Merkez üssü Kocaeli Gölcük olan ve resmi rakamlara göre 17 bin 840 kişinin öldüğü 17 Ağustos depreminin üstünden 17 yıl geçti.
Peki, merkez üssünün İstanbul olacağı büyük bir depremin olacağının uzmanlar tarafından sürekli olarak açıklanmasına rağmen, bu geçen süre içerisinde yeterli tedbirler alındı mı; olası bir depremle ilgili güncel yönetmelikler hazır mı; kısacası 1999’dan bu yana depreme hazırlıklı hale geldik mi?
1999’dan beri, 17 yıldır Açık Radyo’da afetlerle ilgili “Altın Saatler” adlı programı hazırlayan Gürhan Ertür değerlendirdi…
“Söylenenler hep aynı”
“17 yıldır aynı şeyleri tekrarlıyoruz ve bu büyük bir üzüntü veriyor.
“Çünkü 17 yıl önce söylediklerimizle bugün söylediklerimiz arasında temel olarak hemen hemen hiç bir farklılık yok.
“Kentler geriye gidiyor”
“Maalesef o günden bugüne önemli değişiklik yaratabilecek tedbirleri alabilmiş değiliz. Hatta bazı açılardan kentlerimizin çok daha geriye gittiğini söylememiz gerekiyor.
“Özellikle toplanma alanları betonlaştı. Kent nüfusu yükseldi. Hareket kabiliyetimiz son derece sınırlı hale geldi. Tekerlekli araçların yaygınlığı arttı. Artık itfaiye araçları bile sokaklarda dolaşamaz hale geldi.
“Bu açıdan bakınca 17 yıl öncesine göre daha da kötü durumda olduğumuzu ifade etmek mümkün.
“Kentsel dönüşüm projeleri rant için kullanıldı”
“Yıllar önce Kentsel Dönüşüm Kanunu çıkacağı zaman heyecanlanmıştık ve bunun önemli bir gelişme olduğunu düşünmüştük.
“Ancak bugün baktığımız zaman kentsel dönüşüm projesinin tamamen farklı amaçlar için kullanıldığını, rant elde edebilmek için inşaatların artırıldığını tespit ediyoruz.
“Bütün bunlar 17 yıl sonra insana çok acı veriyor ve yeni bir depreme ne kadar hazırlıklı olduğumuz konusunda söylenebilecek olumlu sözümüzün çok az olduğunu gösteriyor.
“Kentsel dönüşüm kent nüfuslarını artırdı”
“Mevcut kentsel dönüşüm uygulamaları kentlerde farklı bir yarış başlamasına neden oldu.
“Kent nüfusunun artmasını sağlayacak ne kadar olumsuz karar varsa, bunların hepsi alındı.
“Ayrıca kentin nefes alma borusu diye nitelendirebileceğimiz parkları, bahçeleri, açık alanları, hatta kamuya ait olan alanların özelleştirilerek satıldığını ve buralarda inşaatlar yapıldığını görüyoruz. Bunların hepsi kentsel dönüşüm yasası kanalıyla gerçekleştirildi.
“Denizi doldurmaları ekolojiye zarar”
“1999’da İstanbul’un havadan çekilmiş fotoğraflarıyla yeni fotoğrafları karşılaştırdığımız zaman sahil şeritlerinin doldurulduğunu görüyoruz.
“Bu da yetmedi, boğazın çeşitli yerlerini doldurdular. Şimdi ‘martı projesi’yle Kabataş gibi son derece önemli bir noktayı doldurmaya başladılar.
“Bütün bunlar İstanbul'un ekolojik yapısını son derece olumsuz etkiliyor. Bunların üstüne bir de çılgın projeler adı verilen şeyleri de ekledikleri takdirde İstanbul olası bir depremden çok ciddi şekilde etkilenecektir.
“99 sonrası binalar güvenli mi bilmiyoruz”
“Uzmanlar özellikle son dönemde yapılan yapıların bir kısmının deprem güvenliği açısından son derece olumsuz koşullara sahip olduğunu belirtiyorlar.
“1999 sonrası yapılan yapıların depreme dayanıklı olduğunu iddia etmek mümkün değil. Bu konudaki lafların tamamı havada asılı kalıyor.
“Müteahhitlerin ödediği paralarla çalışan bir mekanizma”
“Şu anda siz yapınızın deprem koşullarına dayanıklı yapılıp yapılmadığını test etme yetkisine sahip değilsiniz.
“Çünkü yapı denetiminden sorumlu olan kuruluşların, şirketlerin paralarını yapıyı yapan müteahhitler ödüyorlar.
“Yapı denetimleriyle ilgili çıkartılan ilk yönetmelik çok daha doğru bir yönetmelikti. Ama çeşitli çıkar grupları devreye girdi ve bazı değişiklikler yapıldı ve müteahhitlerin ödediği paralarla çalışan bir mekanizma oldu.
“Yeni deprem yönetmeliği hazırlandı”
“Yeni bir deprem yönetmeliği geliyor. Bu yönetmeliğin çok daha kapsamlı olduğunu biliyoruz. Tahminen bir yıl sonra devreye girecek.
“Ama bu yönetmeliğin de uygulamasının mutlaka kamu tarafından garanti altına alınması gerekiyor.
“2007'de deprem yönetmeliğine güçlendirmeyle ilgili oldukça geniş bir bölüm ilave edildi. Şimdi 2 tane önemli büyük değişiklik var.
“Birincisi, ‘1. derece deprem bölgesi’, ‘2. derece deprem bölgesi’ gibi deprem bölgeleri tanımını kullanıyorduk. Artık bu tanımlar tamamen kalkıyor ve Türkiye deprem haritası hazırlanıyor. Bu son derece önemli bir değişiklik. Bundan sonra uygulayıcılar bilgisayarda hangi noktada bir bina yapmak istiyorlarsa o binanın oturacağı alanın depremselliğini bu haritadan tespit etme olanağına sahip olacaklar.
“İkinci önemli değişiklik ise yüksek katlı binalarla ilgili. Bu binalarla ilgili yönetmeliğe yeni ek yapıldı. Yüksek binaların yapımında nelere dikkat edileceğini belirten yeni bir yönetmelik bölümü hazırlandı. Bu da son derece önemli bir gelişme.
“Detayları bırakıp önlemlere bakmamız lazım”
“Türkiye büyük bir alanı itibariyle deprem riskiyle karşı karşıya.
“Marmara bölgesi ve özellikle İstanbul bu riskin neredeyse merkezinde yer alıyor ve çok büyük bir nüfus söz konusu olduğu için burada gerçekleşecek olan bir depremin hem insanlar açısından hem ekonomi açısından hem de hayatımız açısından son derece olumsuz sonuçlara yol açması söz konusu olacak.
“Onun için detayları bir tarafa bırakıp önlemlerin peşinde koşmamız lazım. Hem kişisel olarak hem toplum olarak hem de yerel ve merkezi yönetimler olarak bu konuda son derece aktif ve hızlı davranılması lazım.”
17 Ağustos depremi hakkındaKocaeli Gölcük merkezli deprem 7,5 büyüklüğünde deprem tüm Marmara Bölgesinde, Ankara'dan İzmir'e kadar geniş bir alanda hissedildi. Resmi raporlara göre, 17 bin 840 ölüm, 43 bin 953 yaralı oldu. 505 kişi sakat kaldı. 285 bin 211 konut, 42 bin 902 işyeri hasar gördü. Resmi olmayan bilgilere göre ise yaklaşık 50 bin kişi hayatını kaybetti. Ağır-hafif 100 bine yakın kişi yaralandı. Ayrıca 133 bin 683 çöken bina yaklaşık 600 bin kişiyi evsiz kaldı. Yaklaşık 16 milyon insan, depremden değişik düzeylerde etkilendi. 2010 tarihli TBMM Deprem Araştırma Komisyonu Raporu için tıklayın |
(EKN)