Fotoğraflar: Evrim Kepenek/bianet
“Kadın Hareketi’nin kamusal alanda meşru bir yer edinmesinde yayın organlarının katkısı göz önüne alınmalı. Kadın Hareketi’nin büyümesi ve daha görünür olması için Feminist Alternatif Medya organlarının daha pratik daha bağımsız yatay daha az maliyetli daha hızlı ve daha yaygın etkisi yok sayılmaz.”
Sosyolog Dr. Zeynep Banu Dalaman’ın yeni kitabı “Türkiye ve Tunus'ta Feminist Alternatif Medya ve Kadın Hareketi” okurla buluştu. Kitap, alternatif medya sayesinde her yerde feminist kimliklerin oluştuğuna dikkat çekiyor.
Toplumsal hareketlerin internet araçlarını kullanarak daha görünür kılındığı yeni dönemin en yaygın gerçeklerinden. Peki, kadınlar hak mücadelesi verirken interneti ne ölçüde kullanıyor? Özellikle Tunus ve Türkiye gibi ülkelerdeki kadınların internet kullanımı hak mücadelesini ne yönde evriltti?
Dalaman kitap boyunca okuru hem Tunuslu hem Türkiye’li kadın hareketleri içinde dolaştırıyor hem de alternatif medyada içerik üretenlerin seslerini duymamıza olanak sağlıyor.
Her iki ülkede kadın hareketlerinin benzer ve farklı yanlarına dikkat çeken Dalaman, Tunus’ta kadınların daha çok eşit vatandaşlık hakkı için mücadele ettiklerini Türkiyeli kadınların ise şiddete karşı mücadelede ortaklaştığını söylüyor.
Dalaman'la kitabı üzerinden Türkiye ve Tunus'taki kadın hareketlerini konuştuk.
"Alternatif medya ile birlikte kadınlar daha görünür oldu"
Kitabı yazma fikri nasıl oluştu?
Ben yıllardır toplumsal hareketler ve kadın hareketlerinin içinde onlarla ilgili çalışmalar yapan biri olarak bu kez kadın hareketininin farklı bir boyunu daha önce fazla üzerine çalışılmamış bir boyutunu ele almak istedim.
Yakın zamanda kaybettiğimiz iletişimci çok sevgili arkadaşım Oktay Demirtaş hocamız Türkiye’de alternatif medya üzerine çalışma yapmıştı. O zaman alternatif medyanın kadın boyutu olmadığını fark ettim.
Dünya kadınların yarısının internete erişim yok ama teknolojinin imkanlarını kullanarak kadınlar dünyanın bir ucundan bir ucuna web siteleri, bloglar, youtube kanalları ile ulaşabiliyorlar. Me too ,He For She, slutwalks gibi kadın kadın hareketlerinin sosyal medya desteğiyle farklı bir boyuta ulaştığını gösteren ve araştırmama temel oluşturan somut örnekler. İnternette yeni bir feminist kamusal alan oluştuğunu fark etmek beni çok heyecanlandırdı.
Özelikle kamusal alanda yer almaları sorunlu Müslüman ülkelerde kadınları için online dergilerin, altenatif haber sitelerinin, blogların, youtube kanallarının çok yaygın olduğunu ve çok etkili olduğunu gördüm. Bu konu üzerinde araştırmaya başladım.
Neden Türkiye ve Tunus’u tercih ettiniz?
Aslında Türkiye’deki durumu merak ediyordum. Ayrıca başka bir Müslüman ile kaşılaştırmak istedim. Tunus’daki kadın hareketi ile bağlantım da vardı. Fransızca ve İngilizce konuşuyor olmaları da Mısır’ı tercih etmeme neden oldu.
"Tunus'ta Arap Baharı, Türkiye'de Gezi ile alternatif medya arttı"
Kaç yıl çalıştınız?
Yaklaşık 3 yıldır araştırmalar yapıyorum. Tunus’ta saha çalışması yaptım. Tunus’ta ikinci dalganın önemli isimleri Tunus’un önemli kadın dernekleri ATFD ve AFTURD’u kuran Souad Triki, Amel Grami, Dalenda Largueche gibi isimlerin yanı sıra Tunus Baharı’nda önemli rol oynamış genç kadın bloggerlar Lina Ben Mhenni, Aya Chebbi, Emna be Jamaa vbile derinlemesine mülakatlar yaptım.
Türkiye’de de aynı şekilde ikinci dalgaya damgasını vurmuş Ka.der, Mor Çatı, Uçan Süpürge gibi derneklerin yanı sıra özellikle Gezi olaylarından sonra kendilerini internet platformlarında ifade eden 40tilki, Erktolia, Kampüs Cadıları, Sen de Anlat vb. tensilcileriyle görüştüm. Bunun yanında Türkiye’de alternatif bir medya olarak önemli yayın organı bianet, Tunus’ta Nawaat’ı da ele aldım. Onlar kadın haberlerini farklı bir bakış açısıyla, feminist dil ele alabilen yayınlar olarak önemliydi.
Tunus ve Türkiye’de görüşme yaptığım kurum ve kişilerin detaylı bilgisine kitaptan ulaşabilirsiniz. Detaylı görüşmeler kapsamında yaptığım söyleşileri kaydettim ve büyük bir çoğunluğuna kitabımda yer verdim. Bu da her iki ülkedeki feminist alternatif medya (FAM) daha geniş bir açıdan görmeme yol açtı.
Tunus Devrimi’nin öncü genç kadınlarından “Tunuslu Kız” bloğunun kurucusu Lina ben Mhenni ile. Yanı zamanda insan hakları aktivisti Lina yakın zamanda genç yaşta hayatını kaybetti. Fotoğraf: Zeynep Banu Dalamanarşivi
Peki Türkiye ve Tunus’ta FAM açısından ne gibi benzerlik ve farklılıklar var?
Türkiye ve Tunus’ta yapılan saha çalışmasında elde edilen verilerin karşılaştırılması üzerinden, benzerlikler ve farklılıklar üzerinden kavramları tespit etmeye çalıştım .Araştırma sonucunda kadın örgütlenmelerinde feminist alternatif medyanın bir rolü olup olmadığı, bu yeni örgütlenme biçimi ile araştırmaya konu olan Türkiye ve Tunus için yeni bir dalgadan, yani dördüncü dalga feminizmden bahsedilip bahsedilmeyeceğini tartıştım..
Günümüzde farklı feminizmler dünyada olduğu gibi Türkiye ve Tunus’ta da farklı şekillerde kendini göstermektedir. Tunus’un etnik ve dini olarak homojen yapısından dolayı, karmaşıklaştıran kimliklerin birden fazla görünümünü kabul eden bir çerçeve olarak kesişimsel feminizm Türkiye’deki kadar farklı kadın grupları oluşturmaktadır. Tunus kadın hareketinde kuşak farkının daha belirgin olduğu görülmektedir. Feminizmin kesişimsel yaklaşımlarıyla ve kendin-yap feminizmimin gelişmesiyle bağımsız yeni nesil feministler ortaya çıkmıştır.
Güncel tartışmalar “yeni nesil feminizm ”in homojen ve ayrıcalıklı bir kadın grubunun (çoğu beyaz, iyi eğitimli ve heteroseksüel) görüşlerini temsil ettiği, 'yaşlı' kadın hareketi olarak da adlandırılan ikinci dalga feminizmin bugüne uyarlanmasına karşı çıkması şeklindedir.
Tunus ve Türkiye örneklerinde yeni nesil feminizmi temsil eden kişi ve gruplarda daha liberal ve teknolojiyi içeren bir yaklaşım görülüyor. lternatif küreselleşmenin kadın örgütlenmelerinde özellikle genç feministlere en büyük faydası, yeni ve alternatif bir alan olan sanal kamusal alanda feminist alternatif medya aracılığıyla kendilerini özgürce ifade edebilecekleri bir ortamı sağlamış olmasıdır.
Tunus’ta çok ciddi bir kadın hareketi var. Kitabın özetinde de söz ettiğim gibi kuşaklararası farklılıklar var. İlk feministler orada çok öncü ve hepsi kadına hareketin yön veriyor. Orası homojen bir ülke. Bu açıdan Türkiye ile farklı. Tunus’ta kadın blogerler çok fazla ve seslerini duyuruyorlar. 2011’de Arap Baharı’nın gerçekleşmesinde etkin isimler.
Tunus’ta kadın hareketi Türkiye’dekinden farklı olarak eşit vatandaşlık hakkı için mücadele ediyor. Türkiye’den bu anlamda ilerideler. 2014 Yeni Anayasa süreci vardı Mısır’da ve kadınlar bu haklarını elde ettiler.
Hatta kadınları ilk olarak Anayasa’ya “tamamlayıcı vatandaş” olarak kaydetmek istediler. Kadınlar buna karı çıktı ve bir günde meydanları doldurdular. Haklarını aldılar.
Peki Türkiye..
Alternatif medyada şöyle bir durum vardır: Yasaklarla fikir özgürlüğü azaldıkça alternatif medya kullanımı artıyor. 2011’de kadar Tunus’ta yasaklar var bloglar ortaya çıkıyor. 2012’de Türkiye’de Gezi Hareketi başlıyor ve benzer durum yaşanıyor. Bu süreçte, kişisel blog, platform kadın inisiyatifi arttığını görüyoruz.
"Kadın kolları kadınların siyasallaşmasında engel"
Türkiyeli kadın hareketine alternatif medya üzerinden bakınca ne görüyorsunuz?
Türkiye’de kadınlar siyasal alanda Tunus’taki kadınlar kadar etkin değil. Tunus’ta yerel yöner-timlerde yüzde 49 oranında kadın yönetici görüyoruz. Ayrıca parlamentoda da çok etkinler. Türkiye’de ise bu durum yok.
Türkiye’de kadın kolları erkeklere oy toplama alanına dönmüş durumda. Kadın kolları kadınların siyasallaşmasının önündeki en büyük engel. Bir kere bu sistemin değişmesi gerekiyor.
Türkiye’de kadınların daha çok şiddet, cinsel saldırı gibi gibi alanlarda mücadele verdiğini görüyorum bunu aşmak gerekiyor. Daha çok siyasallaşamaya ihtiyaç var. Türkiye kadın hareketinin daha çok siyasallaşması gerekiyor. Süreç buna evreilecek gibi görünüyor.
Alternatif medyanın kadın mücadelesinin yaygınlaşmasında etkisi oldu mu?
Elbette oldu. Eskiden belirli bir sınıftan insanlar sanki “feminist” olabilirdi. Ama blogların artması kadınların kendilerini sosyal medyada ifade etmelerinin ardından feminizm de yayıldı. Alternatif medya ve kadın hareketinin yaygınlaşması sayesinde sokaktan hayatın her alanından bugün kendinisi “feminist” olarak tanımlayabiliyor.
Vurgulanacak en önemli varsayım sonuçlarından bir tanesi de otoriterleşmenin artıp, ifade ve basın özgürlüğün azaldığı, sansür ve baskının arttıkça alternatif medya yayın organlarının sayısının arttığı, daha işlevsel hale geldikleridir. Baskı ve sansür azaldıkça, alternatif medya yayın organlarının dönüştüğü veya kapandıkları tespit edildi.
2011 Yasemin Devrimi’ne kadar Ben Ali rejimi tarafından baskıyla ve sansürle yönetilen Tunus’ta Nawaat ve daha sonra Inkyfada gibi önemli alternatif medya yayın organlarının oluştuğu görülmektedir Bunun yanı sıra dünyaca ünlü bloglar ve bu blogları hazırlayan genç kadınlar önemli birer alternatif medya araçları olarak işlev görmekteydi.
Keza tüm bu yayın organları sansüre rağmen devamlı internet ortamında DNS adresi değiştirip sansürü kısa süreli de olsa aşıp hükümete ve ana akımda yazılanlara karşı durup halka bilgi vermekteydiler. 2011 devrimi sonrası ifade ve basın özgürlüğü gelip sansür kalkınca, alternatif medya olarak işlevleri tamamlanmıştır. Bu yayın organları uluslararası fonlardan kaynak yaratabilmek için hızla dernekleşmiş, sivil toplum içinde yerlerini aldılar.
Türkiye’de yayın organlarını incelediğimizde 2011 Gezi Parkı direnişi sonrası internetin sansürlenmesi, 2016 darbe girişiminden sonra ise zaten kısıtlı miktarda olan ifade ve basın özgürlüğünün baskılanmasıyla alternatif medya yayın organlarının hızla çoğaldığı görülüyor.
Özellikle genç feminist grupları bağımsız, kurumsallaşmanın verdiği hiyerarşik yapıdan uzak durarak ve sosyal medyayı etkin kullanarak kurdukları platformlar ve inisiyatiflerin internet siteleri üzerinden alternatif medya yayın organları oluşturdu.
Farklı feminist grupların farklı kimlikler üzerinden kesişimsel olarak buluştukları “şiddet” konusunda hem dijital aktivizmde hem de sokaklarda protesto gösterileri yapmaktadırlar. Ürettikleri FAM yayın organında kendi kimlikleri doğrultusunda kendi medyalarını, kendi sanal kamusal alanlarını ve onun takipçilerini oluşturdu.
Kitabınızda bianet’e de yer verdiniz. Araştırmacı kimliğiniz üzerinden bianet’i nasıl bulduğunuzu da merak ediyorum..
bianet genel haberleri ile alternatif medyada öncülük etti. İlk kurulan hak odaklı habercilik söylemini dillendiren bir haber portalı. Genel haberlerinin içinde kadın ve LGBTİ+ odaklı habercilik yapıyor olması da bir çok haber sitesine göre fark yaratıyor. Ayrıca, kullanılan dil ve üslupla örnek bir model oluşturdu. Oluşturmaya devam ediyor.
Son olarak ne söylemek istersiniz?
Alternatif medyanın varlığı Türkiye’nin de feminizm açısından artık dördüncü dalgada olduğunu gösteriyor. Kadın hareketi artık sınıf temelli olmaktan çıkarak internet ve teknolojinin devreye girmesi ile hareketini genişletmiş bulunmaktadır. Metoo, HeforShe, Slutwalks gibi küresel hareketlere dünyanın her yerinden insanın katıldığı dijital aktivizm örneğid.
Fiziksel olarak meydanlara çıkılmadığından kitlelere gerçek bir duygu geçirmiyor gibi bir algı bırakmasına karşın kalıcı değil ama etkili ve kapsayıcı denilebilir. Slaktavizm yani klavye örgütlenmesi hareketin büyümesi ve farklı kesimlerin kadın hareketine katkı sunması açısından önemli gözüküyor.
Kadın hareketinin kamusal alanda meşru bir yer edinmesinde yayın organlarının katkısı göz önüne alınmalıdır. Kadın hareketinin büyümesi ve daha görünür olması için feminist alternatif medya yayın organlarının daha pratik, daha bağımsız, yatay, daha az maliyetli, daha hızlı ve etki alanı daha yaygın etkisi yok sayılamaz.
Alternatif medya sürekli yenilenen ve kapsayıcılığı artan dijital teknolojilere dayalı haberleşme ve seçenekleri sunmaktadır. Kadın örgütlülüğünün alternatif medya ile ilişkisi ve etkinliği arttıkça daha fazla kadın tarafından “kimlik meselesi” olarak görülmesi söz konusu.
Daha fazla sayıda kadına ulaşmak ve daha az eğitimli kadınları da kapsamak gibi gelişmelere bu teknolojik yenilikler sayesinde ulaşılacaktır. Kati olan sonuç; alternatif medyanın kadın örgütlülüğü açısından -geri dönülemez biçimde- kamusal alana dönüşmesi.
Zeynep Banu Dalaman hakkında Sosyolog - siyasetçi. 1980 yılında Galatasaray Lisesi'ne girdi. 1994 yılında mezun olduğu Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nde Prof. Dr. Nilüfer Göle'nin asistanlığı yaptı. Yüksek lisansını Paris Siyaset Bilimleri Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Ortadoğu Politikaları Bölümü'nde tamamladı. Doktora çalışmalarını İstanbul Üniversitesi'nde feminist alternatif medya üzerine yaptı. Toplumsal hareketler, çatışma bölgelerinde kadın ve çocukların durumu ve yerel yönetimlerde iyi yönetişim üzerine kitap ve makaleleri bulunuyor. Çalışma hayatına Galatasaray Lisesi'nde okuduğu yıllarda başladı. 1986- 1994 yılları arasında eğitimine devam ederken, Alfa Turizm seyahat acentesinde çalıştı. 1996-2008 yılları arasında kendi danışmalık şirketini yönetti. 2008-2010 yılları arasında Şişli Belediye Başkanlığı'nda danışman olarak görev yaptı. Bahçeşehir Üniversitesi'nde iki dönem sosyoloji dersleri verdi. 2010- 2016 yılları arasında İstanbul Aydın Üniversitesi Türkiye Araştırmaları Merkezi'nin ve Kadın Araştırmaları Koordinatörlüğü'nün başkanlığını yaptı. Bu süre içinde sayısız araştırma ve sosyal sorumluluk projesine imza attı. Türkiye'de ki çalışmalarının yanı sıra kendisi Londra merkezli Türkiye Araştırmaları Merkezi'nin danışma kurulunda yer alıyor. 2017- 2020 yılları arasında Altınbaş Üniversitesi Meslek Yüksekokulu Müdürü olarak görev yaptı. İyi derecede İngilizce ve Fransızca biliyor. |
(EMK)