Fotoğraf: ZONSİAD / AA
Pandemiyle birlikte işten atmaların yasaklanması sonrası hayatımıza yeni bir kavram eklendi. Kod-29. İşten atmanın arka kapısı olarak görülen bu kavram pandemi döneminde çalışanı işten çıkarmak isteyen işverenin sıklıkla başvurduğu bir yöntem haline geldi.
İş Kanunu'nun 25/2 maddesince "ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller" olarak tanımlanan Kod-29'la işten çıkarılan kişiler, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve işsizlik maaşı gibi haklardan faydalanamıyor.
İşten çıkarma yasaklarının başladığı Nisan 2020’den beri de Türkiye’nin dört bir yanından çok sayıda işçi bu kod kullanılarak işten çıkarıldı. Tüm hakları hiçe sayılan işçilerden birisi de Dilbent Türker. Küçük ev aletleri üreten Sinbo’nun fabrikasında çalışırken önce ücretsiz izne çıkartılan Türker’e sonrasında Kod-29’dan çıkışı verildi. Türker şimdi Kod-29’dan işten çıkarmaların yasaklanması için fabrikanın önünde direniş yürütüyor.
Türker, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı müfettişlerinin ücretsiz izne çıkarıldıkları dönemde fabrikadaki hak ihlallerini tespit ettiğinden bahsediyor. bunun sonucunda da işverenin ücretsiz izne çıkardığı işçileri işe geri aldığını fakat sendikal faaliyetleri engellemeye dönük çabasını sonlanmadığını söylüyor.
İşe iade edildiği günden beri mobbingin ve tacizin devam ettiğini söyleyen Türker, “İşbaşı yaptığımız günden beri hedef tahtasındaydık. Kod-29’dan çıkarmanın yolunu yaptılar” diyor.
Fabrikada ücretsiz izine karşı bir mücadele verdiklerini hatırlatan Türker “Sinbo yönetimi sendikal faaliyetleri engellemek adına benim üzerimden şunu göstermiş oldu: Siz ücretsiz izini yasaklattınız ama bizim elimizde Kod-29 var” diye konuşuyor ve Kod-29’un işçiler için bir tehdit unsuru olduğunu söylüyor. Hiçbir denetim olmadan Kod-29’dan çıkış verilebildiğini aktarıyor. “İşveren Kod-29’dan istediğini işten çıkartıp sicilini bozabiliyor. Maaşının ve tazminatının üstüne yatabiliyor” diyor.
Üç buçuk senelik emeğinin hiçe sayıldığından da bahseden Türker, haksız yere işten çıkartılışını mahkemeye taşıyacağını söylese de haklarını alabileceği konusunda şüpheli:
“Mahkeme ne kadar sürer belirsiz. Mahkemeyi kazansam bile patron dört maaş fazla tazminat ödeyerek beni işe geri almayabilir. Her türlü işe iademin önü kesilebilecek. Patron sizi istemezse, mahkemeyi kazansanız da bir şey değişmiyor. Patron hakkını alabiliyorsan al diyor. Çünkü sonucun işçinin aleyhine olacağını biliyor. Zaten haksız şekilde işten çıkarılacağını kanıtlamayı işçiye bırakmışlar. Ben kanıtlayayım ki hakkımı 3-5 sene sonra alayım.”
Çelik: İŞKUR veya SGK denetimi yok
Dilbent Türker, Kod-29’la işten çıkarılan tek işçi değil. Kocaeli Üniversitesi’nde endüstri ilişkileri, emek tarihi ve çalışma hukuku üzerine çalışmalar yürüten Doç. Dr. Aziz Çelik’e göre Kod-29, işten çıkarma yasağını delmenin bir istisnası.
Çelik, işverenlerin pandemi döneminde, işçileri işten çıkaramadıkları için bu yönteme başvurduğunu söylüyor. Özellikle de sendikalaşan, hak arayan iş yerlerinde bu eğilimin daha çok olduğundan bahsediyor. Çelik “İşveren, kendileri açısından sorun saydıkları işçileri geçerli sebebe dayandıramadan işten çıkaramadıkları için bu yöntemi uyguluyor” diyor.
Kod 29’un SGK’nin İş Kanunu madde 25/2’den çıkartılan işçilere verilen ad olduğunu söyleyen Çelik “Pandemi döneminde işverenler açısından yegane işten çıkarma mekanizması bu yöntem oldu” diye de ekliyor:
“Kod-29’un sıklıkla kötüye kullanıldığını biliyoruz. Bu maddenin yaptırımı işçinin herhangi bir hak veya tazminat alamaması. Pandemide yegane yöntem olarak işverenin elinde bu kalınca, yasağın bir arka kapısı haline geldi.
“Hacmi konusunda elimizde bir sayısal veri yok. Çünkü SGK işten çıkarma kodları temelinde bir bilgi vermek istemiyor kamuoyuna. Yani kaç işçi hangi gerekçeyle işten çıkartıldı, ayrıldı bilemiyoruz. Bunun hileli bir yol olarak kullanıldığını söylemek mümkün.
“Çorum’daki Emekçioğluları’nda Birleşik Metal-İş’te örgütlenen işçiler bu kodla işten çıkartılmıştı. Yani işçiler sendikalaştıkları için bu madde kullanıldı. İşveren bunu yaygın kullanıyor. Çünkü işçi gidecek, mahkemede hakkını arayacak, mahkeme uzun sürecek, hakkını ne zaman alacağı belli olamayacak. Bir yıldırma mekanizması olarak kullanıyor işveren bunu. Çünkü İŞKUR veya SGK bir denetim yapmıyor buna ilişkin. İşverenin iddiası doğru mu değil mi, işçi hakkını mahkemede arasın deniyor.”
Özveri: İşverenin beyanı yeterli
Çalışma ve Toplum Dergisi Genel Yayın Yönetmeni avukat Murat Özveri ise, işten çıkarmanın yasaklanmasıyla işverenin bu yönteme yöneldiğinden bahsediyor. İşverenin çoğu kez tazminatsız olarak işçiyi işten attığını ifade ediyor.
Tazminatsız olarak bu maddeyi kullanarak işten çıkarmalarda işverenin beyanının yeterli olduğunu söyleyen Özveri “İşçi dava yoluyla -ki en az 3-4 yıl sürecek bir dava yoluyla– haklılığını kanıtlamak zorunda” diyor.
Özveri, işverene hiçbir yük getirmeyen, işçiyi tazminat ve işsizlik sigortası hakkından yoksun bırakan işçi çıkartmaların serbest olduğu, işverene tazminat ödeme yükümlüğü getiren işten çıkartmaların yasak olduğu eleştirisinde de bulunuyor. Özveri çözüm önerisi olaraksa şunu getiriyor:
"İstihdamı koruma amaçlı işten çıkarma yasağı öngörülüyorsa yapılması gereken işverenin haklı nedenlere dayalı feshi gerçekleştirmesini ‘iş mahkemelerinin’ iznine tabi tutmak. Eğer işveren objektif birtakım nedenler olduğunu ileri sürüyorsa mahkemeye başvurmalı ve devamında işçinin, işverenin haksız çıkması durumunda elde edeceği tazminatı teminat olarak göstermeli, mahkeme işvereni haklı bulursa işçi içten çıkartılmalı.
"İşveren, işçiyi işten çıkarma nedenin varlığını gösteren objektif olguları iş mahkemesine sunsun ki yasa gerçek amacına uygun kullanılsın ya da kötüye kullanımının önüne geçilsin. Böylece işçinin haklarını güvence altına alınmış olur. Bu önerinin benzeri uygulamalar dünyada mevcut.
"İşverenin fesih hakkını ortadan kaldırmak teknik hukuk açısından mümkün değil ama böyle bir prosedür işçinin hakkını koruyabilir. Kaldı ki Kod-29’un kullanıldığı yerlere bakarsanız genellikle sendikal örgütlenmenin olduğu yerleri görürsünüz. Geçerli nedenlerle işçinin iş sözleşmesini sona erdiremeyen işveren, kendine göre bir haklı neden uydurup işçiyi bir nevi cezalandırma yoluna gidiyor. İdari para cezalarından da kaçarak kar sağlıyor. Bunun yasalarda bir yaptırımı yok.
"İŞKUR ve SGK sadece işverenin belgeleri verip vermediğine bakıyor ama işçiyi dinlemiyor. Hükümet de bu yasağı getirirken Kod-29’un bir arka kapı olacağını düşünemedi. Yasa koyucu işçi çıkarmaları yasaklarken işverenlerin bu yasal düzenlemenin arkasına dolanmayacakları, yasal düzenlemenin amacına uygun kullanılacağını düşündü çünkü. Oysa Türkiye çalışma hayatı pratiği göstermiştir ki işçiyi koruyan her yasal düzenleme, güvencenin olmadığı koşullarda tam da işçinin aleyhine sonuç doğuracak şekilde kullanılır. Ücretsiz izin de bunun gibi oldu. Ücretsiz izin işçiyi cezalandırma aracı haline dönüştü. Tazminatsız işçi çıkarmak isteyen işverene hizmet etti." (HA)