Üniversite öğrencisi Eser Morsümbül, İstanbul Üniversitesi Beyazıt Kampusu önünde elinde "Parasız eğitim istiyoruz" pankartıyla katıldığı basın açıklamasının ardından gözaltına alındı.
Saatlerce bekletildiği araçta dövülen, arama sırasında çırılçıplak soyulan ve soğuk hücrede mahkemeye çıkmak için bekletilen Eser, "Beni de amcam gibi 'kaybetmekle' tehdit ettiler" diyor. 26 yaşındaki Eser, Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi İşletme Bölümü öğrencisi.
"Evime dönerken yolum kesildi"
12 Ekim'de İstanbul Üniversitesi Beyazıt kampusundaki akademik yılın açılışında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da konuşma yapacağından, çevrede olağanüstü önlemler alınmıştı.
Aralarında Başbakan Erdoğan'ın konuşması sırasında parasız eğitim pankartı açtıkları için 19 ay tutuklu yargılanan Berna Yılmaz ile Ferhat Tüzer'in de bulunduğu Gençlik Federasyonu üyesi üniversiteliler, ellerinde "Parasız eğitim istiyoruz" ve ""Füze Kalkanı Değil Tam Bağımsız Türkiye" yazılı pankartlarla okulun önüne gelmek istedi.
Eser, "Yollar kesilmişti, okulun yakınına bile girmemize izin vermediler. Biz de polisin gösterdiği yerde basın açıklamamızı okuyup dağıldık. Evime dönmek için yola koyulduğumda, polisler yolumu kesti ve yerlerde sürüklenerek, tekmelenerek gözaltına alındım. Benim ve arkadaşlarımın ellerini kelepçeleyerek bir inşaata götürdüler, orada darp edildikten sonra otobüslere bindirildik" diye anlatıyor sonrasında olanları...
"Sürekli böbreklerime vurdular"
Gözaltına alınan 12 öğrenci, Vatan Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldü. Eser, "Güvenlik Şube Müdürlüğü'nün karşısına park ettikleri araçta altı saat kelepçeli olarak bekletildiklerini, bu sırada dövüldüklerini, onur kırıcı küfürler edildiğini" söyledi.
Böbreklerinde yüzde 50 fonksiyon kaybı olan, nakil için sıra bekleyen Eser'de hipertansiyon, gelişme bozukluğu ve kemik erimesi hastalıkları da bulunuyor.
"Darp ve küfürler, sağlık kontrolü için götürüldüğümüz Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde de devam etti. Böbreklerim hasta olduğu için tuvalete gitmem gerektiğini söyledim, üzerimi aramak istediler. Kabul etmeyince yere yatırıp tekmelemeye başladılar, 'Seni öldürürüz, ailene zarar veririz, amcan gibi kaybederiz' diye tehdit ettiler. Boş silahın tetiğini çekerek, öldürecekmiş gibi yapıyorlardı."
"Dönüşte araçta da silah kabzasıyla Cem Erbay ile Eda Arı isimli arkadaşlarımızı yaraladılar, Eda'nın kolu kırıldı. Benim de sürekli böbreklerime vurdular" diyen Eser, Emniyet'e tekrar götürüldüklerinde bu sefer de arama bahanesiyle çırılçıplak soyulup tacize uğradığını ifade etti.
Ertesi akşam çıkarıldıkları mahkemece, "adli kontrol tedbiri" konarak serbest bırakılan ve "2911 sayılı gösteri ve yürüyüş kanuna muhalefet etmekle" suçlanan öğrencilerden, içlerinde Eser'in de bulunduğu altısı, her cumartesi günü akşam 20.00'de mahallelerindeki karakola giderek imza vermek zorunda.
Eser gülerek, "Eda'nın ikametgahı Mersin'de, umarım her hafta oraya gitmek zorunda kalmaz" diyor.
Babaannesi, "Cumartesi Annesi"
Eser'in amcası Hüseyin Morsümbül, 12 Eylül darbesinden bir hafta sonra, henüz 19 yaşındayken Bingöl'de gözaltına alınıyor. Eser'in babaannesi, Hüseyin'in annesi Fatma Morsümbül, ertesi gün jandarma karakolu gidiyor, "Hüseyin burada" cevabını alıyor. Ancak ertesi gün gittiklerinde "Oğlunuz kaçtı" diyorlar.
Hüseyin'in babası Hanefi Morsümbül de evinden gözleri bağlanarak götürüldü, işkence yapıldıktan sonra bırakıldı. Bir hafta sonra savcılığa giderek şikayetçi oldular.
Olaydan dört yıl geçtikten sonra evlerine telefon eden bir kişi, "Hüseyin'in işkencede öldürüldüğünü ve battaniyeye sarılarak karakoldan çıkarıldığını, Murat nehrine atıldığını" söyledi.
Aile, baskıların artması sonucu İstanbul'a göç etmek zorunda kaldı. 2003'te askerlik yapmadığı için vatandaşlıktan çıkarılan Hüseyin, 31 yıldır kayıp.
Cezaevi-İHD arasında çocukluk
Eser'in diğer amcası Ekin Morsümbül de "PKK'ye üye olmak suçlamasıyla" 1995-1999 arasında Bayrampaşa Cezaevi'nde tutuklu yargılandı.
"Ben de küçükken Cumartesi Anneleri/İnsanları'na babaannemle birlikte çok gittim. İnsan Hakları Derneği'ne (İHD) de birlikte giderdik. 9-10 yaşlarındayken, hapishanedeki amcamı ziyarete gittiğimizi, hatta cezaevi koridorlarında oynadığımı hatırlıyorum." (AS)