Bu koca dünyada, bu büyük ülkede ve en sonunda kendi küçük şehirlerinde bile onlara yer kalmadığı için bir süredir ahırda yaşıyorlar. Hayvanları oradan çıkarmak zorunda kalmışlar, pislikleri temizleyip, duvarları boyamışlar.
Hiç eşya yok, sadece eski bir televizyon, yerde de bir halı, o kadar.
Ev çok kalabalık, her yerde çocuk. Onlarca çocuk…
Yine de Külter ailesinin durumu, çoğu Şırnaklı’ya göre iyi sayılır çünkü diğerlerinin ahırları da yok; onlar şehir boşaltıldığından beri yakındaki köylerde muşambadan çadırlarda yaşıyorlar.
Kerime ana tam bir Kürt anası.
58 yaşında, 11 kez doğurmuş. Hurşit Külter dahil 11 çocuğunu da evde kendi kendine doğurmuş, sapasağlam.
Tek kelime Türkçe bilmiyor. Ben de, “Edi bese”* den başka Kürtçe bilmiyorum ama ona bir şeyler söylemek istiyorum.
Eve girer girmez yanına gidip, “Edi bese” deyiveriyorum anlamsızca…
O anlıyor…
Öyle bir bakıyor, öyle sıkı sarılıyor ki kemiklerim kırılıyor sanıyorum; ben de ona tüm gücümle sarılıyorum. Bence ikimizin de canı yanıyor ama bu acı ikimize de çok iyi geliyor.
Türkçe bilen oğlunu yanına çağırıp, “Bu kız İstanbul’dan gelmiştir” diyor.
“Hurşit’in akıbetini merak etmiş. Ne sorarsa cevap ver, bir de ayranla salatalık ver ona.”
Kamil Külter, 34 yaşında
Hurşit Külter kim? Nasıl bir insan?
Hurşit benim bir küçüğüm, 32 yaşında. Dokuz erkek iki kız kardeşiz. En küçüğümüz 14 yaşında. Bizim coğrafyada böyledir, 15 çocuklu aileler bile vardır. Hurşit, hepimizden farklıydı…
Nasıl farklı?
Bu kadar yokluğun içinde insan sadece hayatta kalmaya çalışır… Ama Hurşit öyle değildi. Doğuştan mıdır, mayasından mıdır bilinmez; o hep okurdu, düşünürdü. Elinde hep bir kitap olurdu. Hepimiz 10-12 yaşlarından itibaren yerin 40 metre altındaki kömür ocaklarında çalıştık. Ama o çok zeki olduğu için onun okula devam etmesini istediler. İdealist ve azimliydi, çok çalışırdı. Hümanist biriydi. Herkesi kendinden önceye koyardı, sanki herkes ondan önemli gibi davranırdı. Yaşlıyla yaşlı, çocukla çocuktu. Herkesi anlamaya çalışırdı. İstanbul’da 18 ay askerlik yaptı, askerde de hiç sorun yaşamadı. İyi ve zekiydi… Ve mücadeleci.
Ne için mücadele veriyordu?
O aramızdaki en parlak çocuktu, kendini buradan kurtarsın istiyordum… O yüzden ona sizin bu sorunuzu ben de sormuştum. Bana şöyle demişti: “Bu dünya herkese yeter. Bütün halklar bu coğrafyada eşit yaşasın diye mücadele veriyorum. Bundan vazgeçemem.” İlkokula gidene kadar tek kelime Türkçe bilmeyiz biz. Anamızın dilini biliriz bir tek, Kürtçe… Ama Hurşit kendi azmiyle o yaşta Türkçe’yi sökmüştü. Anadolu Lisesi’nin bitirdi, okulun en iyi üçüncü öğrencisiydi. Üniversitede öğretmenliği kazandı. Ama ideali insan hakları savunucusu bir avukat olmaktı. Puanı yetmediği için bir yıl daha sınava hazırlandı. O sırada siyasi alanda mücadele vermek istedi ve okumaktan vazgeçti.
PKK’ya katıldı mı?
Hayır, silahlı mücadeleyi çözüm olarak görmezdi. Zaten mizacı da buna izin vermezdi; insanları incitmemeye çalışırdı, incitmekten çok korkardı. Fiziksel olanı bırakın duygusal olarak bile zarar veremezdi.Hurşit, Demokratik Bölgeler Partisi’nin Şırnak il yöneticisiydi, siyasal mücadele veriyordu.
-Di’li geçmiş zamanda konuşmaya başladığımızı farkettim. Hayatta olduğuna inanmıyor musunuz?
Aradan uzun süre geçti. Umudumuz tükenmeye başladı. Yaşıyor olsa bize muhakkak haber gönderirdi.Biliyor musunuz, belirsizlik en kötüsü… Öldüyse bile bir mezarı olsa… Yasını tutabilelim diye… Kimse dünyaya kazık çakmaz ama belirsizlik insanı tüketiyor. Bir binanın molozları altında mı kaldı? İşkence mi görüyor? Susuzluktan ölmüş mü? Annem bu düşünceler yüzünden çok yıprandı.Hurşit’i kaybetmeden önceki haliyle şimdiki halini kıyaslama fırsatınız olsaydı ne halde olduğunu anlardınız. Annem, Hurşit’e çok düşkündü. Hurşit, annemizi hep el üstünde tutardı, ona hepimizden iyi bakardı. Birden ortadan kaybolunca annem yıkıldı. Annem de babam da dindardır; isyan etmek günahtır. Sürekli dua ediyorlar, geleceğini umuyorlar.
Kaybolduğu gün, 27 Mayıs’ta ne oldu?
14 Mart 2016’da Şırnak’ta sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Bizim yaşadığımız mahallede hendekler vardı. Mahalledekiler, sokağa çıkma yasağı ilan edilince korktu. Çoğunluk evini terketti, bizler de evimizden çıktık. Hurşit, Şırnak’tan çıkmak istemedi, parti yöneticisiydi. “Halkım beni irade olarak göstermiş. Ben onları bırakıp, gelemem” dedi. Şırnak merkezde teyzem vardı. Onların yanında kalacaktı ama 14 Mart sabahı teyzemler de evlerini boşalttılar.
Evde kalmak yasak mıydı?
Yasak değildi ama Cizre, Sur ve Silopi örneklerinden dolayı halk korktuğu için çevre köylere taşındılar. Şu an çadırlarda yaşıyorlar, üç bin aile çadırda yaşıyor. Biz ise, bu gördüğünüz yerde yaşıyoruz. Burası ahırdı… Ellerimizle hayvan pisliklerini temizledik, duvarları boyadık. Az ilerde birçok çadır var. İnsanlar sefalet içinde yaşıyor. Vahşi hayvanlar çoğu kişiyi ısırdı. Mikroplar yüzünden hastalananlar oldu. Zor şartlarda yaşıyoruz. Siz gelmeden önce çalı çırpıyla kendine ev yapmış beş çocuklu bir anne gördüm. Çatışmanın bittiği söylendi ama hala gitmemize izin verilmiyor. Gidince belki evlerimizi bulamayacağız, muhtemelen yıkıldılar ama yine de doğup, büyüdüğümüz yerde olmak istiyoruz.
27 Mayıs’a geri dönelim. Hurşit, Şırnak’ta kaldı ve ne oldu?
Sürekli çatışma oluyordu. Hurşit bize sürekli mesaj yazıyordu. Öbür mahallelere göre onun mahallesinde çatışmalar daha geç başlamış. 10 gün boyunca mesaj atmadı. 27 Mayıs sabahı Hurşit’ten “Hoşçakalın” yazan bir mesaj geldi. Hurşit ailesini tedirgin edecek biri değildir. Aradık, açmadı. Sonra bir mesaj daha geldi. “Şu an evdeyim. Geldiler. Ben artık çıkamayacağım, akıbetimi araştırın. Hakkınızı helal edin” yazdı.
Sonra ne oldu?
Operasyonlara katılan özel harekatçıların kullandığı iddia edilen "BÖF@Tweet_Guneydogu" twitter hesabından bir twit atıldı. Hurşit'in gözaltında olduğu, sorguya alındığı yazıldı ve bir fotoğraf paylaşıldı. Eski bir fotoğrafıydı.
Gözaltına alınan kişileri Twitter’dan mı duyuruyorlar?
Deşifre etme amacıyla gözaltına aldıkları çoğu kişiyi bu Twitter hesabından paylaşıyorlar. Onur kırıcı şeyler yazıyorlar. O hesaptan, 27 Mayıs sabahı saat 10.00’da “Özyönetim ilan eden Hurşit Külter gözaltına alındı” yazıldı. Onun muhbir olduğunu, korkudan onlara bilgiler verdiğini iddia ettiler. Saat 13.00’te bu hesap kapatıldı. 24 saat sonra tekrar açıldı. Hurşit’le ilgili attıkları twit’ler silinmemişti. Sayfa açıldıktan sonra, “KCK tarafından Şırnak’a vali olarak atanan Hurşit Külter’i M16 silahıyla cehenneme yolladık” diye tweet attılar. Şimdi hesap yine kapalı…
Bu hesabı yönetenler kim? İllegal bir grup mu?
Bunun araştırılmasını istiyoruz. Tahminimce bu hesabı yönetenler çatışmada aktif rol oynayan illegal kişilerden oluşuyor. Bu hesabın paylaşımları kimsenin ulaşamayacağı bilgilerden oluşuyor. Merkezde, sadece kolluk kuvvetlerinin girebildiği, çatışmaların en yoğun olduğu yerlerden paylaşımlar yapıyorlar. Savcılık bize hala dönüş yapmadı. Kamuoyunda haberler çıkmaya başlayınca Şırnak valisi açıklama yapmak zorunda kaldı, “Hurşit Külter isimli bir kayda ulaşılamadı” dediler. BÖF denen Twitter hesabının kimler tarafından kullanıldığını ve neden böyle paylaşımlar yaptıklarını bilmek istiyoruz.
Hurşit Külter’in gözaltına alındığına dair tanık var mı?
Kimse bize gelip bir şey söylemedi. İsimleri deşifre edilmese de görgü tanıkları olduğu söyleniyor. İsmini vermek istemeyen korucular ajansları aramışlar. Hurşit’i 23’üncü Sınır Jandarma Tümen Komutanlığı’ndaki nezarethanede bitkin olarak gördüklerini söylemişler. İşkence görmüş. İki asker konuşurken “Her şeyi itiraf etmezse bir evin içine atıp, bombayla patlatırız” demiş.
Neyi itiraf etmesini istiyorlar?
Bilmiyorum. Hurşit’in KCK tarafından vali olarak atadığı söylentileri vardı. Belki de bu söylentiye inandılar. Hurşit’in emniyette resmi kaydı var. Türkiye Cumhuriyeti’nde legal alanda siyaset yapan bir partinin resmi yöneticisiydi.
Savcılık ne diyor? Bu hesabın IP adresini araştırıyorlar mı?
Hayır, hiçbir açıklama yapmıyorlar. Araştırdıklarına dair bir bilgi yok.
Cumhurbaşkanına Twitter’dan biri hakaret etse 24 saat içinde bulunuyor. Recep Tayyip Erdoğan Başbakan olduğu sırada, “Dicle'nin kenarında kurdun kaptığı bir koyun bile benim mesuliyetim altındadır” demişti. Şimdi Hurşit’in başına ne geldiğini öğrenmemize neden izin vermiyorlar? (IC/EKN)
* Söylesinin devamını OT Dergisi'nin Eylül sayısında okuyabilirsiniz...