Bursa Kestel’de Atılım Desen Apre Boya Tekstil işletmesi çalışanları; kötü çalışma şartları, mobbing, işçi haklarının karşılanmaması gibi nedenlerle Türkiye Tekstil Örme Giyim ve Deri Sanayii İşçileri Sendikası’na üye oldu.
Sendikal çalışmalarda bulunan çalışanların işine son veren Atılım Desen, önce Yakup Mayda'yı sonra da "eylem yapan işçilerin" fotoğrafını çektiği gerekçesi ile Serap Yumuşak’ı işten çıkardı.
İşine son verilen iki çalışanın üzerine 22 kişiyi daha işten çıkaran Atılım Desen, işçilerin e-Devlet şifrelerini alıp izin belgesi çıkaracağı bahanesi ile işçilerin TEKSİF üyesi olup olmadıklarını kontrol ediyor. TEKSİF Bursa Şube Başkanı Nihat Şeker, işçilerin Kod-29 uygulamasına maruz kaldığını belirtiyor.
Kod 29 nedir? İşten çıkarma yasağına takılmamak için işverenin sıklıkla başvurduğu Kod-29 işçinin kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve işsizlik maaşı gibi haklardan faydalanamaması anlamına geliyor. İş Kanunu'nun 25/2 maddesince "ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller" olarak tanımlanan Kod-29'la işten çıkarılan kişiler, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve işsizlik maaşı gibi haklardan faydalanamıyor. İşten çıkarma yasaklarının başladığı Nisan 2020’den beri de Türkiye’nin dört bir yanından çok sayıda işçi bu kod kullanılarak işten çıkarıldı |
“Anayasal hakkımıza saygı bekliyoruz”
Toplu iş sözleşmesi için 22 Nisan’da Çalışma Bakanlığı’na müracaat eden TEKSİF, 7 Mayıs’tan beri Atılım Desen önündeki direnişini sürdürüyor. TEKSİF Bursa Şube Başkanı Nihat Şeker, süreci ve mücadeleyi bianet’e anlattı:
“Biz iki ay önce toplu iş sözleşmesi yapmak için insanları e-devlet üzerinden üye yaptık. 22 Nisan’da Çalışma Bakanlığı’na müracaat ettik. Bu süre zarfından önce de bir arkadaşımızı, Kod-29 ile işten çıkardılar.
“Sonra, 7 Mayıs’ta Serap diye bir arkadaşımızın daha işine son verildi, fotoğraf çekti diye. Orada 08.00-16.00 vardiyasındaki arkadaşlar da, ‘Serap Hanım’ı işe almazsanız sizinle çalışmayacağız’ dedi. İşveren ile görüşme sürecimiz oldu. ‘Bakın’ dedik ‘yasal süreç başladı’ zaten, ‘Serap Hanım’a işbaşı yaptırın, altı buçuk senedir çalışan, bugüne kadar tutanağı olmayan insanı böyle işten atmanız adil değildir.’ İşveren ‘geri almayacağız, bitti, sizinle görüşmeyeceğiz’ dedi. Sonra resmi tatilden ötürü fabrika kapattı.
“17 Mayıs’ta çadırımızı kurduk. Şimdi 21.00’de sokağa çıkma yasağı olduğu için, saat 17.00’ye kadar çadırda duruyoruz. Gece vardiyasına geliyoruz arkadaşlarla, yarım saat, bir saat, sonra yine sabah geliyoruz çadırımızı kuruyoruz. Toplu iş sözleşmesi yapılana kadar biz bu mücadeleyi yürütmeyi düşünüyoruz ve yürüteceğiz.
“Ama şu an burada 460 çalışan arkadaşımız var, vardiyalı bir sistemde çalışıyorlar, 2825 lira ile 3000 lira arası bir ücret alıyor fabrikanın yüzde 80'i.
"Biz nasıl işverenlerin anayasal hakkına saygı gösteriyorsak, işverenlerden de o saygıyı bekliyoruz ve bir türlü göremiyoruz. Koronavirüsten dolayı kapanmaya rağmen arkadaşlarımızla çadırda 30-35 kişi bekliyoruz. Mücadelemiz böyle devam ediyor.”
“Sudan çıkmış balık gibi işten çıkardılar”
“İşverenler işçilerin çay molalarını kısıtlamaya çalışıyor” diyen Şeker, işçilerin kandırılamaya çalışıldığına vurgu yapıyor. Şeker, şöyle diyor:
“İçeriden e-devlet şifrelerini alıp insanları üyelikten istifa ettirmeye çalışıyorlar. Zam vereceklerini söylüyorlar. Ama 2825 lira, 2900 lira alıyorlar. Arkadaşlarımız da tabii buna inanmıyor. Ama sonuçta endüstriyel bir dünyada yaşıyoruz. Hepimizin çalışıp doğalgaz, elektrik faturalarımızı ödememiz lazım. Tabii ki insanların kafasında tereddütler oluyor.
“Ama buna rağmen Bursa’da belki son yıllarda yapılan en büyük eylemlerden biri olacak bu. Zaten uzadığı zaman da, Haziran’da yasaklar da kalkacak, o zaman anlaşma yoluna gitmezsek; çadırımızı zaten kuruyoruz, 24 saat açık olacak, son noktasına kadar gideceğiz.
“Biz bunu sadece buradaki Atılım Tekstil çalışanlarına yönelik de düşünmüyoruz. Çünkü biliyorsunuz bizim iş kolu emeğin yoğun olduğu bir sektör ve sömürünün en çok olduğu sektör maalesef. İkramiye, erzak, tabii ki bunlar da önemli ama insanlar öncelikle insancıl bir çalışma ortamı istiyor. Televizyon kanallarında profesörler uyarıyor, salgın dolayısıyla günde iki maske takmak sağlıklı olan.
“Biz gelmeden önce, her gün 2 tane maske verilmesi gerekirken, haftada bir tane maske veriyorlarmış. Bizim buradaki sıkıntımız, biz nasıl işverenin anayasal haklarına saygı gösteriyorsak, işverenlerin de artık çalışana saygı göstermesi gerekiyor.
"TEKSİF çalışanlarının son yıllardaki en büyük eylemlerinden biri olacak. Pandemiden dolayı yasaklara rağmen çadır kurmak da öyle kolay olmuyor. Onun için de bu arkadaşlarımızla sonuna kadar gideceğiz.”
“En büyük sıkıntımız yasal sürecin işlemesi”
“Sıkıntılarımızdan biri de örgütlenmek. Örgütlenmek gerçekten bir sanat, zor. Biz bunları aşıyoruz. Ama en büyük sıkıntımız yasal sürecin işlemesi. Medyadan özellikle rica ediyorum.
"Mahkemeler 1 buçuk sene, 2 sene sürüyor. Kanun koyucular kanun koyarken bir çıkış yolu biliyorlar. Çok da iyi kullanıyorlar bu durumu. Al tazminatını git diyorlar. İnsanlar zaten mağdur, kredi kartıdır, borcudur. Ve içeride mobbing, çok büyük bir mobbing yapılıyor. Mobbingi de ispatlamak zor. İçerisi de onların alanı açıkçası.
"Bizim için eylemler çok önemli, bunlar çok önemli. Ama bizim önümüzü en çok kapatan hukuksal sürecin çok uzun sürmesi. Biz beş aydır gün alamıyoruz mahkemeden.
'Mahkemeden 5 aydır gün alamadık'
“Şunu da üstüne basa basa söylüyorum, işçilerin hiçbirinin bir kuruş tazminatlarını ve yıllık izin haklarını ödemeden, sudan çıkmış balık gibi hepsini kapının önüne koydular. Mesele gerçekten vahim.
“Biz bizden sonra çocuklarımıza hiçbir iş yeri bırakamayacağız. Kölelik sisteminin daha da arttığı bir sistem var. Bu mücadele bunun için de önemli. Biz çocuklarımızın emeklilik hayalini aldık. Şimdi iş bulma ümitlerini de bitireceğiz.
“Çünkü üç bin liraya ben zaten çalışamıyorum, çalışsam da geçinemeyeceğimi biliyorum. Onun için bizler mücadele edeceğiz, inşallah en kısa zamanda bunları aşmış, anayasal haklarını kullanan ve demokrat şartlarda çalışan insanlar olacağız.”
(BS/EMK)