Parça: "Gelinin Veda Türküsü" Düzenleme: Ayşe Tütüncü Derleme: Arusyak Sahakyan Yönetmen: Ümit Kıvanç. Parça "24 Nisan Anısına: Yağmurlu Bir Nisan Günü" adı altında seslendirildi.
Ayşe Tütüncü, piyanist, müzisyen. Türkiye'nin en iyilerinden, dünyanın çok sevdiklerinden.
Türkiye'de yaşayan, farklı farklı müzik stillerinde çalan-söyleyen çeşitli muzisyenleri bulmuş. Neredeyse hiçbiri Ermeni değil.
"Ama hoşluk burada zaten" diyor. "Aravodun Temin şarkısını sevip icra etmek için Ermeni olmamız gerekmiyor ve hep birlikte olabilmek için özdeş olmamız gerekmiyor."
Daha ne desin?
Gelin'in Veda Şarkısı'nı bu kısa söyleşiyi okurken dinleyin. "Uzak diyarlara gidiyorum" diye fısıldayan bu ağıtı, Tütüncü'nün dedikleriyle daha iyi anlayacaksınız.
Bunu yapmak nereden aklınıza geldi?
Aşağı yukarı yedi yıldır gittikçe artan bir merakla 1900 başları, biraz öncesi ve sonrasında ülkemizde, bu topraklarda ve onu çevreleyen dünyada neler olmuş diye okumaya, araştırmaya başladım. "Buralarda o sıralarda gerçekten neler olmuş Allahaşkına ??!!" diye beni kıvrandıran bir anlama isteği büyüyordu içimde, anlamamak çok rahatsız ediyordu. Okudukça, çeşitli değişik kaynaklardan karşılaştıra karşılaştıra edindiğim her bilgiyle biraz daha anladım. Bunun sonu yok elbette, ama başı var ve başlamak bile bana çok iyi geldi.
Neden iyi geldi?
Çünkü inandırıcı olmayan, hem içi boşluklarla ve sorularla dolu, hem de bulanık olan bir tarih hikayesi bana güvensizlik veriyordu. Ayrıca, neden bu ülkenin evlatları olarak bizler ya bir nevi "ezik," ya da "fazla şişinen" bir insan tipiyizdir, her birimizde bunun izi var, bunun makul bir ortası yok mu, ya da mesela neden ya turist hayranlığı içinde, ya da tam tersi "bu dünyada kimse bizi sevmez" korkusu/ düşmanlığı içindeyizdir, bunun da bir arası yok mu diye soruyordum. Abartık derecede tezat olan bu var oluşların nedenleri olsa gerek diye düşünüyordum.
Okurken size en çok dokunan ne oldu?
Nesim Ovadya İzrail'in yazdığı Krikor Zohrab'ın biyografisinde... Krikor Zohrab 1900 başlarında yaşamış Osmanlı-Ermeni milletvekillerinden biri. Onun daima olumlu, çok akıllı, hoş, muzip, dost ve barışçıl şahsiyeti ve ama buna rağmen ölüme yollanmış olması çok içime işledi ve oturdu.
O zaman mı geldi "bir şey yapmam gerek" duygusu?
Evet, bu elbette ki, bu topraklarda içime işleyen ne ilk, ne de son acı... Ama 24 Nisan anısına bir şey yapalım istedim. Sonrası zaten hep biraraya gelişimiz ve şarkımız...
42 müzisyeni nasıl buldunuz?
55 kadar müzisyene bu konuyu açtım. Onların bir kısmına ulaşmakta bana destek veren Sumru Ağıryürüyen, Tamar Nalcı ve Nimet Çakıcı bu süreci hızlandırmış ve kolaylaştırmış oldular. Herkes çağrıya inanılmaz olumlu cevap verdi, katılamayan müzisyenlerin yüzde 90 nedenleri kayit gününde konserleri oluşuydu, ayıca kendiliğinden duyup katılmak isteyenler de oldu. Bu kadar hızlı ve istekli biraraya gelen müzisyenlerin kaynaşması da zor olmadı, halimizden anlamışsınızdır. Ayni hissiyat, mekanlarını bize açan ve işe katılan Çıplak Ayaklar Kumpanyası ve Ümit Kıvanç'ın film ekibi için de geçerli.
Hangi enstrümanlar kullanıldı?
İnsan sesi dışında flüt, kaval, saksofon, duduk, klarnet, trompet, bağlama, gitar, kemençe, keman. viyolonsel, piyano, akordiyon, udu, bendir, erbane ve ziller.
Parça bir Ermeni gelin türküsü olan Aravodun Temin: Sabaha Karşı. Neden onu seçtiniz?
Seçmek gerekmedi, aklımda o vardı zaten; bu anonim şarkı Ermeni müziği kültüründe düğün şarkıları dizisi içinde yer alıyor. Düğün şarkıları içinde çok neşeli şarkılar da var, ama bizimkisi Gelin'in Veda Şarkısı; hüzünlü havasıyla handiyse bir ağıt gibi: "Uzak diyarlara gidiyorum" diyor.
Gelen tepkilerden birkaç örnek verir misiniz, olumlu/olumsuz?
Bildiğimiz kadarıyla olumsuz tepki yok. Duyduklarımız çok çok olumlu, seyredip dinleyenler çok şaşırarak çok duygulanıyorlar.
Mesela "boğazıma bir yumruk tıkandı/ çok ama çok güzel/ sonuna doğru hep ağlıyorum/ 42 kişi miii, nasıl yaptınız bunu?!?/ aranızdaki uyum muhteşem/ her şey birarada / o yağan yağmur benim içime yağdı" gibi cümleler söyleyenler var.
Ermeni soykırımının inkârına ya da tanınmasına sembolik olarak nasıl bir değer atfediyorsunuz?
Biliyorum sembolik değerler her zaman çok kiymetli ve önemlidirler ve bir yandan da şu genel gözlemim var: Bir konu ile ilgili sembolik değer çok fazla irileştiğinde esas yaşantının önüne geçebiliyor...Bu konuyu daha etraflı düşünmek istiyorum, şu an ancak bunu söyleyebiliyorum.
Ermenilerle Türkiye'nin ilişkisinin normalleşmesi adına herkes elinden geleni nasıl yapabilir?
Tanımak ve ilişki kurmak için Ermeni kültürüne dair şeyler öğrenebiliriz. Düşünüyorum da mesela anonim bir Ermeni türküsünü dinlediğinizde, hatta öğrenip kendiniz söylediğinizde, uzun yıllar boyunca bir sürü Ermeninin kalbinden süzülüp koparak oluşmuş olan bir melodi, bir söz gelip sizin kulağınıza, zihninize dolanıyor. İşte bu ortaklıktır. Çünkü bir şarkı hem söyleyenindir, hem de dinleyenin.
Ermenistan'a bizzat gidebiliriz, oraya adımımızı attığımızda tanışacağımız insanların zihninde, kalbinde yıllardır ne kadar büyük bir yer tutmuş olduğumuzu görünce insan çok tuhaf oluyor.
Bu gibi çabaların işe yarayacağına inanmalı mıyız?
Tabii ki inanmalıyız. İnanç zaten aksi ihtimalin de olduğu yerde olur. Evet yeterince şüphe mevcuttur, ama içimden bir şey bana kuvvetle bu gibi çabalarla bir şeylerin değişeceğini söyler ve evet söylüyor. Toplam beş günde 13700 izleme oldu. Yazılan yorumlardaki sözlerin yazılış biçimi ve duygusu sezgime, inancıma olan güvenimi artırıyor.
-----
Katkıda bulunan sanatçılar:
Ayşe Akarsu, Ayşe Tütüncü, Birol Topaloğlu, Burhan Hasdemir, Cenk Güçbilmez, Cumhur Ersöz, Çağatay Çoker, Deniz Koloğlu, Duygu Aydın, Emin İgüs, Ertan Tekin, Ezgi Elkırmış, Fırat Alkış, Gökçe Gürçay, Gökçen Eraslan, Hüseyin Alparslan, İlkem Balseçen, Levon Balıkçıoğlu, Mehmet Taygun, Metin Kahraman, Mikail Yakut, Muratcan Atam, Naz Nazlı Alatlı, Nimet Çakıcı, Okan Kaya, Onok Bozkurt, Ozan Çoban, Özgür Akgül, Richard Hamer, Savaş Çağman, Serkan Dadak, Sevinç Özgen, Sinan İşvaroğlu, Sinan Sakızlı, Sumru Ağıryürüyen, Şevket Akıncı, Şirin Soysal, Tamar Nalcı, Timuçin Gürer, Tuna Pase, Yaşar Kurt, Yeşim Tezgören (IC)