Bir yıllık süreç eşit haklar mücadelesinden ziyade, kadın kurtuluş hareketinin politikasının netleştirilmeye ve sınırlarının çizilmeye çalışıldığı bir dönem oldu.
Bu dönemde kadın kurtuluş hareketi için olumlu ve olumsuz olaylara, eylemlere kısaca değinelim...
Bir çok miting-basın açıklaması vs. gibi sokak gösterileri, sergiler, sığınaklar kurultayı, toplantılar, film festivalleri, sempozyumlar yapıldı. Bu bir yıllık süreçte mücadelesini erkeklerle ve sermayeyle çatışan bütünlüklü bir sistem eleştirisi üzerine kurması dolayısıyla önemli bulduğumuz üç feminist kampanyaya daha etraflıca değinmekte yarar var.
Bunlardan ilki, Dayağa Karşı Kampanya’nın 20. yıl etkinliklerinde, 1987’de öne çıkarılan politik talepleri hep birlikte hatırladık. Son yıllarda çoğunlukla erkek özneden ve patriarkadan soyutlanarak kavramsallaştırılan erkek şiddetine, "Bağır herkes duysun, erkek şiddeti son bulsun" ana sloganıyla dikkat çektik.
Ayşe Tükrükçü, Saliha Ermez
İkincisi, 22 Temmuz 2007 seçimlerinde sol bağımsız ortak aday cephesinde feminizm ve feministlerin gözetilmemesiyle birlikte vesikalı adaylar bizim için bir fırsat oldu. İşte ikinci önemli kampanyamız "vesikasızlardan vesikalılara destek" kampanyamızdı. Kampanyamız, seks işçiliği yapmaktan kurtulmuş Ayşe Tükürükçü ve Saliha Ermez ile feministleri buluşturdu. 22 Temmuz 2007 seçimlerinde feminist Kürt kadın, dava arkadaşımız Sebahat Tuncel’in cezaevinden meclise gitmesi bizi sevindiren bir olay.
Novamed
Üçüncü kampanya ise Novamed greviyle kadın dayanışma kampanyasıydı. Kadın kurtuluş hareketi belki de ilk kez bu kampanyayla kadın emeği meselesini etraflıca gündemine aldı. Bu kampanyada, patriarka ve kapitalizmin işbirliği ile kadın emeğini sömürmesi ve kadın bedeni üzerindeki tahakkümü teşhir edildi. Novamed grevi başarıyla sonuçlanmasında feministlerin emeğinin de katkısı vardır. İstanbul, Adana, İzmir, Ankara gibi çeşitli illerde "Novamed Greviyle Dayanışma Kadın Platformları" kurularak imza kampanyaları ve destek için kart satışları yapıldı.
26 Eylül 2007'de Novamed grev çadırının önünde yapılan yürüyüşün ardından ortak ve kalabalık bir eylem yapıldı. Novamed direnişi ve kazanımları, patriarkal kapitalizme karşı kadın ve sınıf dayanışmasının politik öneminin ortaya çıkarıldığı bir deneyim olarak tarihte yerini aldı.
Bir dizi patriarkal, militarist, şovenist, cinsiyetçi saldırıyla karşı karşıya kaldık!
Yılbaşı gecesi Taksim meydanında kadınlar, binlerce kişinin gözleri ve kameralar önünde yüzlerce erkek tarafından cinsel saldırıya uğradı. Saldırının failleri “kabahat işlediniz” denilerek 57 YTL karşılığında serbest bırakıldı. Cinsel tacize ve saldırıya, mücadelemizin sembolü mor iğnelerimizle karşı çıktık. Mor iğnelerimizi erkek egemen sisteme karşı sesimizi duyurmak için yakamıza taktık ve gerektiğinde savunma amaçlı kullanmaya karar verdik. Bu saldırıdan itibaren 8 Mart’a kadar, her Cuma akşamı mor iğnelerle Mis Sokak’ta olduk.
Mersin’in Tarsus ilçesinde beş günde yedi kadına güçlü bir asit sıkılarak saldırılara maruz kaldı.Bu patriarkal vahşet gösterisi saldırılara karşı Adana 8 Mart Kadın Platformu, Mersin 8 Mart Kadın Platformu ve Tarsuslu kadınlarla Tarsus’ta bir eylem düzenledik.
Yaşin, Mağden, Temelkuran...
Yine bu bir yıllık süreçte de milliyetçilik ve militarizmin hızını kesmedi. Neşe Yaşin’e "Üzgün Kızların Gizli Tarihi" kitabı dolayısıyla saldırıldı. Biz kadınlar milliyetçi, cinsiyetçi saldırılar karşısında Neşe Yaşin’in yanında olmaya çalıştık.
Seçimlerden hemen sonra, Sebahat Tuncel’in halkın oylarıyla cezaevinden meclise gönderilmesi sindirilemeyerek, Tuncel’in milletvekili dokunulmazlığından yararlanmayacağı açıklandı ve diğer Kürt kadın milletvekillerine yapılan saldırılarla devam etti.
Genel Kurmay başkanı Yaşar Büyükanıt kendi kanlarından bayrak yapan lise öğrencilerinin davranışlarına övgüler yağdırdı. Bunun üzerine feminist kadınlar bu duruma ilişkin tepkimizi ve endişelerimizi 500 imzalık bir metinle dile getirdik. Kanla boyanmış bayrak üzerinden yapılan savaş ve şiddet çığırtkanlığına karşı çıktıkları için ırkçı, milliyetçi ve cinsiyetçi saldırılara uğrayan kadın yazarlar Perihan Maden ve Ece Temelkuran’ın yanında olduğumuzu duyurduk.
Yine bir başka olay ise İstanbul Valiliği’nin Lamdaistanbul hakkında "Hukuka ve ahlaka aykırı dernek kurulmaz" gerekçesi ile kapatılması amacıyla savcılığa başvurması ve sonrasında dernek hakkında kapatma davası açması. Bu erkek egemen, seksist saldırıyla "ahlaka aykırı" denilerek var olan anlayış negatif toplumsal önyargılar beslenmeye çalışıldı.
Diyanet İşleri Başkanlığı internet sitesinde 8 Mart vesilesi ile yayınladığı feminizmi ahlaksızlıkla suçlayan açıklaması ile kadınların yüzyıllık mücadelesine ağır bir hakarette bulunuldu. Bu olayla biz kadınların özgürlük mücadelesine saldırılmıştır. Bu saldırıya karşı İstanbul ve Adana’da basın açıklamaları yapıldı.
Bizden biri olan Sevim Zarif’in yeni eşiyle birlikte, 11 yıl önce ayrıldığı eşi Yaşar tarafından sokak ortasında katledilmesi olayı bize kadın bilincine sahip ve boşanmış olmanın bizi erkeklerin hedefi olmaktan kurtarmadığını, bazen tahsilli ve solcu olmanın da erkeklik cinayeti işlememeye yetmediğini bir kez daha gösterdi.
Bizi en çok sinirlendiren olay aslında toplumun çok küçük bir kesimini ilgilendiriyor: Sosyalist Demokrasi Partisi içinde açığa çıkarılan cinsel taciz meselesinin büyük politikalara feda edilmesi idi. "Artık yeter" diyerek bundan böyle sosyalist örgütlerde de kadına yönelik şiddeti ve cinsel tacizi, "kol kırılır yen içinde kalır" diyerek örtmeye çalışanları, tacizci ve dayakçıları da teşhir etmeye karar vererek 100'den fazla kadının imzasıyla "Kabahat değil cinsel saldırı! Teklif değil taciz!" diyerek bir metin hazırladık. (Devam edecek...) (NZ)
* Sosyalist Feminist Kollektif üyesi Fatoş Hacıvelioğlu'nun feminist mücadelenin bir yılını anlattığı yazısının devamını yarın bianet'te okuyabilirsiniz.