Tarih Vakfı'nın hazırladığı ‘Yokuşun Başı: Demokrasi Mücadelesinde Tan Gazetesi’ sergisi yıkılan Tan Matbaası’nın yerine inşa edilen Halil Lütfü Dördüncü İşhanı’nda açıldı.
Türkiye basın tarihinin önemli olaylarından Tan Matbaası baskınının 69. yıl dönümünde, 4 Aralık’taki açılışın kokteyline aralarında gazeteciler İpek Çalışlar, Oral Çalışlar, Niyazi Dalyancı ve Ömer Madra ile Zekeriya Sertel’in yeğeni yazar Gündüz Vassaf, Halil Lütfü Dördüncü’nün torunlarının da olduğu çok sayıda davetli katıldı.
Bilmez: Demokrasi yokuşunun başına döndük
Tarih Vakfı Başkanı Bülent Bilmez açılışta Cağaloğlu yokuşunun başında yer alan Halil Lütfi Dördüncü İşhanı’ndaki sergi isminin bu konumundan aldığını belirterek şöyle konuştu:
“Burası hem mekan hem de zaman olarak yokuşun başı. Türkiye’de basın tarihinin olduğu kadar demokrasi tarihinin de yokuşunun başı başı burası. Ve geriye dönüp baktığımızda eskiden olduğumuzdan çok da farklı bir yerde değiliz. Bu nedenle buraya geri dönüp, o dönemin bir fotoğrafını sergileyelim istedik.”
6 ay gezilebilir
Küratörlüğünü Gökhan Akçura’nın yaptığı sergi 31 Mayıs 2015’e kadar devam edecek. Sergiye , basın yayın tarihine odaklanmış panel, konferans, belgesel gösterimi gibi pek çok yan etkinlik eşlik edecek. ‘Yokuşun Başı: Demokrasi Mücadelesinde Tan Gazetesi (1935-1945)’ sergisi, sergi salonu, kafe, sanat atölyeleri ve kitap satış birimlerinden oluşan Tan Evi’nin ilk etkinliği.
Tan Gazetesi
Tan Gazetesi’nin ilk sayısı 23 Nisan 1935’te yayımlandı. Tanımıtımı Milliyet’in yeni bir atılım yaparak “Tan’a dönüşümü” biçiminde yapılmıştı. Bina ve matbaa aynıydı. Sahibi eskiden olduğu gibi Mehmet Soydan’dı. Sermayesi İş Bankası’ydı.
Gazete “en mükemmel baskıyı, en doğru haberi, en güzel yazıyı, en canlı resmi” getirme vaadiyle piyasaya çıkmıştı.
Başyazarı Ali Nazi Karacan’dı. Birinci sayfada zaman zaman Mahmut Esat Bozkurt’un yazıları çıkıyordu. İkinci sayfada Orhan Selim imzasıyla Nazım Hikmet ve Peyami Safa vardı. Ahmet Şükrü Esmer, Nizamettin Nazif, Ahmet Ağaoğlu, Burhan Felek, Bedri Rahmi Eyüpoğlu ve Fikret Adil yazarları arasındaydı.
9 Kasım 1938’de Ahmet Emin Yalman’ın ayrılmasıyla gazete Zekeriya Sertel ve Sabiha Sertel’in kontrolüne geçti. Diğer ortak Halil Lütfi Dördüncü gazete ve matbaanın idari ve mali işlerine bakmaktaydı.
Sertellerin yönetiminde Tan gazetesi yedi yıl boyunca hükümetin keyfi uygulamalarını eleştirdi, faşist ideolojiye karşı çıktı, ırkçılığı teşhir etti ve sol düşüncenin bayraktarlığını yaptı.
Tan baskınından önce
Tek parti yönetimine karşı ikinci bir parti kurmak için hazırlık yapanlar, hükümet karşıtı Tan gazetesinden faydalanmak istiyorlardı. Celal Bayar ve Tevfik Rüştü Aras’ın da aralarında olduğu bu grup Serteller’le birlikte bir dergi çıkarmak konusunda anlaştı.
Derginin çıkmasından önceki aylar Sabiha Sertel’in Tan’da yazdığı yazılarla, ona karşı olan gazetelerin karşılıklı kavgalarıyla geçti. Sertel 1933’ten bu yana faşizmden yana olanları yeniden segileyip rejimin demokratik olduğunu söyleyenleri ikiyüzlülükle suçlarken karşı taraf da Sertelleri “komünist olmakla” itham ediyordu.
Görüşler dergisi
Görüşler dergisi daha yayına hazırlanırken ırkçı çevreler ve mevcut rejim yanlıları Tan gazetesi karşısında saldırıya hazır bir tutum almışlardı. Sabiha Sertel’in Tan'daki “Görüşler” sütununun adını alan dergi 29 Kasım 1945 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yer alan ilanında “Türkiye’nin ilk siyasi gazetesi” olarak tanıtılmaktaydı. Kapakta “Görüşler”i temsil eden bir el perdeyi aralamakta, perdenin arkasında suistimal, ihtikar (vurgunculuk) ve faşizmi temsil eden üç kişi görülmekteydi.
1 Aralık 1945’te çıkan ilk ve son sayıda Zekeriya Sertel, Sabiha Sertel, Cami Baykurt, Tevfik Rüştü Aras, Nail V. Çakırhan, Esat Adil Müsecaplıoğlu, Adnan Cemgil, Behice Boran, Sabahattin Ali ve Nazım Hikmet’in yazıları yer alıyordu.
Başyazıda Sabiha Sertel “Bugün iktisadi sistemimiz, kanunlarımız, siyasetimiz, içtimal ve kültürel mekanizmamız tamamiyle bir faşist sistemin mekanizmasıdır” diyordu.
Baskın
Görüşler dergisi çıktıktan sonra sağcı basın Tan gazetesine acımasızca saldıran yazıları sıklaştırdı. Hüseyin Cahit Yalçın’ın 4 Aralık 1945 tarihinde Tanin gazetesindeki “Kalkın ey ehli vatan” başlıklı yazısı bir işaret oldu. İstanbul Üniversitesi’nde toplanan kalabalık Cağaloğlu’na doğru yürümeye başladı.
Zekeriya Sertel anlatıyor...
Zekeriya Sertel anılarında baskını şöyle anlatıyor:
“4 Aralık, 1945 gününün sabahı üniversiteli faşist gençler ellerinde önceden hazırladıkları baltalar, balyozlar ve kırmızı mürekkep şişeleriyle matbaaya (Cağaloğlu’nda Tan Gazetesi) saldırdılar. Orada bekleyen polisler olup bitene seyirci kaldılar. Görevlerini yapmaya kalkmadılar. Göstericiler, baltalarla matbaa kapısını kırıp içeri girdiler. Makinaları balyozlarla kırdılar. Binanın camlarını indirdiler. İçindeki eşyayı kırıp döktüler. Sonra ellerinde kırmızı boya şişeleriyle “Serteller nerede?” naralarıyla bizleri aramaya koyuldular. Amaçları, bizi çırılçıplak soyup üzerimize kırmızı boya dökmek ve sonra önlerine katıp sokaklarda “İşte kızıllar,” diye sergilemekti. Bütün bunlar polisin gözü önünde oluyordu. Göstericiler bizi bulamayınca vahşi naralarla yollara düştüler. Beyoğlu yakasına geçtiler, orada Sabahattin Ali ile Cami Baykurt’un çıkardığı La Turquie gazetesinin matbaasına gittiler. Orasını da kırıp döktükten sonra vapurla Kadıköy’e geçip bizi evimizde basmaya teşebbüs ettiler...
Hükümet olaydan önce olduğu gibi, olaydan sonra da bu cinayeti işleyenlere karşı hiç bir harekette bulunmadı. Güpegündüz bir matbaayı yıkan bu faşist gençlerden hiç kimse tutuklanıp mahkemeye verilmedi. Bu işin İnönü’nün bilgisi içinde Saraçoğlu’nun verdiği emir üzerine polis tarafından tertiplenip yürütüldüğüne hiç şüphe yoktu. Gösteri yapan ve matbaaya saldıran gençler arasında birçok sivil polis vardı. Saldırıyı asıl bunlar yönlendiriyordu...
“Kanun adına, hükümet adına, memleket adına yüz kızartıcı bir rezalet sayılabilecek olan bu 4 Aralık olayından ötürü sonunda kim tutuklandı, bilir misiniz? Biz. Yani, ben, eşim Sabiha Sertel ve Cami Baykurt. Bu olayın sorumlusu ve suçlusu olarak biz hapse atıldık ve biz mahkemeye verildik. Yargıçlar bizim haklı olduğumuzu biliyor ve anlıyorlardı. Fakat Ankara’nın emrine uyarak bizi mahkûm ettiler. Bereket versin Yargıtay bu kararı bozdu ve üç ay hapisten sonra tekrar özgürlüğümüze kavuştuk.
“Kavuştuk mu? Hayır. Artık Tan gazetesini yeniden çıkarmak olanağı kalmamıştı.Kırk yıllık çalışma hayatımın meyvesi enkaz altında yatıyordu. Evimiz polisle çevrilmişti. Arkamıza polis takılmıştı. Mahkemeden ve hapisten kurtulmuştuk ama bu kez daha geniş bir hapishaneye düşmüştük.”
Sertellerden sonra
Serteller Türkiye’den ayrılırken Tan’daki haklarını Halil Lütfi Dördüncü’ye bıraktılar. Dördüncü matbaayı zor da olsa toparladı. 1948’de Ali Naci Karacan’la Tan gazetesini yeniden çıkardı. Ama bu girişim Karacan’ın 1950’de Milliyet’i kurmak üzere ayrılmasıyla sona erdi.
Dördüncü bu kez Ramazan Gökalp Arkın’la Tan’ı yeniden yayımladı. Bu gazetenin de ömrü ancak bir yıl sürdü. Dördüncü’nün son girişimi Gökşin Sipahioğlu ile 1957’de çıkardıkları Yeni Gazete oldu.
1948’den 1959’daki Sirkeci İnfilaki’ne kadar Tan Matbaası’nda aralarında İstanbul Ekspres, Akın, Türkspor, İstanbul Ansiklopedisi ve Marko Paşa olan birçok dergi ve kitap basıldı. 6 Ocak 1959’da gerçekleşen Sirkeci İnfilaki’nde matbaa binası yıkılarak kullanılamaz hale geldi. (EA)