füsun erdoğan'dan görülmüştür mektupları

Bu kasvetli Cumartesi gününde genç koğuşdaşlarımın mektupları benim içimi ısıttı. 13 Aralık 2012 tarihinde saat 10.00'da Çağlayan Adliyesi'nde benimle/bizimle dayanışmaya çağrımı dilerim karşılıksız bırakmazsınız.

Füsun Erdoğan'ın yazılarına dört haftadır yer veremiyoruz. "Gereksiz yere" marş söylediği için iletişim cezası alan Erdoğan ve arkadaşları "Hayata Dönüş Operasyonu" anması için söylemişlerdi marşlarını. Bugün yine hapishanelerde "açık grevleri" var.

Taraf Gazetesi Yazı işleri Müdürü ve muhabirleri hakkında dava açan işkenceci Sedat Selim Ay hakkında tanıklık yapmak istiyorum. Bu yazımın tanıklık için başvuru sayılmasını talep ediyorum.

Bugün 8 Eylül. Gözaltına alınışımın 7. yılı. Tutsaklığımın da! Ne yazık ki, yıldönümleri her zaman güzel günleri anmanın bir vesilesi olmuyor!

Siyasi bir tutsak, TMK mağduru bir gazeteci olarak Gülizar Erman ve Hatice Duman'ın uğradıkları hukuk cinayetini çok iyi biliyorum.

Siz dışarıdakiler Türkiye'de ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını çekmekte olan kaç siyasi ve adli tutsak olduğunu biliyor musunuz? Peki ya günlerce, aylarca ve yıllarca insansızlaştırarak ölüm sessizliğiyle kuşatılmış bir hücrede tek başına yaşamanın nasıl bir şey olduğunu...

Tutuklanıp Gebze Hapishane'sine geldiğimde; sevgilimle aynı hapishanede kalmak, görüş hakkından yaralanmak için bir hukuk mücadelesi başlatacağımı avukat arkadaşıma söylediğimde benimle dalga geçip gülmüştü!

Hapishanelerde yasak dedikleri birçok ihtiyaç malzemesinin neden yasak olduğunu sorgulamak, yasakların mantığını aramak hakikatten boş bir çaba olarak kalıyor.

Hapishanelerden gelen ve paylaşılmayı bekleyen mektupları ortaklaştırdıkları en temel sorunların başında; hasta tutsakların yaşama hakkı ve tedavi koşulları ile hapishanelerde genel olarak revir, hastane meselelerinde yaşanan problemler geliyor!

Sevk haberi bizim için bir sürpriz değildi. Siyah çöp poşetlerine doldurduğumuz eşyaları koğuşun alt katına indirip havalandırmada oturduğumuzda öğlen olmuştu.

Evet, hapishane beton ve demir demektir! Buralarda yaşamın daima gri olması için devlet çok ince ayrıntıları bile hesaplamıştır. Hapishanede sadece özgürlüğünüz elinizden alınmaz. Çoğu zaman en insani taleplerinizi dile getirmeniz bile şaşkınlıkla karşılanır.

On köşe yazarı kendilerine sunulan madalyonun bu yüzündekilerle yetinmişler. Okuduklarımdan çıkardığım kadarıyla, hiçbiri "Peki ya uygulamalar", "Hayatın kendisi" dememiş madem, o zaman madalyonun öbür yüzünü, hayatı da biz anlatalım.

Siyasi kadın tutsaklar hoyratça çıplak aramalardan kendilerini koruyabilmek için sevke giderken hangi mevsimde olursa olsun mutlaka elbiselerini çok sıkı giyerler.

Sonucu biliyorsunuz! Her zamanki gibi savcı, "suç vasfı, delil durumu..." şablon cümlelerini katibe yazdırıp, "tutukluluğumun devamına" dedi.

Kabul etmelisiniz ki, gezinin ardından Adalet Bakanlığı'nın size gösterdiklerini yazdınız. Bir başka biçimde ifade edecek olursam; Adalet Bakanlığı Silivri Hapishanesi'yle ilgili yazılmasını istediği şeyleri bu yolla sizlere yazdırdı...

En çok bir kadını tecavüzcüsüyle evlendirmenin izleyicisinde nasıl bir tepki doğuracağını merak ettim. Nihayet diziyi izleyen arkadaş Fatmagül ile Kerim'in düğünü olacağını söyledi. O ne romantik ortam? O ne bekleyiş?

Yargılandığım davada altı yıldır "suç vasfı, delil durumu..." denilerek tutukluluğumun devamına karar alınması memleketteki hukuksuzluk örneği davalardan biri. Hepinizi 29 Mayıs 2012'de Beşiktaş 10. ACM'de sabah 10.00'da görülecek duruşmamıza davet ediyorum.

Bir anons daha yapıldı: "Denetimli serbestlik yasasından hırsızlık, gasp, cinsel, uyuşturucu suçundan yargılananlar yararlanabilir". Biz koğuşça "cinsel"e takılıp kaldık! Ne demekti bu?

10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'nü ardımızda bıraktık. İşsizliğin ve işten atılmaların çok yoğun olduğu bu sektörde Çalışan Gazeteciler Günü'nü kutlamak pek mümkün değil elbette.