bu durum yalnızca Ortadoğu ile ilgili de değil. ABD iki tepkiyle karşılaşıyor; birincisi Arapların direnişi. İkincisi Çin, Rusya ve Avrupa Birliği'nin tepkileri. Herkes eski düzenin bu şekilde parçalanmasından hoşlanmayacak Türkiye bir anlamda onların da karşısına dikilecek. Türkiye Amerikan adasındaki yerini alacak kısacası.
AB ile ABD adası arasındayız yani
Türkiye Ortadoğu ve diğer bölgeler açısından da tampon bölge olacak. ABD'ye olası tepkiler, direnişin bastırılması konusunda tampon görevi üstlenecek.
Dolayısıyla bu durum iç politikamıza da yansıyacak...
Zaten birinci tezkere sırasında militarizmle aleni bir ilişki yaşanmıştı. Daha sonra Genelkurmay açıklaması, askerlerin siyasette daha çok yer alması bu yeni durumun emareleri.
Bu soruyu şunun için sordum ABD'nin Latin Amerikanın işgal projesi Kolomibiya'nın militarize edilmesiyle ilgili (Plan Colombia) Dolayısıyla Türkiye de militarizmi yoğunlaştırılacağını beklemek normal olmalı?
Kesinlikle Türkiye İsraille birlikte Isparta olacak. Isparta ne demek Atina demokrasisi isteyenlerin tepesinde durup onlara intizam vermek anlamına gelir. Türkiye egemenleri öteden beri böyle bir otoriter iktidar istiyordu, bunun koşulları oluştu yalnızca.
Türkiye solu savaşa hayır sloganına gömülmüş vaziyette . Uzun vadede gelişmelere karşı bir strateji geliştirememe durumu var gibi.
Türkiye solunun ana sorunu, kendi ülkesiyle hesaplaşamaması. Marjinallikten, halktan kopmaktan korkuyor ve bunun için de politik tavizler veriyor, tabii bu tavizler solu bitiriyor. Sol derken sosyalist soldan bahsediyorum. İslamcılarda savaşa karşı ama para , Kürtler, Kıbrıs meselesi gündeme gelince İslamî savaş karşıtlığı da eriyecek.
Bu anlamda savaşa karşı ilkesel olarak karşı duran tek güç sosyalistler olacak. Bu durum muazzam bir olanak tanır, tabii sol solluğunu bilirse. İlkesel olarak tek savaş karşıtı sosyalistler, Türkiye sosyalistlerinin lüksü yok, savaşa karşı duracaklar. Belki yalnızlaşacak, baskı görecek ama politik muhalefeti yükseltme konusunda da öncü pozisyonuna bu şekilde gelinir. (NK/BB)