Dinledikçe dinleyesi geliyor insanın.
Mutfağında bir hafta, sivil toplum ve toplumsal cinsiyet ilişkisini pişiriyor. Başka bir hafta, “Argo kelimeler nereden geliyor acaba?” diye konunun uzmanlarından Ayşegül Akdemir’le bu sorunun peşinden gidiyor.
Doğal, şen, eğlenceli ve her şeye rağmen “mücadele” diyen bir feminist podcast ve podcaster’ ile tanıştırayım sizi.
Meltem Suat, Daktilo1984 bünyesinde “Mutfakta Ne Var?” isimli podcastiyle sesini, enerjisini ve feministlerin dertlerini kamuoyuna duyuruyor.
TIKLAYIN - Mutfakta ne piştiğini dinleyin
Feminizmle o kadar özdeşleşmiş ki anne ve babası onun mesleğini artık, “Feministlik” olarak tanımlıyor.
Şimdiye kadar 9 bölüm yayınlanan podcasti kendi alanındaki örnek işlerden biri olarak gösteriliyor.
Suat, “Programımın ilk bölümünde çoğu yerde heyecandan kelimeleri karıştırdığım bile oldu. Ama bölümler ilerledikçe öğrendiklerimi anlatma hevesiyle doldum taştım” diyor ve ekliyor: “Kulağınız bizde olsun.”
“Kısık ateşte 30 dakika”
“Mutfakta Ne Var?” ismi nereden geldi?
İsmi aslında kadınları ev içi emekle özdeşleştirenlere bir gönderme olarak çıktı. Podcastin ilk bölümünün hazırlıklarını yaparken sıra en önemli şeye isim bulmaya geldi.
İlk bulduğum alternatifleri Daktilo1984 ekibiyle konuşurken hiçbir ismin içimize sinmediğini fark ettik. Sonra düşünürken televizyondaki yemek programlarına gözüm takıldı.
Bu programlarla kadınların hep ev içi emekle özdeşleştirildiğini ve gündemlerinin evden ibaret olduğunu algısının farkına vardım. Ve bu programlara gönderme yapmak için programın adını "Mutfakta Ne Var" koyma kararı aldım. Nitekim bu Daktilo ekibinin de hoşuna gitti.
Mutfakta Ne Var aslında koca mutfak ama diğerlerinden farklı olarak bu mutfakta yemek değil toplumsal cinsiyetin, feminizmin gündemi ve mücadelesi pişiyor.
Kısaca toplumsal cinsiyeti her bölümde ‘’kısık ateşte’’ 30 dakika pişiriyor ve soslayıp dinleyiciyle buluşturuyoruz.
“Kadınların ne yaşadığını herkese duyurmak derdindeyim”
Feminist bir podcast hazırlamak nasıl aklınıza geldi?
Toplumsal cinsiyet mücadelesini daha çok anlatabilmek için. Aslında bu sorunun cevabını verebilmek için öncelikle benim feminist mücadeleye dahil olma sürecimi anlatmam lazım.
2017 yılında bir konuda görüş almak için Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’yla tanıştım. Onlarla tanıştıktan sonra kendimi sanki ilk günden beri bu mücadeleye aitmişim gibi hissettim.
Zaman geçtikçe sahada olmak yetmedi işin kuram kısmını da araştırmaya başladım. Araştırmaya, okumaya başladıkça bu okuduklarımı neden herkesle paylaşmıyorum diye düşünüp durdum.
Podcastle tanışmam ilk olarak bize uzak bir geçmiş olarak gelen pandemi öncesinde başladı. Daha önceleri keyifle dinlediğim ve nasıl yapıldığını çok merak ettiğim podcast dünyasına ilk adımımı iki sene önce kendime doğum günü hediyesi olarak verdiğim Podfresh’in Kıraathane İstanbul’da düzenlediği eğitimle attım.
O zamana kadar sadece dinleyicisi olduğum bu dünyanın detayını öğrendikçe yakınları tarafından ‘’dünyaya sadece çene olarak’’ geldiği düşünülen benim gibi çok konuşan biri için biçilmiş kaftan olduğunu gördüm. Her seferinde bu dünyanın içinde yer almaya karar versem de aklımda bir sürü acaba vardı.
“Acaba yapabilir miyim teknik kısımları halledebilir miyim? Bu işi devam ettirebilir miyim?” gibi bir sürü düşünce uzun bir süre podcast yapmama engel oldu.
Uzun bir süre bu çekincelerim yüzünden sadece dinleyici seviyesinde kaldım. Ama aklımda hep bir podcast yaparsam bu kesinlikle feminist bir podcast olacak düşüncesi vardı.
Nitekim geçen Mayıs ayında Daktilo1984’ün çok sevdiğim yayın yönetmeni Enes Özkan’la Daktilo1984’ün Youtube kanalı için yaptığım Kontrast Sanat’ın son bölümü üstüne konuşurken uzun zamandır aklımda olan bir podcast fikrinden bahsettim.
Kendisinin de fikrimi desteklemesi ve onay vermesiyle birlikte podcast dünyasına çekingen adımlar atmaya başladım.
Programımın ilk bölümünde çoğu yerde heyecandan kelimeleri karıştırdığım bile oldu. Ama bölümler ilerledikçe öğrendiklerimi anlatma hevesiyle doldum taştım. Her bölümü ilk kez okula giden çocuk heyecanıyla hazırlıyorum. Derdim kesinlikle dinleyicileri sıkarak bir şey anlatmak değil aksine her bölümde kendimi bakın ne öğrendim dememek için zor tutuyorum.
Derdim kadınların sokak ortasında katledildiği, sokakta, işte, evde, okulda fiziksel, cinsel sözlü tacize ve şiddete maruz kaldığı ekranlarda şiddet sahnelerinin cirit attığı bir dönemde hemcinslerimin farklı alanlarda nelerle mücadele ettiğini herkese duyurabilmek.
“Mücadelesini duyurmak isteyen hemen başlasın”
Feminist podcast sayıları artıyor gibi gözlemliyorum siz neler düşünüyorsunuz bu konuda?
Kesinlikle. Dinleyiciyken sayımızın bu kadar çok olduğunu bilmiyordum ama işin mutfağına girdikçe aslında hiç de az olmadığımızı fark ettim. Birbirinden güzel işler çıkaran feminist podcastler var.
Geçen günlerde Mor Çatı Vakfı’da hazırladığı seriyle podcast dünyasına merhaba dedi. Ben zaman geçtikçe sayımızın daha da artacağını düşünüyorum. Benim düzenli takip ettiğim başta Feminist Güzergâh olmak üzere çok güzel yayınlar yapan podcastler var.
Podcast alanına çoğu kişi çekinerek yaklaşıyor ancak şu an en özgür mecralardan biri. Mücadelesinin sesini duyurmak isteyen hiç vakit kaybetmeden başlasın derim.
“Metrobüste bile yeni bir konu aklıma geliyor”
Peki konularınızı neye göre belirliyorsunuz?
Hiçbir genel kıstasım yok inanır mısın? Genelde okuduğum yazılara izlediğim konulara “bundan podcast olur mu?” diye bakıyorum.
Bazen arkadaşlarımla konuşmamdan bile konu çıkarabiliyorum mesela. Toplumsal cinsiyet ve dil ilişkisi bölümünü arkadaşlarımla konuşmam sırasında ‘’ya bu argo sözcüklerin kökeni neye dayanıyor’’ diye düşünürken buldum.
Genellikle yayın koordinatörümüz İlkan Dalkuç’la karşılıklı fikir alışverişi yaparak konu buluyoruz.
Kendisi her bulduğu konuyu ve ismi bana anlatıyor ve bölüm çerçevesini çiziyoruz.
Bir İstanbullu olduğum için bazen metrobüste bile aklıma bölüm konusu geldiği oluyor. Ama genellikle İlkan hocayla karşılıklı konuşarak konu belirliyoruz.
“Duyarlılık artmaya başladı”
Toplumsal cinsiyet odaklı yayıncılık bugün maalesef medyanın öncelikli alanlarından değil. Bu konuda siz yeterli desteği görüyor musunuz?
Ne yazık ki toplumsal cinsiyet odaklı yayıncılık çok yaygın değil. Benim şansım bunu özgürce anlatabildiğim bir mecrada çalışmak.
Evet anaakım medyada toplumsal cinsiyet öncelikli alan değil ama artık yeni mecralar ve platformlar var. Bir kere toplumsal cinsiyete karşı duyarlılık artmaya başladı.
Farklı mecralarda kendimizi duyurabilmeye başladık bu bile sevindirici. Destek konusuna gelince en büyük destekçim her zaman yanımda olan Daktilo ekibi.
Her bölümde en iyi neler yapabiliriz diye bana yardım eden ve yorulmayan bir ekip var. Bir de podcast sürecimi başından takip eden daimi dinleyicilerim annem ve babam.
Geçen annem mesleğimi soran arkadaşına ‘’bizim kızda Daktilo1984’te feminist oldu dedi’’ onlar bile artık mesleğimi feminist olarak kabullenmiş. Bir de tabii dinleyici desteği var yaptıkları yorumlara denk geldikçe anlattığım şeylerin boşa olmadığını görüyorum ve bu beni çok motive ediyor.
“Kulağınız bizde olsun”
Peki şimdiye kadar Mutfakta Ne Var’da kimleri ağırladınız? Bundan sonra kimlerin sesini duyacağız?
Bugüne kadar 9 bölümümüz yayınlandı bu bölümlerde Banu Yelkovan’dan, Burcu Karakaş’a, Berrin Sönmez’den Şendullar ekibine kadar birçok ismi konuk ettim. Bundan sonra ki bölümlerde de sürprizi kaçmaması ve kesinleşmesi açısından isimlerini vermeden siyasetçilerden akademisyenlere hak savunucularına kadar birçok ismi konuk edeceğimizi söyleyebilirim.
Birbirinden harika konularımız, konuklarımız ve gündemlerimiz olacak kulağınız biz de olsun.
Son olarak ne eklemek istersiniz?
Hiçbir zaman mücadelenizden vazgeçmeyin nerde nasıl olursa olsun sesinizi duyurmaya ve bu mutfağı takip etmeye devam edin.
(EMK)