Diyarbakır, Van ve Mardin Büyükşehir Belediyelerine kayyum atanması sürecini Mersin Üniversitesi İktisadi Ve İdari Bilimler Fakültesi'nde öğretim üyesi iken 29 Nisan tarihli 689 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilen, kent ve yerel yönetimler üzerine çalışmalarıyla tanınan Doç. Dr. Ulaş Bayraktar’la konuştuk.
Kayyum atamalarının OHAL döneminde çıkartılan 674 sayılı KHK’nin daha sonra kanunlaşması ile uygulandığını belirten Bayraktar, kanun uyarınca terörle iltisaklı olduğu iddia edilen büyükşehirlere İçişleri Bakanlığı, ilçelere ise valiliklerce kayyum atanabildiğini belirtti.
Bayraktar “terör” dışındaki durumlarda belediye başkanlarının görevden alınması ya da istifa etmeleri halinde ise, belediye meclislerinde yapılan oylamayla yeni başkanın belirlendiğini hatırlattı.
“Bu belediyeler ciddi bir açmaz içindeydi”
İçişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre görevden alınan belediye başkanlarından Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Adnan Selçuk Mızraklı hakkında 1 kovuşturma ve 8 soruşturma, Mardin Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk hakkında 2 kovuşturma ve 4 soruşturma, Van Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Bedia Özgökçe Ertan hakkında da 1 kovuşturma ve 6 soruşturma dosyası bulunuyor.
Üçü hakkında da kesinleşmiş ceza olmamasına karşın görevden uzaklaştırılmalarının nedeninin “yerel yönetimleri merkeze çekme çabası” mı olduğunu sorduğumuz Ulaş Bayraktar, şunları söyledi:
“Evet, merkeze çekiliyor ama sadece bununla açıklamak kolaya kaçmak olur. Çok daha karışık bir senaryo olduğunu düşünüyorum.
“Son yaşananların İstanbul'da seçimlerin yenilenmesine benzer bir akıl tutulması olduğu kanaatindeyim.
“Mesela Mardin Belediyesi, sıfır gelirle yönetilmeye çalışılıyordu. Hem kayyumdan kalan borçlar ve masraflar, hem de gelirlerin kısıtlanmasından dolayı bu belediyeler çok büyük bir açmaz içindeydi.
“Bu belediyelere bırakılan enkaz nedeniyle belediye başkanları herhangi bir faaliyet yürütemeyecekti. Seçimlerden önce de buralara seçilecek başkanlara ‘Allah kolaylık versin’ diyordum.
“Zaten Ahmet Türk'ün de kayyum haberini aldığında Ankara'da kredi arayışında olması çok manidar.
“Gerçekten çok büyük bir açmazdalardı. Mesela Mersin Akdeniz'de belediye HDP'deyken kayyum atanmıştı. Şimdi 31 Mart'ta seçimleri AKP adayı kazandı. Ama AKP'den seçilen belediye başkanı bile önceki dönemin borçlarından, açıkça kayyumu zikretmese de, son derece açık şekilde şikayetçi oldu.
“Bu şartlar altında belediyecilik hizmeti değil, normal cari giderleri karşılayamayacak durumdalar. Kayyum borçları yüzünden çalışanlarının maaşlarını ödeyemeyecek durumdaydılar. Darboğazda yavaş yavaş bir kamusal tepkiyle karşılaşmaları söz konusuydu.”
“HDP tabanı kendi siyasetçilerine sahip çıktı”
HDP’nin güçlü olduğu ama 31 Mart seçimleri öncesi kayyum atanan yerlerde yaşadığı oy kaybını hatırlattığımız Bayraktar’a bu üç il için öngörülerini soruyoruz…
“Ciddi olarak seçmen taşınması, seçmen kütüklerindeki oynamalar etkili oldu. Dolayısıyla bu düşüşü, bazı belediyelerin kaybedilişini sadece HDP'ye yönelik tepki olarak yorumlamak doğru olmaz. Orada başka bir türlü seçim mühendisliği yapıldı.
“Bölge halkının tepkisinin ne olacağı zaten belli, bunu aslında son seçimlerde de gösterdiler.
“Diyarbakır Sur'da Toledo yaratacaklarını söylüyorlardı. Ciddi olarak kaynak seferber edildi, yatırımlar yapıldı. Bu borçlar sadece kuruyemiş ya da banyo borcu değil. Çok ciddi kaynaklar seferber edildi. Bir Toledo olmadı ama bir takım sermaye çevrelerine bir kaşık bal çalındı.
“Buna rağmen HDP tabanının kendi siyasetçilerine sahip çıktıklarını gördük. Dolayısıyla bundan sonra da farklı olmayacak.
“Amaç muhalifleri bölmekse, başarılı olamadılar”
“Farklı olacak şey, diğer siyaset aktörlerinin vereceği tepki. Eğer bu kayyum uygulaması muhalifleri bölme yönünde bir hamleyse bu, çok da başarılı olduğu söylenemez.
“Ana muhalefet ya da diğer muhalif partiler yeterli tepkiyi veriyor mu, bunu şu anda söylemek zor ama amaç kamplaşma siyasetiyle muhalefeti bölmekse, şimdiye kadar bunda başarılı olamadılar.” (EKN)