"Savaş hukukuna göre PKK esir aldığı sekiz askeri öldüremezdi. Serbest bırakması PKK açısından hukuka uygun bir davranış. Ama hukukun teknik olarak dışına çıkıp, insanı olarak baktığımızda askerlerin yaşaması şans. Bu insanların serbest bırakılması, toplum olarak bizim ve asker ailelerinin doğal olarak sevinç duymasına neden olmalı."
İnsan Hakları Derneği (İHD) Başkanı Hüsnü Öndül, bianet'e PKK'nin esir aldığı sekiz askeri serbest bırakması ardından Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin'in yaptığı açıklamaları "kabul edilemez" olarak niteledi.
"Yaşam hakkı kutsaldır ve korunması esastır. Şahin'in askerlerin serbest kalmasına sevinmemesi, sitemkar konuşmalarda bulunması ve medyanın askerlerin, hayatta kalma şansını elde etmeleri suçmuş gibi konuya yaklaşması kabul edilemez. Kullanılan üslup Türkiye'yi daha fazla linç kültürüne terk eden savaşçı dilin ve zihniyetin ürünü."
"Şahin travmadan çıkmış askerleri, yine travmaya sokuyor"
Türkiye'nin hükümet temsilcilerinden özgürlüğü kutsayıcı sözler işitmeyi beklediğini öngören Öndül, askerlerin hayatta kalmasına üzülmekle, "hayatı tanımamak" arasında bağlantı kurdu.
"Bu askerlerin önünde 12 arkadaşı öldürülüyor, onlar sağ olarak kurtuluyor. Ardından tanımadıkları bir ortama elleri kolları bağlı götürülüyorlar. Bu insanlar böyle bir travmadan kurtulmuşken onları başka türden bir travma altına sokmak acımasızlık."
Günlerce sürecek sorgulamaların ve askerlerin savunma hakkından yoksun bırakılmalarının hukuk dışı olacağını ifade eden Öndül, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) teslim aldıktan sonra askerleri tıbbi ve psikolojik testlerden geçirmesi gerektiğini vurguladı.
"Askerler insan onuruna uygun davranış görmeli"
"TSK'nin askerleri, PKK'li militanlar, onlardan birlikleriyle ilgili sırları aldı mı diye sorgulaması hukuka aykırı değil ama askerlere nasıl muamele edildiği önemli. Burada prensibi hatırlamak gerek. Prensip askerlerin insan onuruna uygun muamele görmeleri ve sağlıklarıyla ilgili tedbir alınması. Bunlar TSK'nın mevzuatında da mevcut. Askerlerin nasıl uygulamalara maruz kaldığının bilinmemesi kamuoyunda merak uyandırıyor."
Savaş hukukunun çatışma ortamında uygulandığını hatırlatan Öndül, olağan rejim koşullarında insan hakları hukukunun uygulandığını kaydetti. Her iki hukukta da korunması gereken ortak değerler olduğunun altını çizen Öndül, bunları işkence ve keyfi öldürme yasağı olarak örnekledi.
"Elinden silahı düşmüş bir asker bölüğünüzden on asker öldürmüş olsa da, askerin kafasına kurşun sıkamazsınız. Esir alınanlar da öldürülemez. İnsanlık tarihine bakanlar insan onurunun savaşlarda da korunduğu örnekleri görürler. Mesela Mustafa Kemal Atatürk savaşta yere düşen Yunanistan bayrağının kaldırılmasını ister ya da Çanakkale'de ölen Yeni Zelandalı askerlerin ailelerine 'Evlatlarınız, bizim evlatlarımız oldular' der." (GG)