Alternatif küreselleşme hareketi denilince Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD) akla gelen ilk isimlerden biri olan Michael Albert, Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu (BGST) Yayınları ve Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Ankara Şubesi etkinliğiyle Boğaziçi Üniversitesi'nde "Umudu Gerçeğe Dönüştürmek: Kapitalizmden Sonra Yaşam" adlı bir söyleşi gerçekleştirdi.
ZNet'in ve Z Magazine'in editörlerinden ve kurucularından da olan Albert, "Katılımcı Ekonomi"nin (parecon) nasıl hayata geçebileceğini ve kapitalizmin tek alternatif olmadığını anlattı. Albert, EMO Ankara Şubesi ve Mülkiyeliler Birliği işbirliğiyle Kamu Girişimciliği Çalıştayı çerçevesinde Türkiye'ye gelmişti.
"Kapitalizm tek yol değil, umut var"
Söyleşide ABD üzerinden kapitalizmin ne olduğunu hatırlatan Albert, "ABD'de yaşayan her üç kişiden ikisi Irak Savaşı'na karşı ama bundan bahsettiğinizde 'Duymak istemiyorum çünkü yapabilecegim hiçbir şey yok' yanıtını veriyorlar" dedi.
"İnsanlar kapitalizm için tam olarak bunu hissediyorlar. Kapitalizmin 'kötü' olduğunu kabul ediyorlar fakat kaçınılmaz olduğunu düşünüyorlar. İnsanlara bunun doğru olmadığını anlatmamız ve onlara umut vermemiz gerek, aksi takdirde harekete geçmeyecekler."
Dünya nüfusunun yüzde 80'inin sıkıcı ve yetki sahibi olmadıkları işler yaptığını aktaran Albert, yüzde 20'nin iyi ücretli işlerde çalıştığını vurguladı.
"Denendiği ülkelerde sosyalizm özel mülkiyeti ortadan kaldırırken, işbölümünü korudu. Bu da uzun vadede tekrar kapitalizmi yarattı. Çünkü yeniden bir grup diğeri üzerinde tahakküm kurdu. Katılımcı Ekonomideyse 'İşçi Konseyi' oluşturulup tüm kararlar ortak alınıyor ve maaşlar çalışma koşullarının ağırlığına göre belirleniyor; bir karardan en çok etkilenecek olan en fazla söz hakkına sahip oluyor."
"Ofislerde çalışanlar, atölyede çalışanlardan az kazanacak"
Eğitim sistemiyle gelişim kapasiteleri bastırılan yüzde 80'in aslında yetki sahibi oldukları işlerde çalışabileceklerini belirten Albert, ekonomistlerin buna itirazının gerçekçi olmadığını ifade etti.
"Eskiden kadınların söz gelimi doktor olamayacağı söylenirdi. İş hayatında bir kadını düşünmek imkansızdı. Oysa şimdi bunun dayatılan bir şey olduğunu görüyoruz. Aynı şey işçi sınıfı için de geçerli. Onların da daha fazla inisiyatif alacakları işleri yapmaya yetenekleri var."
Çalışma koşullarının ağırlığı ve ofis koşullarına göre ücretlendirme yapıldığında bir doktorun garsondan daha az kazanacağını doğrulayan Albert şöyle konuştu:
"Ekonomistler bu durumda kimsenin doktor olmak için yıllarca okumayacağını söyler, aslında doğru değil. Doktorun ya da mühendisin iş tatmini daha fazla. Bu nedenle yine de okula gitmeyi tercih edecekler."
Şimdiki rekabetçi pazar ekonomisinin korunmasının da Katılımcı Ekonomi'ye engel teşkil ettiğinin altını çizen Albert, işletmelerin kendinden öncekine ne kadar fark attığına göre değil, performansına göre pay alması gerektiğini söyledi. Buna göre çalışanların maaşlarında kullanılan mantık pazar payı almada da işliyor. (GG/TK)